Çocuklarımızın “salgın, savaş, göç… gibi”, travmatik bir dönemi yaşamış olmalarından rahatsız olmayanımız var mıdır? Yaşamları boyunca unutamayacakları kötü anılara sahip oluyorlar. Bizlerse hala ellerine tutuşturduğumuz birer tabletle eğitim dâhil bütün sorunlarını çözdüğümüzü ve gelecekle ilgili kaygılarını giderdiğimizi zannediyoruz.
Salgının olumsuz etkileri kadar Suriyeli sığınmacıların da, çocuklarımızın yarınlarına nasıl bir yara açacağının farkında bile değiliz. Sadece ülkemizin demografik yapısı değişmiyor, bozulan sosyal yapımıza bağlı olarak ekonomik ve güvenlik konusunda da, yaşayacağımız sorunlar önümüzde duruyor.
Sığınmacılar sürecini iyi yönetemeyen mevcut iktidar, çocuklarımızın gelecekte güven ve işsizlik gibi büyük sorunlarla karşılaşabileceklerini öngöremiyor. (Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 26,9 oldu.)
Suriyeli altı çocuklu bir ailenin, dördüzleri oldu haberi endişelerimizi haklı çıkarıyor. Sadece 4 yılda, ülkemizde doğan Suriyeli bebek sayısı 80-90 bini bulmaktadır.
Hâlihazırda 4 milyondan fazla sığınmacının 1,7 milyonu çocuklardan oluşmaktadır.
UNICEF en çok mülteci çocuğa ev sahipliği yapan ülkenin Türkiye olduğunu belirtirken, bu çocukların %39’unun depresyon içinde olduğunu ve binlerce Suriyeli çocuğun eğitime katılamadığını ve de sokaklarda olduğunu belirtmektedir. (Türkiye’deki kayıp mülteci çocuk sayısının 350 bin olabileceği ifade ediliyor.
Suriyeli çocuklar; hem tehlike de, hem de tehlikeliler… Nasıl mı?
“Avrupa’da Kayıp Mülteci ve Göçmen Çocuklar” raporuna göre; yanında ebeveyni olmayan çoğu refakatsiz ve kimsesiz binlerce çocuk, organize suç örgütlerinin elinde; fuhuş, uyuşturucu kaçaklığı ve organ ticaretinde kullanılıyor…
“Maalesef bunun topluma ve çocuklarımıza nasıl yansıyacağı konusunda ülkemizde yapılan sağlıklı bir çalışma yok. Refakatsiz göçmen çocuklara ilişkin istatistikî verilerin yetersizliği sorunun boyutlarının anlaşılmasını da yetersiz kılıyor.”
Bu çocuklar hem toplum hem de diğer çocuklar için ciddi bir tehdit oluşturmakta.
Bunun anlamı; “Büyük şehirler birbirinden habersiz ve birbirine yabancı sığınmacıların barınağı haline gelirken, çeşitli tehlikeleri de, bünyesinde barındıracak, sosyal hayat zamanla güvenli olmaktan çıkıp, tehlikeli ve korkutucu bir niteliğe bürünecektir…” Tespitine katılmamak mümkün değil. Hele de İstanbul için.
ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin “Küresel Eğilimler 2040 Raporu“; 2035’te 18 milyon nüfusla İstanbul’un, Avrupa’da nüfusu en yüksek olan şehirler sıralamasında birinci sırada olacağını açıkladı.
Geleceğimizin sorunu; Yarının yetişkini eğitimsiz 1.7 milyon sığınmacı çocuk. Her türlü kötülüğe ve yasa dışılığa açık ve meyilli insanlar oluyor.
Yaşadığı topluma uyum sağlayamayan ve nitelikli eğitim almayan milyonlarla ifade edilen bu çocukların, uzun yıllar ülkemizde kalacaklarını ve ülkenin geleceğinde yer alacaklarını düşünün. Ülke geleceği nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktır söylemeye bile gerek yok!
Türkiye ekonomisinde yaşanan küçülmeye karşılık, gittikçe büyüyen sığınmacılar.
Sonuç; Elbette asıl endişemiz çocukların belirsizlikler içinde kaybolmaması ve mutsuz olmamalı…
Suriyeli sığınmacılar ve özellikle sokaklardaki çocuklar için bir önlem almazsanız, yarınlarda istenmeyen olaylarla ve beklenmedik durumlarla karşılaşabilir, büyük bir krizi yönetmek zorunda kalabilirsiniz.
Böyle bir kaos ortamını ne Türk Milletine ne de, çocuklara yaşatmaya kimsenin hakkı yok!