Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Abdurrahim Karakoç’u Bakü’de Anmak

“Bir Kere Yükselen Bayrak Bir Daha İnmez”

Mehmet Emin Resulzade

Ben Azerbaycan’ı hep bu veciz sözle hatırlarım. “Bizden önce kurulan bir cumhuriyetti Azerbaycan ve bu sözün sahibi de her Türk’ün mâlumu olduğu üzere Mehmet Emin Resulzade…”

Can Azerbaycan’ı 7 Şubat 11 Şubat 2013 tarihleri arasında bir heyetle birlikte ziyaret ettik.

Bu Azerbaycan’a dördüncü ziyaretim… Bu sefer çok gelişmiş buldum başkenti. Duvarların arkasında ne var, ne acılar, ne adaletsizlikler var bilemiyoruz; yalnız görünen o ki petrol geliri bu ülkeyi ayağa kaldırmış. Sovyet zamanı belli ki Ermenistan ve Gürcistan bu ülkeden bütçelerine pay almışlar. Belli ki Azerbaycan’ın geleceği daha parlak. Bu elbette ki yönetim ve halk arasındaki ilişkileri ve demokrasi düzeyini tartışmamızı engellemiyor. Ama şu devirde bütün etrafımız de-stabilizasyon ve sözde baharlarla karıştırılırken istikrar üzre yürüyebilmek çok çok önemli…

Bu seferki ziyaretimiz sevgili Karakoç’umuz üzerineydi. Azerbaycan Milli Meclisi ve onun hamarat kızı deputat Ganira Paşayeva’nın önderliğini yürüttüğü Avrasya Merkezi Abdurrahim Karakoç’u Azerbaycan’da anma programı tertipledi ve bizi şair ağabeyim anlatmak üzere davet etti.

Abdurrahim Karakoç şiir üstüne şiirin çok iyi bilindiği ve takdir edildiği Azerbaycan’da bizim dostlarla, kardeşlerle buluşmamızı ve söyleşmemizi sağladı.

Ne “hoşt-bahtlık”tı bu!…

Heyetimizde bulunan Doç. Dr. Mehmet Önal ile birlikte şairin şiir dünyasını anlatmaya çalıştık.

Ben özellikle son çıkan kitabım Şarini Haberci Olarak Portresi, Lambada Titreyen Alev ve Mihriban isimli kitaplarımın bir özetini sundum orada. Ama Azerbaycanlı şiir dostlarına yeni şeyler söylemeden de geçemezdik. Karakoç’un Türk dünyasına yönelik tasavvurları ve heyecanları yeniden bir ortak gelecek kurgusu peşine düşmemizi sağladı.

Ahmet Yenilmez şiirler okudu, Hasan Sağındık bestelerini takdim etti. Karakoç’un sevgili çocukları Mihriban,Türkislam ve Enderhan da duygularını paylaştılar.

Değerli milletvekillerimiz Selçuk Özdağ, Feramuz Üstün ve Muzaffer Arslan da heyetimizin protokolünü oluşturdular ve her gittiğimiz yerde ülkemizi temsil ettiler.

Birçok televizyon programına çıktık, birçok reyonda, üniversitede, kuruluşta sohbetler konferanslar oldu.

 ‘Şehidi olmayan yurda yurt demem’ mısraını hatırladım Şehitler Hıyabanını gezerken…

Geçen gelişimde deniz kenarı çirkin petrol kuyuları ile doluydu. Şimdi pırıl pırıl bir sahil var. Şehitler Hıyabanının devamlı yanan özgürlük meşalesinden Hazar’a bakınca insan öteki kıyıları da düşünmeden edemiyor. Şehriyar’ı hatırladım Bahtiyar Vahapzade’nin, Anar’ın ülkesinden. İran’a Tahran’a ve Tebriz’e yaptığım ziyaretleri de… Şehriyar toplantısında da üç kültür coğrafyasının bileşkeleri üzerine konuşmuştum. Bugün anladım ki Abdurrahim ağabeyin de Şehriyar’ın şiirine benzer çok şiiri var. Kitabımda yazdım; aklıma şimdi hemen biri geliyor. Hani avcı dostlarını andığı şiir var ya Heyder Baba’ya ne kadar benziyor…

Şehitler Hıyabanında Nuri Paşa’nın ordusunda yer alan Türkiye’nin(içinde Suriye de olan Türkiye’nin) hemen her köşesinden şehitler Hocalı, Karabağ ve Bakü şehitleri ile koyun koyuna yatıyorlar.

