Tam olarak isimleri “Uluslararası Savunma, Danışmanlık, İnşaat, Sanayi ve Ticaret A.Ş”
En azından kendileri öyle söylüyorlar.
Adlarının kısaltması: SADAT…
Kamuoyunda daha çok bu kısa adla biliniyorlar.
Yani ne alaka ise “inşaat ve sanayi” dahil her şeyi yapıyorlar.
Resmi sitelerinde, kendilerinin açıkladıkları amaçları:
“Uluslararası alanda Silahlı Kuvvetlerin ve İç Güvenlik Güçlerinin organizasyonu amacıyla, stratejik danışmanlık, özel savunma ve güvenlik eğitimleri ile donatım alanlarında hizmet vererek, İslam Ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi iş birliği ortamı oluşturmak ve İslam Dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yeri almasına yardımcı olmak”
Bilineni bu…
Bilinmeyenini ise bir Allah bilir, bir de sırtlarını dayadıkları millilikten uzak, ümmetçi destekçileri bilir.
Görülen odur ki, onlar da ülkemizdeki siyasal İslamcıların yaptığı gibi, din kisvesini kullanıyorlar!
Zaten “SADAT“ın Arapçadaki karşılığı bile “Seyitler” anlamına geliyor.
Peki, içlerinde bir tane bile gerçek seyit var mıdır?
Haklarındaki iddialara bakılırsa, bu pek de mümkün değil.
Çünkü kamuoyunda çok vahim iddialar var.
İddialara göre bunlar:
- İslami terör örgütlerini eğitiyorlar!
- Haksız kazançlar elde ediyorlar!
- Silahlı eğitim kamları bile var! (Tokat ve Konya gibi illerdeki kampları ön plana çıkıyor)
- Kendi aralarında şifre ile haberleşiyorlar!
Demek ki, yaptıkları gizli! Veya gizledikleri birşeyler var!
Bu şifreli haberleşmeyi Diriliş Postası isimli gazete aracılığı ile gerçekleştiriyorlar!
Yani bizim gazetede okuyup da hilal diye anladığımız şey, onlar için Bilal olabiliyor…
- Verdiği eğitimler arasında keskin nişancılık, tahrip, tank avcılığı, meskûn mahal operasyonları ve Gayri nizami harp (GNH) kursu bile var.
Kursiyerler, GNH Kursları sonucunda; başta psikolojik harp ve harekât olmak üzere, sabotaj, baskın, pusu, tahrip, suikast, kurtarma/kaçırma ve “tedhiş” imkân ve kabiliyetine kavuşabiliyorlar.
Buradaki “tedhiş” kelimesine özellikle dikkatinizi çekmek isterim. Çünkü daha çok eski Türkçe’de kullanılan bu sözcük: “Yıldırma, dehşet verme ve korku salma” manalarına geliyor!
Peki bugünkü Türkçe’de “Terör” ne demek?
Terör: Yıldırma, dehşet verme, korku salma!!!
İsterseniz Türk Dil Kurumu sözlüklerine bir de siz bakın.
Tedhiş=Terör demek!
İyi de, bir örgüt veya örgütlü bir yapı, “terör veya teröristlik” gibi son derece tehlikeli ve illegal bir kabiliyeti, kursiyerlerine hangi maksatla kazandırmak ister?
Siz cevabı düşünürken biz iddialara devam edelim.
- Rus Alfa timlerinden bazı eğitmenlerin gelerek, SADAT’ın bir kısım özel personeline kayıt dışı ve özel bir eğitim verdiği de iddialar arasında.
- Ellerinde çokça silah var!
Yine Sedat Peker‘in Türkmenlere gönderdiği yardım konvoyunun içinde El Nusra’ya silah gönderdikleri iddia ediliyor!
El Nusra kim?
Ruh hastası teröristlerden oluşan, IŞİD’in ruh ikizi!
Böyle bir yapıya, kim neden silah gönderir?
Eğer dikkatli bir araştırma yapılırsa, bu yapının varlığına dair izlere; karışıklık, kaos ve terör olan her yerde ulaşılabilir.
Yine, İdlib’deki radikal İslami terör gruplarıyla olan bağlarına, çok ufak araştırmalarla sizler de ulaşabilirsiniz.
Neresinden baksanız sisli, puslu ve karanlık işler…
Bunlar kamuoyuna yansıyan iddialardı.
Bir de kendilerinin bizzat söyledikleri var…
Yani bunlar iddia falan da değil.
Afrika kıtası da dahil olmak üzere her kıtada bulunduklarını ve 22 küsur ülkeye eğitim verdiklerini söylüyorlar.
SADAT Başkanı Adnan Tanrıverdi; Adaleti Savunanlar Derneği’nde (ASDER) yaptığı konuşmada bakın neler söylüyor:
“Anayasa Komisyonu’na sunduğumuz Anayasa teklifindeki Silahlı Kuvvetler’in yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tespitlerimizin aşağı yukarı tamamı 15 Temmuz’dan sonra yürürlüğe girmiştir.
