“Erdoğan, Türkiye’yi Batı’dan koparamayacak!
Bu topraklarda demokrasi, hukukun üstünlüğü, laiklik, insan hakları ve özgürlükler, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, gerektiğinde can ve kan pahasına savunulacaktır.
Saray’daki Sultan şunu kafasına iyice koysun:
Koca bir memleketi burnunun ucundan tutup istediği sulara çekip götüremez.
Öyle kolay iş değil o!
Başaramayacaksın!”
Bu satırlar Hasan Cemal’e ait.
Oysa aynı yazar bir zamanlar Sayın Erdoğan’a ne yağlamalar yapıyordu.
Şimdi alabildiğine Erdoğan düşmanı…
Eleştirilerinin tutar tarafı var mı diye öteden beri okuyorum.
Zira ben de Sayın Cumhurbaşkanını sıklıkla eleştiriyorum; okuyucularımızın malumu olduğu üzere…Ama Hasan Cemal’in yazıp çizdikleri eleştiri ötesinde bir intikam duygusuyla hezeyanlardan başka bir şey değil maalesef.
Böyle olunca da tıpkı Gezi Parkı olayları sırasında ilk başlarda haklı olarak ağacın müdafaasını yapanların duygularını istismar ediveren global karıştırıcıların Tayyip Erdoğan’ın anasına küfürlere varan saldırgan söylem ve eylemleri ne benzemeye başlıyor.
O zaman da iktidarın eleştirilmesi ve rayından çıkmaması için uyarılar yapılması gayesinde olan düzgün muhalifler ve hakkı teslim edecek vicdan sahiplerinin yazıp çizdikleri değerini yitiriyor ve dikkate alınmaz hale geliyor.
Bizim kimseyle şahsi bir derdimiz olmamalı.
Gazeteciler iktidarı eleştirirken, demokrasinin icabı olan partiler muhalefet yaparken, dava adamları muhataplarını davaya sahip çıkmaları yolunda mülahaza ve muhasebelerini yaparken kin, nefret, şahsi husumet kuyusuna düşmemelidirler.
Hasan Cemal’in belli ki Kadir Mısıroğlu gibi meseleyi hep şahsileştirmekten öte bir gayesi yok.
Erdoğan düşmanlığı satır aralarında sırıtıyor.
Demek ki bunların dostluğu bir yere kadar…Zaten şu anda bile Erdoğan’dan geçinen birçok bürokrat, gazeteci ve politikacı aslında Hasan Cemal’in psikolojisi içindeler..
Ben yakın zamanda onların da Ahmet Altan ve Hasan Cemal gibi sövme edebiyatına müracaat edeceklerini biliyorum.
Şu anda yandaş ve yanaşma medyada arzı endam etseler de ilerdeki üsluplarının daha şikdiden ayarladığını tahmin edebiliyorum.
Şimdiden yerini yapanlar bile var.
Tayyip Erdoğan’a bugün sövenlerin çoğu bir zamanlar yalakalıkta sınır tanımamışlardı.
Liberaller ah liberaller…
Bir kısmı tıpkı bir zamanların paralel gazetelerinde yazanlar gibi Tayyip Erdoğan övgüsünde sınır tanımamışlardı.
Birkaç liberal iktidar yanlısı basında yine yerlerini muhafaza ediyorlar ve ben onların da Ahmet Altan, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal çizgisine erişecekleri günlerin yakın olduğunu düşünüyorum.
Burada Tayyip Beyin ve etrafını çevirmiş olanların bu sahte dostluklara ne kadar aldandıklarını sorgulamak istemem.
Fakat fırsatçıları dava adamlarından ayırma yolunda bir miktar çaba göstermesi icap eder.
Tefrik etme hazinesinden hiç olmazsa bir damla nasip almasını bekliyoruz devletin en üst kademesinde oturanların…
Erdoğan’ın çok hatası var.
Bunların bir kısmını yazılarımda değerlendirdim.
Fakat Erdoğan düşmanlıığının bizim değerlerimize ve bütün bir Doğu’ya düşmanlığa ve Batı yardakçılığ ile emperyalizme teslimiyet olarak gavurun kılıcını sallamaya vardırılması tahammül edeceğimiz bir şey değildir.
Erdoğan’ın Büyük Doğu’yu, Doğu’yu, milli ve manevi değerlerimizi doğru anlayıp anlamadığı ayrı meseledir ama medeniyetimize bu şekilde kalleşçe yapılan taarruzun yanında yer alamayacağımızı ilan etmemiz de zamana ve vatana olan borcumuzun gereğidir.
Ahmet Hakan Ahmet Altan’ın ağzının payını verdiğini düşünüyorum.
Hasan Cemal de o eski devrimci yeni dönekler arasında en saldırgan üslubuyla biz iktidar eleştirisi yapanlara en büyük zararı verenlerin arasındadır.
Bu da demokrasimiz için büyük zaaf teşkil etmektedir ve bilakis oligarşik batıcı bürokratik yapıya güç katmaktadır.