Fransız düşünürü Andre Maurios’un da dediği gibi, insanlar veya milletler bütün varlıklarını ortaya koymadıkça ne zaferler kazanabilirler ne de şaheserler yaratabilirler.
Bir insanın veya bir milletin kendi davasına bütün varlığını verebilmesi ise ancak fedakârlıkla mümkündür.
Fedakârlık, metanet, cesaret, ahlak ve ADALET gibi duyguların bir insanda ve dolayısıyla bir millette karakter halini alması, büyük oranda o milletin kadınlarına, yani analarına bağlıdır.
Çünkü cesurları, fedakârları, adilleri ve serdengeçtileri nasıl ki analar yetiştirirse; bencilleri, korkakları, katilleri, hırsızları, zalimleri, ahlaksızları, Nemrutları, Yezitleri ve Firavunları da esasen analar yetiştirir.
Yüce Allah’ın bir kişiye verdiği fıtri özelliklerin dışında, kişi üzerindeki en büyük şekillendirici etkiyi ana yapar.
Bu nedenledir ki; ilk öğrenilen dile ‘ana dil’, yolun en büyüğüne ‘ana yol’, bir şeyin esas bölümüne ‘ana gövde’, ‘ana hat’, esas vatana ‘ana vatan’ ve bir düşüncenin esasına da ‘ana fikir’ denilmektedir.
Bu bağlamda diyebiliriz ki; kadınları fedakâr, metin, cesur ve savaşçı, dürüst ve ADİL olmayan bir milletin erkekleri de büyük oranda bu özellikleri taşımazlar.
Tarihi şekillendiren olaylar ve bu olayların içerisinde Türk Milleti’nin oynamış olduğu büyük roller göstermiştir ki, Türk Milleti; fedakârlık, metanet, dayanıklılık, cesaret, kahramanlık ve nizamı alem için ADALET anlayışı ile savaşçılık ruhunu en üst seviyede kendi öz benliği ile ayrılmamacasına kaynaştırmış ve bu özellikleri kendi karakter özellikleri haline getirebilmiş bir millet idi.
İşte bunun içindir ki; tarih boyunca bileğimiz bükülememiş, dizlerimiz çöktürülememiş, boyunlarımız eğdirilememiştir.
Fakat ne yazık ki, son yıllarda bir şeyler oldu. Hiçbir şey olmamış gibi görünse de kesinlikle bir şeyler oldu. Ama biz zamanında fark edemedik!
Bencillik alıp başını gitti, çıkarcılık geçer akçe, partizanlık yükselen değer, yandaşlık ve kandaşlık da adeta bir meziyet haline geldi!
Hak sakız gibi çiğnenir ve adalet kolayca iğfal edilir oldu! “Biz”in yerine “ben” duygusu, ekip yerine rakip anlayışı, maalesef ki hakkın, hukukun, adaletin ve kardeşliğin önüne geçti!
Partizanlık yaparak ve dini kullanarak, neredeyse bizim olan her şeyi zehirlediler!
Bizi biz olmaktan çıkaracak oyunu, kadının üzerine kurguladılar…
Önce, bu toplumun mayası olan kadını zehirlediler, kadın da milleti zehirledi! Bu zehir; yalnızca okuyan, araştıran, sorgulayan, Türk töresine bağlı ve İslam’ı da mana yönü ile yaşayan ailelere sirayet edemedi. Gerisi gitti!!!
Ne yazık ki; Şerife Bacılarımızı, Kara Fatmalarımızı, Çete Ayşelerimizi, Tayyar Rahmiyelerimizi, Kılavuz Haticelerimizi, Halide Ediplerimizi, Nene Hatunlarımızı, Gördesli Makbulelerimizi, Asker Saimelerimizi ve daha nicelerini öldürdüler!
Dahası, onların ruhlarını öldürdüler.
Ellerinin değdiği her şeyi bozdukları gibi kadınımızı da bozdular!
Sorun ANA’da…
Ama unutmayın, çözüm de ANA’da.
Hakka, hukuka ve adalete inanan; Türklüğüne, töresine sahip çıkan, cehalete pirim vermeyen, aklını kiraya vermeyen, partizanlığı millet menfaatlerinin önüne koymayan ve dahi aynı anlayışla hayırlı evlatlar yetiştiren, başta kendi annem olmak üzere bütün annelerimizin, anneler günü kutlu olsun.