Harp okulları, askeri okullar, sınıf okullarımızın dışındaki askeri okullarımızın tamamının Millî Savunma Bakanlığımıza bağlanmalı dedik, bağlandı.
Jandarma Genel Komutanlığı’nın Genelkurmay’la göbeği kesilsin ve İçişleri Bakanlığı’na bağlansın dedik, bağlandı.
Yüksek Askeri Şurası’nın yapısı değişsin dedik, eski yapısıyla başbakan ve milli savunma bakanı sivil iki kişi, onun karşısında on dört orgeneral vardı. Şimdi bunun yerine, yedi tane sivil, başbakanımız, üç başbakan yardımcısı, milli savunma bakanı, adalet bakanı, içişleri, dışişleri bakanı Yüksek Askeri Şura’nın içerisinde, dolayısıyla alınacak kararlarda, sivil iradenin hakimiyeti var.
Askeri yargı kalksın dedik, o da gerçekleşti.
Başkanlık sistemi gelsin dedik, o da geldi.
Önerilerimizin tamamına yakını 15 Temmuz sonrasında gerçekleşti.”
İşte görüyorsunuz, 15 Temmuz’dan sonraki dönem için, AKP’nin Türk Ordusunu (adeta parti ordusuna) dönüştürme planını SADAT’ın yaptığı ortada!
Müthiş bir güç…
Başka şeyler de dediler.
“Eyalet sistemi getirilmelidir” dediler! (Yani üniter devlet yapısının ruhuna fatiha!)
“Kürtlere özerklik verilmelidir“! (Milli devlet yapısının ruhuna fatiha) ,
“Kürtçe ikinci resmi dil olmalıdır” dediler! (Milli dil birliğimizin ruhuna fatiha!)
“Kürtçe dilinin geliştirilmesi, devlet programında yer almalıdır” bile dediler!
Hatta ve hatta “Mehdinin gelmesi için ortam oluşturmalıyız” dediler.
Evet müthiş bir güç… Türk Ordusu’nu dönüştürebilen ve hatta Türk Devletini değiştirip dönüştürmeye aday olan bir güç!!!
İyi de, kim bunlar?
Nasıl oluyor da, Harp Okullarına giriş sınavı mülakatlarını bile tam üç yıl boyunca bunlar yapıyorlar? (Komuta birliğinin ruhuna fatiha!)
Bu gücü, bu yetkiyi ve bu cüreti kimden alıyorlar?
SADAT denen bu yapının kurucusu kim?
Adnan Tanrıverdi.
Eski bir asker…
Peki, bu Adnan Tanrıverdi kim?
Aslında çokça araştırmaya bile gerek yok.
Yine kamuoyunda yer alan bilgilere göre, irticai faaliyetleri nedeniyle, kadrosuzluktan emekliye sevk edilmiş eski bir Tuğgeneral…
Aynı zamanda ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği)’in genel başkanlığını yapmış bir şahıs.
ASDER ne?
Tamamı, TSK’lerinden Yüksek Askerî Şura (YAŞ) kararlarıyla ve irtica gerekçesiyle emekli edilen yedi kişi tarafından kurulan bir dernek.
İsterseniz azıcık zamanda geriye, yani 90’lı yıllara gidelim.
1994’te Recep Tayyip Erdoğan İstanbul belediye başkanı seçildiğinde, askeri kanattan nadir destekçileri arasında kim vardı?
Adnan Tanrıverdi…
Desteğinin karşılığını aldı mı?
Fazlasıyla…
Zira bu SADAT’ın kurucusu olan şahıs aynı zamanda AKP’li Cumhurbaşkanı’na Başdanışmanlık yapmış bir şahıstır.
Fakat görünen odur ki, bazı üstü örtülü konularda, hala daha üstü örtülü ve önemli bir başdanışmandır.
Çünkü muhalefet tarafından, SADAT’ın faaliyetlerinin Meclis tarafından araştırılması istemiyle verilen önerge bile iktidar oylarıyla hemen reddedilebiliyor!
Birçok vahim iddia ile ilgili olarak, hiçbir yargı mercii her nedense, hiçbir şekilde harekete geçemiyor!
Kim ne derse desin, belli ki SADAT denilen bu yapı, AKP tarafında korunup kollanıyor, AKP’den ve onun devlet üzerindeki nüfuzundan besleniyor!
Gören gözler, duyan kulaklar ve düşünebilen beyinler için, bu artık sır değil.
Sır değil de, hala daha sır olan bazı konular var.
İddialara göre, her bir mensubuna en az 4000 dolar gibi yüklü maaş ödemesi yapabilen bu SADAT’ın, AKP’nin de ötesinde hizmet ettiği yerler var mı?
Eğer varsa SADAT, esas itibarıyla kimlere hizmet ediyor?
Sizce SADAT’ın, önümüzdeki çalkantılı süreçte, ifa edeceği en önemli görev ne olabilir?
Birileri bu SADAT ve SADAT gibi puslu yapıları ne için hazırlıyorlar?