Mehmetçikler koşup gelmişler Azerbaycan’lı kardeşlerimizin yardımına ve kutlu cihatlarıyla Azerbaycan’ın Rus ve Ermeni işgalcilere boyun eğmesine rıza göstermemişler; sonra da vurulup tertemiz alnından bir hilalin uğruna toprağa karışmış en faziletli ölümü seçmişler…

Ganira Paşayeva hep yanımızda oldu bütün bir program boyunca, yüksek bir mihmandarlık, misafirperverlik örneği gösterdi. Evini bizlere açtı. O piyano çaldı ben de türkü söyledim. Son bestelerimden şehit türküsünü… Kendi elleriyle sunduğu sarma o kadar lezzetliydi ki, Fatma’nın Erzincan’daki sarmalarını hatırladım.

Ganira Paşayeva’ya,  Avrasya Fonuna, Umud R. Mirzayev’e, Milli Meclis’in deputatlarından Hacı Salayev’e, Yazarlar Birliği Başkanı Anar’a, İçtimai TV’de program yapan Yusuf beye, Tanıtma müşavirimiz Seyit Ahmet Arslan’a TRT temsilcisi Yüksel Değercan’a, gezi boyunca bize mihmandarlık-rehberlik eden Ramin Zülfükarov’a minnetdarlığımı arz edirem.

Abdurrahim Ağabey bir şiirinde:

Ellerin yurdunda çiçek açarken
Bizim ile kar geliyor kardeşim
Bu sınırı kimler çizmiş gönlüme
Dar geliyor dar geliyor kardeşim

Diyordu. Bu şiiri şehitlerimizin resim ve isimlerinin olduğu yakalıklarımıza basmıştım çok çok… Afişlerimizde bu şiir yer alıyordu. Karlı bir kış günü tipi ve ayazda battaniyeye ve bayrağa sıkı sıkı sarılmış şehit tabutunu omuzlamış giderken bu şiir bize yakışmayacaktı da kime, hangi uyuşuk mahfile yakışacaktı?

Her gittiğim yerde onu bir halk şairi veya yalnızca Mihriban şairi diye ananlar, hatta nerdeyse saz çalmayı bilmeyen bir âşık gibi takdim edenlere onun nasıl geleneği muhafaza etse de modern şiirin en önde geleni diye anlatıyorum.

Şu mısralar hangi çevreci yazarda şairde var? Bundan daha modern bir şiir olur mu?

Sevgi dağ zirvesi, kin dipsiz kuyu
Karıştan kısadır hayatın boyu
Şayet kirletirse toprağı, suyu
Göğsünden vururum kendi gölgemi

Gölge nasıl kirletebilir ki toprağı, suyu? Su kirliliği bugün bütün dünyada en acil ve en çağdaş konu değil mi? Su ve toprak kaynakları muhafaza sistemi veya uluslar arası su politikaları ile ilgili dört kitabım var. Şimdi de su ile ilgili edebiyatımızda ne varsa topladım ve bir kitap hazırladım. Ama bu denli duyarlı bir çevreciye tesadüf etmedim.

Sevgili Karakoç’a binlerce şükran… Allah mekânını böyle asil bir ruhun cennet bahçelerinden bir bahçe kılsın.

O göremedi ama biz göreceğiz.

Bir gün Azerbaycan ile Türkiye birleşecek!

Nasıl mı?

Onu da yazacağım. 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!