H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Ülkemin Çivisi; Dağlarım, “Ayder”

Yıllar evvel “Ayder Yaylası”na yaptığım bir gezide, duyduklarım beni çok üzmüştü. Orada turistik eşya satan genç bir üniversite öğrencisi  bana, “Ayder”in yabancılar(İsrail ve Yunan üniversite hocaları-turistler(!)) tarafından nasıl keşfedildiğini, buralarda  “etnik” ayrıştırmanın nasıl işlendiğini anlatmıştı. O gün sadece arkadaş sohbetlerinde dillendirdiğim yöre ile ilgili bu endişem, bugünlerde başka bir endişe ve tehlike ile karşı karşıya; doğal kaynakların yağmalanması,“endemik bitki” hırsızlığı .  

Demem o ki, “Ayder’de” yaylalarımızda ya da dağlarımızda(!)sadece, insanlarımızın kimlikleri(!) çalınıp, ülkelerine olan aidiyet duyguları sökülüp atılarak, zihinleri bulandırılmıyor… İnsanımız kadar, “endemik”yerli bitkilerimizde “batılı” hırsızların(!) hedefi durumunda; doğal zenginliğim sökülüp götürülürken insanımız kadar, toprağımız da ellerimizden kayıp gidiyor.

Endemik “sadece bir bölgede yetişen” bitkiler deyip geçmeyin; Günümüzde "kocakarı ilaçları" diye küçümsenen, ancak binlerce yıldır Anadolu insanının amansız hastalıklarında tutunacak bir dal vazifesi gören sadece geleneksel tıp açısından değil, çağımızın dermansız hastalıklarına deva bulunması açısından önem taşıyan çok değerli otlar bunlar. Siz hiç, Böğürtlen (Rubus) bitkisinin yaprağını ağızda çiğnedikten sonra kanayan yara üzerine bastırdığınızda, akan kanın çok hızlı bir şekilde durduğunu gördünüz mü? Ya da arının soktuğu noktaya incir yaprağının sütünü damlatın, birkaç saniye içinde ağrısından kurtulursunuz; üstelik vücudunuzun şişmesini de önlersiniz.” Bütün bunlar, dağlarımızın ve yaylalarımızın bize sunduğu doğal zenginliğimiz.

Karadeniz –Anadolu-dağları-yaylaları çoktandır tehlikede.

Doğal kaynaklarımız –endemik-konusunda oldukça duyarlı davranarak (03 Ocak 2012 Salı )açıklamada bulunan, Rize Üniversitesi (RÜ) Pazar Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç.Dr. Şengül Alpay Karaoğlu, turist olarak gelen İsraillilerin bölgede yetişen “endemik” bitkilerin örneklerini alıp götürdüğünü aynı zamanda İsrail’de, Rize’nin Ayder Yaylası’nın bir minyatürünün kurulduğunu öne sürüyordu. Doğu Karadeniz’de yoğun bir endemik bitki kaçakçılığı olduğunu belirterek bölgeye turist olarak gelen kişilerin, bitkilerin kök saçağından aldıkları parçaları ülkelerine götürdüğünü ifade eden Karaoğlu, bitki kaçakçılığı sırasında kulak arkası, gözlük köşesi, ayakkabı veya çorap içerisine saklama yönetimi kullanıldığına da dikkat çekiyordu.

Karaoğlu’nun konuşmasının bir yerinde bahsettiği öğretim görevlileri-hocaların- yıllardır sadece bitkiye, ota göz dikmediğini, orada yaşayan insanlara ve gençlere yönelik, etnik ayrıştırma propagandası yaptığını da bizatihi canlı tanıkla yaşayarak ifade etmiştim. Belli ki bu İsrail’in taktiği; endemik ve etnik aynı anda işleniyor.

Bu konuda işin en ilginç yanı, bitki kaçakçılarının, hangi bitkinin, hangi dağın, hangi yaylanın hangi noktasında olduğunu çok iyi biliyor olması. Biz (IUCN) Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’ne güvene duralım, doğal kaynaklarımız yağmacıların iştahını kabartmaya devam ediyor.

Açıkçası, görevi; “ doğanın bütünlüğünü ve çeşitliliğini  korunmak, doğal kaynakların adil ve ekolojik olarak sürdürülebilir olmasını sağlamak… bu konuda dünya çapındaki toplumlara etki etmek, cesaretlendirmek ve onlara yardımcı olmak” olan IUCN, bir çok  batı kaynaklı “küresel zihniyetli” kuruluşlar gibi bana hiç güven vermiyor.
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme, 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanıyor, 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanıyor, ne hikmetse, o gün bugündür de ülkemizdeki“endemik bitkiler” toprak ve el değiştirme konusu hiç hız kesmeden devam ediyor. Üstelik hırsızlıklar daha da bilinçli, yeni yöntemler denenmeye devam ediliyor.

Hâlbuki bu hırsızlığa en iyi tedbir; "yöre halkının" bilinçlendirilmesi, “Toprağına sahip çıkması konusunda” duyarlı hale getirilmesi. Kısacası doğal kaynaklarımız “Yerli”miz- yerli’ce-“milli zihniyetle”  korumaya alınmalı.

Dağları sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olarak düşünüp hafife almayın. Ülkemin(!),Dünyanın çivisi onlar… İşin “dağların” çivisi çıkmadan, insanım, toprağım bölük börçük edilmeden, el birliği ile tedbirlerimizi alıp, gözümüzü dört açmalıyız.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!