Geçen hafta, “Trabzon’u 2023’e hazırlıyoruz. Marka kent yapacağız ve de yıldızını parlatacağız.” vaatlerinde bulunup vatandaştan oy talep edenleri, verdikleri sözleri yerine getirmeye çağırmış, özellikle sağlık ve turizm konusunda yapılamayanların hesabının sorulma vaktinin geldiğini söylemiştim.
Bu yazıdan sonraki süreçte halkımızla yaptığım hasbihallerde gördüm ki, kent insanımızın gündeminde (ara ara yer değiştirse de) yine ilk sırada: “Maraş Caddesi ve trafik sorunu” var… Biz de tüm bu sohbetlerimiz neticesinde oluşan, Maraş Caddesi’yle ilgili öneri ve düşüncelerimizi ortaya koyalım dedik:
1)Maraş Caddesi’ndeki dolmuş duraklarının acilen kaldırılması ve dolmuşların sahile indirilmesi, bir sonraki süreçte ise buralardan meydana çıkış için Gazipaşa ve Cumhuriyet Caddesi yokuşlarında raylı sistem kurulması gerekmektedir.
2)Trabzon trafik akışının, diğer tüm modern kentlerde olduğu gibi (yine eskisi gibi yani), “doğudan batı yönüne” doğru akması çalışmasının başlatılması.
3)Yol kenarlarında kesinlikle araba parkına izin verilmemesi ya da belirli yerlerde -geçici- 15 dakikalık trafik park kutuları konulması.
4)Engelli rampasız kaldırım kalmaması.
Bütün bunlar elbette yapılamayacak şeyler değil. Bir ayda binlerce metreküp beton dökenlerin, kutu kutu binaları gözümüze sokanların bu konuda hala aciz kalışlarını iyi niyetli görmediğimizi ifade edeyim. Kendi aralarında bile bir anlaşma sağlayamayan ve kent rantını halkına eşit paylaştıramayan bir yönetim hangi konuyu sonuçlandıracak, onu da sormak gerek gerçi…
Sağlık konusunda da yine aynı keşmekeşlik devam etmektedir. İktidarla aynı zihniyette olanların ortaya koydukları marka şehir resmi şu: “Paranız yoksa zahmete katlanacak ve maalesef kaliteli hizmeti alamayacaksınız.” Devlet hastanelerinin ulaşılamaz olması, doktor seçme hakkının neredeyse ortadan kalkması, tecrübeli doktorlarımızın da pazarlıklar sonucu özel hastanelere kaymasıyla, insanımıza “paran yoksa sağlığında yok” şartı getirilmiştir. Bu konuda halkımızın ve doktorlarımızın anlattıklarını yazsam bu satırlar almaz. Numune Hastanesi, Avni Aker Stadyumu, Akyazı Kompleksi ile ilgili ortaya getirilen hiçbir plan program sağlıklı değildir. Yerelde de yapılan işler, (tıpkı merkez yönetiminin yaptığı gibi) yap-bozlar, tadilatlar ve inşaatçılara yeni rant alanları sağlamaktan öteye gitmemektedir.
Kentin birçok sorunu vardır ama bunların sıralamasını iyi yapmak gerekir. İşsizlik yeni istihdam alanlarının kurulamaması adeta yakamıza yapışmış bir halde ve bu kentin geleceği ile ilgili hiçbir hayali bize kurmamıza izin vermiyor. Yoksulluk halkı susturuyor, yapılan yanlışlara karşı bir duruş oluşturulamıyor.
Kenti dışa açacak ve sorunlarına değişik zeminlerde çözüm arayacak olan siyasiler ve yerel yöneticiler yanında, üniversitenin de bu sorumluluğu yeterince üstlenemediği, projelerle kentini destekleyemediği açık bir gerçektir. Aslında Üniversite, özellikle, bölge ve ülke üniversiteleri arasındaki yerini belirlemek, kendini daha iyi ifade edip, tanıtabilmek adına etkinliklerle fuarları iyi kullanmalıydı. Bunu hem kendisi hem de Trabzon’un reklamı için yapmalıydı. Fakat beceremedi! Üstelik bu tür etkinlikler içinde olmak, öğrencilerin birbirleriyle ve kentiyle kaynaşması ve de barış ortamlarının oluşması bakımından çok önemlidir. Bu konuda üniversite yönetiminin çok daha aktif ve etkin olmasını, Büyükşehir’in “Büyük Üniversitesi” olarak kentinin projelerinde ve etkinliklerinde yer almasını diliyoruz. Bunun için hala geç kalmış sayılmayız.
Hayat devam ediyor; bizim derdimizse daha modern bir Trabzon’da, biraz daha kaliteli bir hayat yaşamak.