12 sıvasız ev!
12 Baba!
12 Abi!
12 Kardeş!
12 Arkadaş!
12 Amca!
12 Dayı!
12 Arkadaş!
12 Eş!
12 CAN…
Evet, tam 12 canımız gitti!
Yürekleri yakarak ve hayalleri yıkarak gittiler!
Büyük Türk Milleti’nin başı sağ vatanı hür olsun ve bu büyük millet için çalarını veren vatan evlatlarının ruhları şad olsun.
Bu millet, tarih sahnesine çıktığı günden bu yana, sürekli olarak bir var olma, yurdunu koruma ve bir hürriyet mücadelesi vermeye devam ediyor. Bu mücadele kıyamete kadar da sürecek olan amansız bir mücadele…
Ve bu mücadelede nasıl ki zaman zaman kanlarımız nehirler gibi akıp, kemiklerimiz dağlar gibi yığılmışsa, bugün olduğu gibi bundan sonra da kayıplarımız olmaya devam edecek.
Her bir kaybımızın ardından “Vatan Sağ Olsun” diyerek mücadeleye devam edeceğiz.
Peki, hiç düşündünüz mü?
Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar yeryüzü yuvarlağının birçok yerini kendimize nasıl vatan yaptık, binlerce yıllık varlığımızı neyle koruduk?
Güçlü bir orduyla…
Sizce savaşı ne kazanır?
Savaşı ok mu, yay mı, kılıç mı kazanır? Tank mı kazanır, top mu, uçak mı? Yoksa o çok övünülen iha ve sihalar mı?
Hayır.
Bütün savaşları inançlı ve eğitimli askerler kazanır.
Eğer elinizde iyi eğitimli ve davaya inanmış asker yoksa, elinizdeki bütün silahlar, aynı matematikte sola konulan sıfır gibi anlamsız olur.
Yani elinizde iyi asker yoksa zafer de yoktur!
Ne vardır? Hezimet, yenilgi, kan, kayıp, gözyaşı ve acı!
İşte bunun bilincinde olan Türk hakanları, tarih boyunca dünyanın en eğitimli ve en disiplinli askerlerini yetiştirmişler; ok, yay, kılıç, kalkan, mızrak, zırh, tolga ve her ne varsa hepsini iyi eğitilmiş ve disipline edilmiş askerin üzerine giydirip donatmışlardır.
Peki, siz ne yaptınız?
Her felaketten bir fırsat çıkarma kurnazlığı ile askeri okulları kapattınız ve askeri eğitimi yok ettiniz!
Sadece iki üç ayda omuzları parlak yıldızlı teğmenler ve kolları sarı sırmalı astsubaylar yetiştirerek niteliği yok ettiniz.
Daha sonra ne yaptınız?
Yetiştirdiğinizi sandığınız niteliksiz vatan evlatlarını, azgın teröristlerin önüne attınız!
Hiç vakit kaybetmeksizin Ordunun kurmaylık sistemini yok ederek, stratejik aklını, üst düzey planlama yeteneğini ve kurumsallaşmış eğitim birikimini de yok ettiniz! Kapattığınız Harp Akademileri’nin yerine, sadece bir günde kurduğunuz sözüm ona Milli Savunma Üniversitesinin başına da, askerliğin A’sından bile anlamayan yandaş bir tarihçiyi getirerek bir de üzerine tüy diktiniz!
Kahraman Türk Ordusu şu anda, gerçek manada ordusu olan dünya uluslarının içinde, kurmaylık sistemi olmayan tek ordudur!
Yetti mi?
Hayır yetmedi. Askeri sağlık, tedavi ve tahliye sistemini de yok ettiniz. Oysa o askeri sağlık sistemini Alparslan’ın oğlu Melikşah döneminde seyyar askeri hastane sistemi olarak kuran ilk millet biz idik.
Askeri sağlık sistemini yok, sivil sağlık sistemini de felç ettiniz! Sivil doktorlara “giderlerse gitsinler” diyerek adeta memleketten s….r ettiniz.
Bakın bugün için, Türk Ordusu’nda görevli at ve köpeklerin dahi kendi hekimleri varken Mehmetçiğin kendi hekimi yoktur ve yine Türk Ordusu dünyada askeri sağlık sistemi olmayan tek ordudur!
Ata ve köpeğe verdiğiniz değeri Mehmetçiğe vermediniz!
Siz Hulusi Efendi ve siz Yaşar Efendi siz komutan falan değilsiniz. Türk Ordusu’nun kolu kanadı neyi varsa kırılırken, işe yarar neyi varsa yok edilirken sadece seyreden ve hatta bu günaha ortak olan zavallılarsınız!
AKP ve AKP’nin günahlarına ortak olan sizler; askeri eğitimi, kurmaylık sistemini, askeri sağlık sistemini, askeri disiplini, yıllara sâri bilgi ve tecrübe birikimini yok ederek karşılığında acıyı aldınız!
Hoş size ne ki?
Acıyı da, hüznü de, yürek yangınlarını da Türk Milleti için aldınız.
Vebal sizin üzerinize…
Şehitlerimizin tertemiz kanları da sizin ellerinizde.
Aferin size…
Yine 12’den vurdunuz!