Hasip Sarıgöz
Hasip Sarıgöz

Suriye Nereye?

featured

Görülen odur ki; bir an önce huzura kavuşmasını beklediğimiz Suriye’de yeni bir mezhep savaşının fitili ateşlenmektedir. Suriye’de yakılan bu mezhepçi ateşin; sadece Suriye’yi değil, tüm bölgeyi ve Türkiye’yi de yakacak bir felakete dönüşme potansiyeli vardır!

Zaman geçiyor…

PYD’nin karargâhı olan Kobani öylece duruyor.

PKK/YPG’nin kalpgâhı olan fitne yuvası Kamışlı öylece duruyor.

Karakozak köyündeki kendi öz toprağımız olan, Süleyman Şah Türbesinin arazisine bile henüz bir bayrak çekemedik!

Karşılıklı bekliyoruz…

Neyi bekliyoruz?

Amerika’nın keyfini!

Peki, Türkiye’nin geleceği ve Türk insanının bekası, Amerika’nın keyfine mi bağlı?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiç mi iradesi yok?

Varsa neden kullanılmıyor?

İçeride yalancı bir zaferin sarhoşu olanlar, Halep ve Şam’a plaka numaraları uydururlarken, Kobani, Kamışlı ve bölgedeki Türkmenler için neden hiçbir şey yapılamıyor?

Atalarımız “demir tavında dövülür” derler…

Emin olun, demirin tavı geçmek üzere!

100 yılda bir ele geçen fırsat, kaçmak üzere!

Böyle hallerde, uzatmayacaksın…

Uzatırsan bir 100 yıl daha beklemek zorunda kalırsın. Alınacak canlar, akıtılacak kanlar ve dökülecek olan gözyaşları da yanına kar kalır.

Eğer uzatırsan:

Gereğinden fazla uzatılan her askerî harekât; maalesef ki, çok ağır, çok acı ve çok ölümcül sonuçlar ortaya çıkarır!

Uzatırsan, düşmanın morali ve savaşma direnci yükselir! Düşman üzerindeki şaşkınlığı ve korkuyu atar ve eni yenebileceğine inanmaya başlar!

Uzatırsan, düşman seni, senin muharebe yöntemlerini ve zayıf taraflarını öğrenir! Düşmanını kendin eğitmiş olursun ve daha eğitimli bir düşmanla savaşmaya başlarsın!

Uzatırsan, düşmanın takviye alır! Düşmanına yeni hamleler ve hal tarzları için düşünme ve hazırlanma zamanı vermiş olursun!

Uzatırsan psikolojik harekât yönünden kaybetmeye başlarsın! Yanındaki dostlarının ve destekçilerinin güvenini ve desteğini kaybetmeye başlarsın! Çok daha fazla ülkeye dert anlatmak zorunda kalırsın!

Uzatırsan, avcı iken av olma riskin artar! Uzatırsan özgüvenin azalır! Uzatırsan yıpranırsın! Uzatırsan hırpalanırsın!

Nasıl ki, bir hastalık uzun süre tedavi edilemezse müzminleşip kronikleşir… Nasıl ki, kronikleşen ve kangrene dönen organlar da kaybedilirse!

Uzatırsan kaybedersin!!!

Bu işin bir yönüydü.

Artık yalın gerçekleri geç de olsa görme ve kör göze parmak misali halkın gözünün içine sokma zamanıdır.

Lafı hiç de dolandırmaya gerek yok.

AKP’nin Suriyelileri Türkiye’ye getirmekteki asıl amacı, Türk devletinin demografik yapısını bozarak, Türk etnitesini zayıflatmak ve ümmet kimliğine dayanan yeni bir sosyal taban oluşturmaktır.

Bu Türksüz bir Türkiye demektir!

Onun için Suriye’ye geri dönüşleri de uzatmamak lazımdır.

Eğer kendi yurdumuzda,  ilerde itilip kakılan mazlum bir azınlık durumuna düşmek istemiyorsak uzatmamak lazım.

Bu konu çok önemli ve AKP de hiç istekli değil. Öyleyse bu konuyu Hükümete rağmen uzatmamak lazım. Çünkü halkın gücü hükümetlerin gücünün çok ötesindedir. Halk kendi geleceğine sahip çıkmalı ve bu misafirliğin bitirilmesini güçlü bir şekilde talep etmeli, eğer ki hükümet bu talebe kulaklarını tıkamaya devam ediyorsa, milletin sesini dinleyecek yeni bir iktidarı başa getirmelidir.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Sınır ötesindeki Kürtlerin bölgede tek hamisi Türkiye’dir. Yani bunun hiç lamı cimi yok.” Diyor.

Peki ya Türkmenler?

Tarihimiz, kanımız, genimiz, canımız ve inancımız bir olan soydaşlarımız?

Onların adı neden yok!

Onlardan söz eden bile yok. Onların da bir kısmı Sünni bir kısmı Alevi… Türkiye’nin onların da hamisi olması gerekmez mi? Irak ve Suriye Türkmenleri, Türkiye Türklerinin kandaşı değil mi? Onlar da bizim gibi Oğuz boylarının torunları değil mi?

Kanaatim odur ki Suriye ve Irak’taki Türkmenleri görmezden gelen bir iktidar artık Millet tarafından da görmezden gelinmelidir.

