Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Asrın İdraki ve Mehmet Âkif

12 Mart ve 27 Aralık: Akif’i anma bahanesi bulduğumuz senede iki gün.

Oysa İstiklal Marşımızın şairini her mesai günü anmalıyız.

Mesaiye onunla başlamalıyız.

İstiklal Marşımızı her gün okumalıyız. 

Andımızla beraber… Ne var, ne sakıncası var?

“Allah’a dayan, sâye sarıl, hikmete râm ol

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”

Allah’a dayanıp emin olmalıyız maziden âtiye kadar. Bize bugün lâzım olan ruh budur. Akif’in yolu…

Asrın idrakine söyletilecek olan İslam, bize yeni açılım, diriliş muştusu, çağdaş medeniyet kurgumuz olarak döner. 

ASRIN İDRAKİNE SÖYLETMELİ İSLAM’I

Gerçekte Âkif, “Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” diyerek hepimiz için neredeyse bütün bir çağın formülünü göstermiştir. O aynı zamanda her on yılda bir tadil edilen Anayasa gibi ortak metinlerimize belki de ilham kaynağı olması gereken gerçek ve değişmez asıl ortak metin olan İstiklâl Marşı’nı yazmıştır. Türk Milletinin asıl ortak metni, işte o İstiklâl Marşı’nın metnidir. Özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın hem simgesi, hem ifadesidir. 

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım / Bütün dünyaya ilan edilen bir deklarasyon, hatta ültimatomdur bu / Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan” /diyen Âkif, bir yandan Çanakkale’de destan yazan kahramanlara;  “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.”

Şeklinde hitap ederken; diğer yandan da ümidini yitirmişlere şöyle sesleniyordu:

“Kahraman ecdâdınızdan sizde bir kan yok mudur?”

Bu romantik, romantik olduğu kadar pastoral dil aynı zamanda ilmin de bütün kapılarını aralamakta, şair bütün Safahat’ı boyunca ilim ve tekniğin Müslümanın yitik malı olduğu gerçeğini estetize bir anlatımla Asım’ın nesline ülkü olarak emanet etmektedir. 

Asrın idrakine söyletilecek olan İslam öyle mezarlarda okunacak yüzeyden nakaratlar değildir. Ne mezarda okunmak ne de fal bakmak için inmemiştir Kur’an. Bunu hakkıyla bilmek icap eder. O kutlu mesaj, fal bakılacak köhnemiş istismarların ve dini siyasete alet eden hokkabazların, bezirgânların eline bırakılamaz. 

SANATINI TOPLUM İÇİN YÜKSELTEN ŞAİR

Sanatını toplumunun hizmetine koşan gerçek sanatçı Mehmet Âkif, yüzyıllar sonra da anlaşılabilecek duru bir Türkçe ile yazmış; hem sokağın, hem medresenin-okulun, hem dergâhın-caminin-tekkenin, hem de evimizin Türkçesiyle bütün kesimlere hitap edebilmiştir. Bütün bir milleti kucaklayan ve onu ruh köküne taşıyan, ona vicdanının nefesini üfleyen Âkif, İstiklal Marşı ile milletinin asgari müştereklerini belirleyen temel değerleri de yazmış bulunuyor. Bugüne kadar yapılan bütün Anayasalardan fazla bu milletin üzerinde ittifak ettiği ana metin olarak İstiklal Marşı yeniden ve bütün derinliğiyle anlaşılmalıdır. Türkiye’miz yeniden kuşatılmışlık içinde bölünme-parçalanma sendromları yaşamaktadır. Yüzyıl önceki tehdit unsurları be sefer çok daha karmaşık tezgâhların peşindedirler. Fakat yine Âkif gibi imanın sesine kulak vermeliyiz:

“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak… 

Alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak.”

Üzerimizde kara bulutlar dolaşıyor fakat alçakça ölümlerin batağına girip azmi elden bırakmak bizim harcımız değil…

Biz Asım’ın nesli olarak İstiklal Marşımıza layık olmaya çalışacağız.

“His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin?”

Zulmü alkışlamayan, zalimi asla övmeyen; gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövmeyen; adam aldırma da geç git demeyip aldıran; hele haksızlığa hak namına ölüm olsa ucunda, asla tapmayan ve; “Hakikat uğruna hayatını vermeye hazır”…

İnsanlarımıza yardımcı olmalıyız. Onlara yardımcı olamıyorsak hiç olmazsa engel olmamalıyız; hiç olmazsa gölge etmemeliyiz.

Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile…

Diyen Âkif’in uyarıcılığına ne büyük ihtiyaç var!..

“Ey benim her taşı bir madei iman yurdum

Seni er geç bana verecek  mâbudum!…”

Bu toprakların suyu ve toprağı gibi vefalı, samimi, hünerli, çalışkan, sadakatli, merhametli, vakur, fedâkâr şairi Mehmet Âkif’i meslektaşımız olması hasebiyle de incelemek lazım. 

Yani bu topraklara, bu topraklar üstündeki nebatata ve hayvanata yaptığı katkılar verdiği emekler bakımından da… Bu yüzden onun meslekî yönünü de kitaplaştırdım. Bunun için bahtiyarım. Bu vesile ile hayatı ile eserini buluşturan nadide milli şairimiz Mehmet Âkif’i bir kez daha rahmetle anıyor ve İstiklalimizin camiden sokağa, Halkalı’dan TBMM’ne uzanan timsaline yeniden başvuruyoruz.

Asım’ın nesli olan akıncı beylerinin, evlâd-ı fatihanın, Horasan erenlerinin derviş gazilerin bugünkü temsilcileri o büyük ülkü yolunda hayatlarını estetize ederek anlamlaştırmalı ve fikri hür vicdanı hür nesillerin nasıl imanı kavî, mesuliyetini müdrik ülkü devleri arasından çıktığını bütün cihana göstermelidirler.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!