Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Bahoz Erdal Kim Yahu?

 

Bahoz Erdal bütün bir ay bu ülkede basının gündemini işgal edeceğe benziyor.
Öldü mü, ölmedi mi, hala belli değil.
İstihbarat örgütü bombadan önce hep biliyordu ya, nedense bir türlü de tedbir alınmasını sağlayamıyor ve tereyağı gibi hep üste çıkıyordu da neden bu kadar basınımızı meşgul eden teröristin ölüp ölmediğini bilemiyor.
Bu son olay bile istihbarat örgütünün bitişinin kanıtıdır.
Herhalde üniversite öğrencilerinin gündelik hayatlarında ne yaptıkları istihbarat örgütünün daha fazla mesaisini alıyor olsa gerek.
Kim Bahoz Erdal ile uğraşacak şimdi yahu?..
Ne güzel Ankara’nın göbeğinde sağcı solcu öğrencilerin arasına eleman sokup ne yiyip içtiklerini takip etmek daha milli mesele onlara göre…
Artık şu baş belası teröristin ölüp ölmediğine bir karar verse koca devlet ricali hiç fena olmayacak.
Başta Selvi olmak üzere bütün basın mensupları, köşe yazarları teröristin akıbetini araştırıp duruyorlar; bunda bir beis yok. Ya devlet adamlarının, parti başkanlarının hele hele ülkenin koskoca Cumhurbaşkanının başka meselesi yok mu Allah aşkına?..
Niçin Cumhurbaşkanımız mesela Türk şiiri üstüne durmuyor, üniversite öğrencilerinin Aziz Sancar gibi yetişmeleri için çaba sarf etmiyor, muhtarların dışında gerçek sivil toplum temsilcileriyle görüşmüyor, şarkıcılar dışındaki sanatçıları örnek göstermiyor, şehirlerimizin ucubelerden kurtarılması için bir beyin fırtınası başlatmıyor, çevre politikalarını teati etmiyor, kalifikasyon standartlarını geliştirmek için heyetleri davet etmiyor, çağdaş Türk romanı üstüne bir şeyler söylemiyor da bir polis müdürünün ancak el atacağı konulara el atıyor.
Paris’te bomba patladı.
İlgililer konuştu.
Polis şefiyle savcı; o kadar…
Cumhurbaşkanımızın hemen her konuda ahkâm kesmesini ben doğru bulmuyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızı dostane uyarıyorum.
Arkadaş, yüzünü eskitme, her olay üstüne konuşmak mecburiyetinde değilsin.
Bahoz Erdal kim?
Sen Numan Kurtulmuş; aziz dostum, sana da yakışmadı.
Ülkenin bu kadar meselesi var, konuşabileceğin bir sürü mevzu var, niçin kendini ateşe atıyorsun, heder ediyorsun. Belli ki sizi kullanıyorlar.
Bilmiyorum kim kullanıyor ama yeni yetme bürokratlar olabilir mesela…
Sen konuşsana kardeşim…
Bahoz Erdal kim; koskoca Türkiye Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Başbakan yardımcısı, bakanları kim?..
Ayıp pek ayıp…
İti öldürün, ite de yazık ettik ya neyse; atın bir kenara bunu da masum milletle paylaşmayın kardeşim.
Marifet mi yani?
İdol yapıyorsunuz adamı…
Gençlik idol peşinde…
Her kesimin kendince idolleri oluşuyor. 
Polat Alemdar bir yandan Apo öte yandan… Şimdi de yok Karayılan, yok Bahoz Erdal…
Ulen bunları zamanında Ankara sokaklarında eşek sudan gelinceye kadar dövenlerin adından niye hiç bahsetmiyorsunuz?
Niçin teröristi kahraman mertebesine yükseltiyorsunuz?
Gençler ya IŞİD’cilere, ya PKK’lılara, yok PYD’lilere hak verir hale geliyor.
Bahoz Erdal’ın hangi arabaya bindiği, Kandil’de olup olmadığı bizi hiç ama hiç ilgilendirmiyor.
Topunun köküne kibrit suyu…
İster vekâlet savaşı, ister terörle doğrudan mücadele…
Bıktık artık Bahoz Erdal’ı ne idüğünü tartışmaktan…
Basın haberci olarak takip edebilir; kesinlikle ifade ediyorum, devlet ricalinin hem de en tepedekilerin basit bir teröristi dillerine dolamalarını devlet açısından en büyük zafiyet olarak görüyorum.
Ben olsam, istihbaratçıların hepsini değiştirirdim.
Sorumluları da emekli ya da bankomat memuru yapmaz, bölgeye yerinde araştırmaya gönderirdim.
İşte o kadar!

GELELİM ASIL MESELEYE

Gelelim asıl meseleye şimdi…
Bahoz Erdal olayının ardında gönüllü vekalet savaşı verip öne geçmeye çalışan bir örgütün bölgede Türkiye’yi bir noktaya çekme amacı olduğu aşikar…
Öteden beri ABD’nin PYD ve şimdi sözde Suriye Demokratik Güçleri ile PKK’nın farkını ishar etme biçim ve taktikleri yavaş yavaş Türkiye nezdinde geçerliliğini temine başladı. Evvelce türkiye bariz biçimde PKK ile PYD’nin aynı örgüt olduğunu ısrarla vurguluyor ve bunda da haklı olduğunu kanıtlıyordu. 
Şimdi belli ki bir takım operasyonlarla PKK ile PYD arasının açıldığına dair kanaat oluşturulmaya çalışılıyor.
Bence bu son hadise bu stratejinin bir parçası…
Orta vadede uluslararası güçler ittifakı Suriye üzerinde bizi bur kabule zorlayacağa benziyor.
Son demlerde Cumhurbaşkanından başlayarak devlette etkin olan görüşün İsrail, Suriye, Rusya, İran ile yani savaştığımız taraflarla açık gizli anlaşma zeminleri bulmaya dayandığını sağır sultan duydu. Bu arada pek üst perdeden olmasa da basınımızda ABD’nin görüşü paralelinde PYD ile PKK’yı ayrı tutma yaklaşımını bizim de kabul etmemiz ve bölgede Irak gibi de-facto bir Kürdistan inşaasına yardımcı olmamız teklif edildiğine şahit olduk.
Bu aslında iki tercih meselesi ve bizim birine zorlanmamız gerektiği kuralı demek değil bence…
Gerçi Türkiye’yi bu iki tercihten birine zorlayarak her halükarda yanlışa sürüklemek isteyenlerin sayısı hayli fazla.
Ve bunlar içerde taraftar da buluyorlar.
Biri demokrat, liberal, batıcı gelişmeci, bir başka normalleşmeciler…
Diğeri yerlilik ve millilik ayağından eski Ergenekon’u anımsatır, aslında kopuk bireylerden oluşan yeni güçler derin devlet kılığına girmiş ittifakı…
Her iki tercih zorlayıcıları da Janus’un iki yüzü olduğu kuralını bilmeyip Türkiye’yi bir ‘oldu bitti’ye sokma basiretsizliği gösterebilecek potansiyeli taşıyorlar…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!