Artık Türkiye Cumhuriyeti’nin; Şam ile ilgili planlarında, Mustafa Kemal ve Kuvayi Milliye için idam fermanı çıkartan ve bir İngiliz zırhlısına sığınarak ülkesinden kaçan, Vahdettin’in mezarını restore ettirmekten, çok daha önemli planları olmalıdır.

Bir de Şam’daki Emevi Camiinde namaz kılmayı marifet sayıyorlar ya…

Gerçekten anlamak mümkün değil. Çünkü ya tarih bilmeyen zır cahiller ya da Hz. Peygamberi hiç sevmeyen çakma Müslümanlar!

Neden?

Nedeni şu meşhur Emevi Camiinin tarihinde yatıyor.

Bir kere, bu Camiyi inşa eden Emeviler; Peygamberimizin peygamberliğini hiçbir zaman kabul etmemiş olan Ebu Süfyan’ın çocuklarıdır!

İşte bu Emevi Camii; zamanında Hz. Ali ve Peygamber soyuna lanet eden sapkın Muaviye’nin propaganda merkezidir!

İşte bu Emevi Camii; Hz. Muhammed’e muhalif eli kanlı Yezitlerin toplanma yeri ve karargâhıdır!

Hz. Hüseyin hilafetin babadan oğula geçmesini değil, halifenin kim olacağının “seçimle” belirlenmesini istiyordu. Onun için zorba baskıcı ve zalim Halife’nin saltanatını kabul etmemişti! İşte o yüzden İslam dünyasında dinmeyen bir gözyaşı ve kapanmayan bir yara haline gelen Kerbela olayı yaşanmıştı.

Kerbelâ katliamı, 10 Ekim 680’de, Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin’in de içinde bulunduğu kafileye karşı, Emevi Halifesi Yezid’in emriyle gerçekleştirilmiş ve Hz. Hüseyin’in kafilesinde bulunan herkes çoluk-çocuk bile denilmeden katledilmiştir. Hz. Hüseyin’in kesik başı yine Yezid’in emriyle Şam’daki bu Emevi Camiine getirilmiş ve Cami cemaatinin önüne atılmıştır.

Fakat o gün, ne yazık ki, oradaki cemaatten hiç kimse bu olaya bir tepki göstermemişti!

Neden?

Çünkü ekmeklerini o veriyordu!

Yani işte bu Emevi Camii; Allah’a değil de yalnızca bir lokma için kula kulluk eden hayâsız ve korkakların merkezidir!

İşte bu Emevi Camii; Hz. Hüseyin’in kesilen mübarek başının uzun bir süre ahlaksızca sergilendiği bir yerdir!

Günümüzde kimileri, bu Emevi Cami’ine gider ve şükür namazı kılar. Kimileri ise gider Hz. Hüseyin’in kesik başının sergilendiği yerde bağrını döver.

Türk Milleti; bu Emevi Camiinde namaz kılmaya çok önem verenlerin, aslında kimin tarafında yer aldığını sorgulamak, bilmek ve tutumunu ona göre belirlemek zorundadır.

Diğer yandan, Suriye’de yönetimi ele geçiren El Kaideci, El Nusracı, IŞİD’ci, kökten dinci ve sözüm ona cihatçı olan bu yönetim; her nedense işgalci ve İslam düşmanı İsrail’e hiçbir şekilde ses çıkarmamakta, İsrail işgaline karşı durmak yerine, yobaz ve mezhepçi bir zihniyetle alevi avına çıktığı görülmektedir.

Bu durum oldukça düşündürücü ve bu gelişmeler, Suriye’de büyük bir yangına dönüşecek yeni bir iç savaşın habercisi gibidir.

Görülen odur ki; bir an önce huzura kavuşmasını beklediğimiz Suriye’de yeni bir mezhep savaşının fitili ateşlenmektedir.

Suriye’de yakılan bu mezhepçi ateşin; sadece Suriye’yi değil, tüm bölgeyi ve Türkiye’yi de yakacak bir felakete dönüşme potansiyeli vardır!

Görülen odur ki; IŞİD’den HTŞ’ye, Gazze’den Kudüs’e, bizim dincilerden Netanyahu’ya, Amerikan evanjelizminden Ortadoğu selefizmine kadar, herkesin sahnede olacağı bir din savaşlarına doğru sürükleniyoruz!

Türk milleti, bu ateşi bölgeye yayılmadan söndürmek için gerekli iradeyi ve kararlılığı göstermek zorundadır.

Bu nedenle Türk Milleti, Suriye’de yaşananları değerlendirirken ve HTŞ destekçilerine prim verirken, HTŞ’nin yeni bir iç savaşa sürükleyen mezhepçi/şahin ve İsrail’e karşı güvercin olan bu tezat tutumunu göz önünde bulundurmalıdır.

Takım elbise giydirilip kravat taktırılarak, devlet adamı görünümü verdirilen çakma liderlere karşı temkinli olmalıdır.

Her şeye rağmen, benim Türk Milleti’ne güvenim tam. Çünkü Türk milleti; doğan görünümlü şahin’lerin, asla bir doğan olmadığını çok iyi bilmektedir.

Sevgi, saygı ve akılla kalın.

 

Not: Buradaki fotoğraf Hz. Hüseyin’in kesik başının Emevi Camiinde teşhir edildiği yerdir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!