Gereksiz, amaçsız ve yararsız yere yapılan her türlü iş ve işlem ile harcamayı, ve de faydasız meşguliyeti israf olarak değerlendiriyoruz. Sorun,zamandan enerjiye, yiyecekten giyeceğe, her konuda karşımıza çıkan “israf’ ve de "ısraf"ın yoksullaştırdığı insan! Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. (A’raf 7/31)
Sadece, kendi değerlerimizi yaşatarak bile çözüm bulabilecekken, özde değil de, “sözde” bazı tedbirlerle arayış içerisindeyiz… Üstelik bir de, (israfın yarattığı)yoksulluktan ve yokluktan, çıkar(!) uman zihniyetle karşı karşıyayız.
Ne hikmetse, yoksulun “kapısına” makarna, un koymayı erdem sayanlar, israfı engellemenin daha büyük bir erdem olacağı düşüncesine sahip olarak, “müsrif için” aynı çabayı gösteremiyorlar. Dolayısıyla, (11 Şubat 2012)TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu)’nun açıkladığı ülkemizdeki “ekmek israfı” verilerini de görmezden geliyorlar.
Ülkemizde hala 600 bin kişi açlık sınırında yaşıyor, diğer taraftan da ,ciddi miktarda ekmek ve gıda çöpe atılıp, israf ediliyor… Son durum şu; Türkiye’de her gün üretilen 120 milyon ekmeğin yaklaşık 12 milyonu israf ediliyor. Yani birileri bir lokma ekmek için didinirken, diğerleri 10 ekmekten birini çöpe atıyor.
Ekmeğin “emek” olduğunu, müsrifliğin de “emeğe ve insana” nankörlük olduğunu unutuyor olmamızdandır ki, gün geçtikçe her konuda (!) fakirleşiyoruz.
Yüce peygamberimiz “komşusu açken, tok yatan bizden değildir” diyerek bu konunun önemini izah etmiştir .Ki, en kötüsü,dinimiz ve geleneklerimiz yardımlaşmayı ve paylaşmayı emrederken; “komşumda ve mahallemde aç var mı?” şeklindeki duyarlılığımızın bitmesi…
Yine en tehlikelisi, “insani-İslami duygularımızın yoksullaşması” ile “yardım ve paylaşma … gibi duyarlılıkları (!), vakıf ve derneklere ve de kendini bu konuda görevli sayan bazılarına(!) bırakmamız… Çalışmadan ve yorulmadan zengin olmak gibi bir anlayışın yaşatıldığı “muasır medeniyete” ulaşmış olmamız…!
Keşke,ağzında lokması varken gözü başkalarının tabağında olanlara; vicdan, ahlak ve duyarlılık gibi “erdemli” duyguları hatırlatıp, “yoksuldan çalmayı” bir insanlık ayıbı olarak tabaklarına koyabilsek.
Keşke, “israfı önlemeyi” de üstün bir ahlaki değer olarak “merkeze” oturtabilsek!.
Sorunun çözümü için, “tabaktan çalmanın” önlenmesi kadar, değerlerimizin ve inancımızın öğütlerini hatırlamamız, toplumumuzun bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi şart!… Yoksa yaşatılan yoksulluk, yaşanan toplumsal yapı için fitne çıkmasına vesile olacaktır..
Bir önemli nokta daha; Kapitalizmin tüketim hırsı,yoksulun gözüne baka baka, “israfta” sınır tanımayan bir insan tipi meydana getirmiştir ki,ferdin dikkat etmesi kadar, ülkemizi yönetenlerinde bu konuda ortaya koydukları resim çok önemli….
“Balık baştan kokar”. İslam’ı hayat nizamı olarak seçtiklerini ve bu doğrultuda hareket ettiklerini söyleyip , İslam’ın “israf ve lüksle” yan yana ve iç içe yaşar halini sergileyenler(!), halkımız tarafından sorgulanmak yerine, maalesef örnek bile alınmaktadır….Bu da biline!