Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Apo Televizyoncu Olsun

Apo’ya televizyon seyretmek yasakmış!

Allah Allah demek, kodeste bile stratejik üstünlük sağlayabilmesi bundanmış…

Meşhur iletişimci Arthur C. Clarke, ‘Tanrılar insanlar üzerindeki hegemonyasını sürdürmek için yeni bir oyuncak buldular: Televizyon’ derken ne kadar haklıdır.

Televizyon; gerçekten de kurulu düzenin tanrılarının –ki bunlar medya-iş dünyası-siyaset-bürokrasi köşebentlerinin birbirlerine zincirlenmesiyle meydana gelen karenin dikey izdüşümleri yani sütunlarıdır.

Kurulu düzen derken yerel ayaklarıyla iktifa etmiyorum; global statükodan bahsediyorum.
Televizyon denen aptal kutusu bütünlük seyirlik yani pornografik unsurlarıyla seyirci kulların yönetilmesi için en iyi(!) araçtır. En iyi yani en ucuz, en tesirli, en hızlı…

Apo televizyon seyretmiyormuş…

Vah vah!…

Demek ki aptallar kervanına katılmaktan birileri onu alıkoymuş…

Ergenekon olmasın?

Zaten ben 12 Eylül sularında ve bugüne dek olan süreçte bu gerçeğe defalarca parmak basmıştım. Millet’te, Yeni Düşünce’de, Yeni Hafta’da, Gündüz’de, Yeni Şafak’ta, Zaman’da ve birçok dergide…

Apo’yu derin devlet kullanıyor diyerek…

12 Eylül yönetimi Türkiye’nin sadece AET’ye üye olma şansını boşa çıkarmakla kalmamış, ideolojilerden ürken devlet mekanizmasının etnisiteye ram olmasına yol açan büyük zihinsel ve matematiksel dönüşümü gerçekleştirmiştir. Ram olmasına ve teslim olmasına…

Teslim mi oldu teröre hükümet?’ mânâsı çıkmasın bu ifademden… Meselenin AK Partiyle bir alakası yok. Benim üzerine basarak söylediğim teslimiyet ya da râm olma meselesi asra şamil asıl hastalığımıza bir göndermedir.

Nedir bizim asıl meselemiz? Bu soruya bu ülkede kimse bugüne dek doğru bir cevap veremedi. Cemil Meriç’in  ‘İdeolojiler idrakimize giydirilen deli gömlekleri… İtibarları menşelerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.’  Sözünü dillerine pelesenk yapan nice ucuz entelvari laflar geveleyen echel ve ebleh bu ifadeden bütün zihinsel çözümleme kabiliyetlerine düşmanlığın marifet sayılmasına yol açan bir akıl tutulmasını gerçekleştirdiler.

Asıl meselesinin ne olduğunu bilen ve bilmeyen toplumlar diye ikiye ayrılır insanlık aslında…

O günlerde nasıl ideolojiler idrakimize giydirilen deli gömlekleri ise bugün de etnik kimlikle demokrasiyi buluşturan yahut bu buluşturmaya hizmet eden medya operatörlüğü insanların değişik kültürel katmanlardan gelseler de aynı insanî, yani felsefî düşünceyi bir zihinsel çözümlemeyi yani ülküyü paylaşabileceklerini nedense hep göz ardı ediyor…

Oysa insanların sürekli değişebilecek zihniyetlerle oluşturdukları geçici ittifaklar ancak gerçek demokrasiye hizmet ederdi.

….

Apo’ya televizyon verilmemiş miydi?

Bir insanı televizyondan ne kadar uzak tutarsanız onun vizyon sahibi olma olasılığı o kadar yüksek olur.

Apo’ya televizyon verildiğine göre sakın ola kanal tercihi yapmayasınız. 300 kanal mı var hepsini veriniz. Hapishane müdürüne bırakmayınız.

Hani eskiden Atatürk saatleri, silahlı kuvvetler saati gibi programlar vardı ya, onlara güvenilmeyeceğini öğrendiniz. Şimdi bizim Fatih’le yine bizim Ali hocanın Atatürk’ün karısı ve anası üstüne saatler boyu süren tartışmalarını seyrettirin Apo’ya…

Ha bir de Nihat hocanın, Ahmet Hoca’nın Gülen hocanın irşad edici programlarını… vaazlarını…  sonra TBMM saatlerini…  şikeli maçları…

Hani aziz dostum Mümtaz, Apo’yu paşa yapacaktı ya; ben de diyorum ki Apo, TV programcısı olsun. Program da ne olursa olsun… Siyaset meydanı, er meydanı, evlilik programı, yeteneksizsiniz, dost meclisi filan…  Çok güzel hareketler bunlar’a da konuk sanatçı olarak katılabilir…  Valla Yılmaz Erdoğan alınmasın, isterse Teke Tek’e de daimi konuk olsun…

Yeter ki zat-ı şahaneleri kabul buyursunlar programın adını ben koyarım…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!