Ne üzücüdür ki; bulunduğunuz toplumdaki insanların birçoğu, içlerinden birinin öne çıkmasını, farkını belli edip daha fazla varlık göstermesini ve bunun sonucunda başarılı olmasını bir türlü kabullenememekte!
O bazılarının kurdukları sabit-statik bir düzen vardır ki; bu düzenin değişmesine, eleştirilmesine ve pozitif bir şeyler dahi eklenmesine asla tahammül edemezler.
Onlara göre eğer; “kendilerinden biriyseniz, mutlak ve mutlak onlar gibi olmalısınız(!)” Onlar gibi düşünmeli, onlar gibi konuşmalı, onlar gibi adım atmalısınız. Aksi takdirde siz, onların kurduğu sistemin içinde yanlış birisiniz… Dolayısıyla ve sonucunda hakkınızda ki karalama kampanyalarına ve de iftiralara hazır olmalısınız.
Ne garip değil mi? Yani durum; sadece kopya bir birey olmanızı, kendi kabiliyet ve özünüzü inkâr ederek, imitasyon bir fikre sahip hayat sürmenizi istemelerinden başka bir şey değil.
Aslında, herkesin aynı adımı atmasını aynı nokta da buluşmasını amaçlayanların; “bu çabalarını uzlaşı gibi göstermelerinde”, kendi sıradanlıklarını ve beceriksizliklerini gizlemek gibi sinsice bir niyetleri var. Göz göre göre oynanan bu oyun da; insanlar düşünce fakiri, kişiliksiz, tembel ve pasif hale getirilirken, “tepkisiz kalmak meziyet gibi gösterilerek” aynı zamanda, biat kültürü geliştirilmektedir.
Sıradanlık, kıskançlık ve tahammülsüzlüğe her grup ve meslek alanında rastlayabilirsiniz de, galiba bu kirlilik, en çok siyaset arenasında göze çarpmakta!
Halk arasında yaygın bir fıkra vardır. Şöyle anlatılır ki:
-“Her milletin bir cehennem çukuru varmış. Her çukurun başında da birer zebani elindeki topuzla çukurdan çıkmaya çalışanların kafasına vurup, onları tekrar ateşin içine yuvarlıyormuş.
Ama sadece bir çukurun başında zebani yokmuş. Biri bunun sebebini sormuş ve “orası Türkiye’den gelenlerin çukurudur” demişler, orada zebaniye gerek yok. Çünkü biri çıkmaya çalıştığında zaten diğerleri ayağından tutup yeniden ateşin içine çekiyorlar.” diye cevap vermişler.
Ne yazık ki durum tam da bu fıkrada anlatıldığı gibi değil mi?..
Başarılı olabilecek, yukarı doğru tırmanabilecek bireylere kolayına fırsat verilmediği için midir nedir, özellikle siyasette ki -çukurlara dikkat!-çünkü ,“sıradanlaştırmalar” had safhada.
Kafaların çoğu,“çeşitli kaynaklarla(!) beslenmiş bir gücün yanında olmak, menfaati beslemek varken, düşünerek, çalışarak yorulmak da ne ola ki?”kaygısında.
Tek düze olan gidişatın içinde yenilikçi olmak, farklı bakış açıları sunmak, hele hele malum düşünenleri(!) sorgulamak; birileri için, en tehlikeli insan yapacaktır sizi!Sen,senin yerine düşünenlerle yol alacak; kabul görmek için de aynı adımlarla marş marş…sıradan olacaksın, hiç kaçarın yok!…
Zaten, çocukluğumuzdan beri böyle eğitilmedik mi?Sus, otur, sorma, karışma, aldırma, görme, duyma telkinleri ile büyüyen bir insandan, ne kadar farklı davranış ve yaratıcılık beklenebilir ki…Baskılarla yetişmiş bir çocuktan, hangi başarıyı ve cesur çıkışı isteyebiliriz ki!
Okullarda, sıradan çocuklar ve insanlar yetiştirip… sonra da “sıradan insanlardan” sıra dışı davranıp, doğru ve cesur kararlar almasını,(hatta lider olmasını) sorunlara çözümler üretmesini bekleyeceksiniz, ne ala ne ala! Başarıya tahammülsüz bu tavrınızla; ülkemizin durumundan, özellikle “partiler ve yöneticilerinden” şikâyet edeceksiniz… buna da hakkımız olamaz, olmamalı da…
Biz ne mi yapacağız? Düşünerek ve sorgulayarak cesur kararların adamı olacağız. Ki, ülkemizde devam eden bu güç çarkının gidişatına(!) dur diyelim ve de sıradan siyaset ve siyasetçileri titretip kendilerine getirebilelim.
Bu arada; bütün bunları yaparken ayaklarınızı yere sağlam basmakta fayda var. (!) Bakarsınız her an birileri, kendi çukuruna sizi de çekebilir! Kısacası siyasette, hem aklı kollayacaksınız, hem de ayakları… Bu da böyle biline!..