H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Terör Sarmalında; “Üniversiteler”

Değerli okurlarım, 1980 döneminde üniversite okumuş ve büyük yaralar alarak mezun olmuş biri olarak, son zamanlarda üniversitelerde yaşananlar karşısında endişem çok büyük!
 
Birçok üniversitemiz var ki adlarını bilime yönelik katkılarından ziyade, nahoş hadiselerle duyuyoruz. Üniversitelerimizin geldiği/getirildiği hale bakıp, ‘ülkenin yarınlarını inşa ediyor, geleceğe yönelik bilimsel program ve hedefler ortaya koyuyor’ diyemiyorum maalesef.
 
Düzen aynı düzen… Kurtarılmış üniversiteler, korkutulmuş öğrenciler ve sindirilmiş yönetim… Üniversiteler, en üst eğitim ve araştırma kurumları olarak topluma hizmet verecekken, sorunlar yumağı içinde kendi öğrencilerine bile hizmet veremez durumdalar.
 
Memleketin yönetimine katkı sunmaları,  demokratikleşme konusunda topluma öncülük etmeleri gerekirken, “milletin değerleriyle barışık olmayan bir anlayış içinde” ideolojik yapılanmaların, koltuk kavgalarının, hukuksuzluğun,  bilim dışılığın, ilkesizliğin, iletişimsizliğin, kopyacılığın, umutsuzluğun, huzursuzluğun ve güvensizliğin adresi görünümündeler.
 
İsterdim ki üniversitelerimizin iyileştirilmesi adına konuşurken, “kaliteden, geleceğe dönük bilim politikalarından, hiyerarşi ve evrensellik sorunlarından, farklı ve özgün düşüncelerin yaşatılmasından, kayırmacı tutumlardan, kadroların akraba eş dost arası paylaşımından, yaz okulu senaryolarından ve bazı okulların çevre tarafından ticari bir kurum olarak adlandırılmasından” bahsedelim. Fakat ne mümkün!
 
Yaşananlar bir kez daha bütün çıplaklığı ile göstermiştir ki üniversitelerin en önemli sorunu, maalesef güvenlik. Bu “ana sorun” diğer bütün sorunların çözümünü de zorlaştırmakta…
 
O muhteşem tarihi yapıların içinde terör esiyor. Baltalı, satırlı, sopalı yasa dışı sol örgüt elamanları ve bilumum sol örgütlerin öncü kuvveti olma görevini üstlenen PKK yanlıları okul yönetiminde söz sahibi gözüküyor. Öğrenciler afişleniyor, hedef gösteriliyor, tehdit ediliyor. Kısacası, çocuklarımız Allaha emanet…
 
12 Eylül ortamını yaşamış olan nesil bilir, bu olaylar medya tarafından haberlerde ‘karşıt görüşlülerin kavgası’ olarak veriliyor ve böylesi tanımlamalara da sessiz kalınıyorsa eğer, ortada ciddi bir işbirliği ve beraberinde ülke geneline dönük bir plan-program var demektir. Dolayısıyla,  ortama sessiz kalan her kim olursa, (öğretim görevlileri de dâhil) aynı derecede ihanet planının yandaşı demektir.
 
“Onca kesici aleti okullara taşıyan ve tehditkar tavırlarla elini kolunu sallayarak okullarda terör estiren öğrencilere karşı okul yönetiminin ve hocaların hiç mi karşı duruşu olmaz?!” Yetkililere ve hocalarımıza soruyorum:
Olaylara katılan PKK yanlısı öğrenciler “başarısızlıklarına rağmen”  nasıl oluyor da, hala okullu olmaya devam ediyorlar?
Özgürlüklerden bahseden üniversiteler, nasıl oluyor da, özgürlük haklarını kullananlara adil olmayarak,  hukuksuzluktan yana bir tavır alabiliyorlar?
 
Özetle, üniversitelerin rektörleri, yönetimi ve öğretim görevlileri “hukuk, özgürlük ve eşitlik ilkelerine” mesleki ahlak ve sorumluluklarının gerektirdiği şekilde sahip çıkmazlarsa, bilmelidirler ki “evlatlarımızın” vebali onların omuzlarındadır!
 
Milletinin geleceğini omuzlarında hisseden bir genç olan Fırat Çakıroğlu’nu, üniversitelerde oluşan yönetim boşluğu neticesinde kaybetmemiş miydik? İkinci bir evlat kaybına ülkemizin ve bizlerin yüreği nasıl dayanır, bilemem artık!
 

 
Ve Fırat… Bir evin bir evladı Fırat… Babasının hayattaki tek umudu, annesinin gözbebeği Fırat… Gözlerinin içi gülen Fırat… Ülkü’nün Ocağı’nda pişen Fırat… Pir-i Türkistan’ın ayak izini takip eden Fırat… Türklüğe ve dahi dünyaya dair derdi olan dertli Fırat… Ah Fırat, ah!..
 
Adın, her geçtiğinde kalbim ağrır oğul; resmini her gördüğümde, gözlerimde yaş birikir.
 
Nur olasın evladım…
 
Not: Başka Fırat’ları kaybetmemek için, devlet bütün kurum ve kurallarıyla ivedilikle tedbir alsın!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!