Değerli okurlarım TÜİK verilerine göre Trabzon nüfusunun yarısına yakını Trabzon’da olmaktan ve yaşamaktan mutsuz…(Muhtemelen bunların çoğu da kentinde yalnızlaşan GENÇ nüfustur.)
Mutsuzluk nedeni olarak birinci sırada, ülkemizin içinde bulunduğu siyasi belirsizliği, adaletsizliği ve terörü görebilirsiniz. Ama kapalı kapıların ardında yaşanan en yakıcı sorun, yerel (milli) olamama ve işsizlik sorunudur.
Dolayısıyla kent yöneticilerinin icraatlarına bu noktadan bakmak gerekiyor…
“Trabzon’un kırsalına ve merkezine önemli hizmetler yapılmıştır” şeklinde ki açıklamaları bu verilere göre değerlendirirsek eğer, yetkililerin, “hizmetlerin önemi” konusunda hiç de inandırıcı olamadıkları, “kent mutluluğu” için pek de bir şey yapmadıkları ortadadır…
Bahsi geçen bu hizmetlerin, nitelikli istihdam alanları içermediği, genelde inşaatlardan oluştuğunu da apaçık görmekteyiz.
Trabzon gençliği mutsuzluk sarmalında.
Geçen hafta, Karadeniz’in kimliğine, bu kimliği oluşturan değerlerine, milli ürünlerine (fındığına) sahip çıkılması, özellikle de fındığın “insanıyla toprağı arasında” kurduğu bağın önemine (köylüsüne) dikkat çekmiştim.
“Toprağa bağlanmak” demek, “emek ve yerleşik düzen” demektir diyerek, toprağa kök salınması ve insanlar arası iletişimin sağlıklı işlemesi için, geleneklerimizin yaşatılması gereğinin de altını çizmiştim.
İnsanını mutlu etme konusunda beceriksiz kalanlara, bir kez daha hatırlatıyorum. “Milli ürünler üzerine yürütülen (özelleştirme ve dönüştürme) politikaların, bölge ekonomisini güçsüz bırakmanın yanında, halkın toprağı ve inancıyla ürettiği değerlerine ve geleneklerini de hedef aldığı, daha da ötesi halkı göçe zorladığı iyi bilinmelidir.”
Mesele, Köylünün suyu, yaylası, yolu konusunda dilsiz bırakılması, efendilikten hizmetli konumuna sokulmasıdır.
Mesele, insanların yaşam alanlarının ve yaşam nedenlerinin ellerinden alınmasıdır.
Mesele, bölge üzerine yapılan kimliksizleştirme projeleri, geleneklerimizle taze tuttuğumuz ve pekiştirdiğimiz birlik gücümüzün kırılması yönünde yapılan politik oyunlardır…
Mesele, bu topraklara başka başka hikâyeler yazılmak istenmesidir.
Mesele, genç nüfusun elimizden kayıp gitmesidir.
İşin acıtan kısmı, toprakların yabancılara satılması, milli ürünlerin yok edilmesi, suların rant meselesi haline getirilmesi, işsizlik nedeniyle özellikle genç nüfusun göç etmesi konusunu dert etmesi gereken yöneticilerin aylardır kamuoyunda “1.5 katrilyonluk Futbol sahasını” konuşuyor olması. Bütün bu plan ve projelerin TRABZON’un aleyhine olacağını bilmelerine rağmen, hala olup bitene sadece “gelişiyoruz” şeklinde açıklamalarda bulunmalarıdır.
Düşünün ki, 1.5 katrilyonla yapılan (futbol sahası) gelişmişlikte(!), üniversiteden mezun ettiğimiz gençlerimizi kentimizde barındıramıyor, gelecekleri için onlara, hiçbir imkân sunamıyor, yatırım yapamıyoruz.
Bu da şu anlama geliyor; “Biletlerinizi toptan alın. Maçtan maça gelir, kentinizle hasret giderirsiniz. Sizler için yapacağımız, başka da bir şeyimiz yok bizim!”
NE PİŞKİN(SİN)İZ VESSELAM!