Siyaset, geniş kitlelere seslenebilen, bu gücüyle kolaylıkla toplumu etki altına alabilen ve kendine inandırma olasılığı yüksek bir kurumdur. Bunu da kullandığı dil, yarattığı algı, toplum sorunlarını iyi okuyarak ürettiği çözümlerle yapar.
Dilin inceliklerini ve toplum hassasiyetini bilerek yol yürüyen siyasi partiler gündem oluşturmada her zaman diğerlerinden bir adım önde olurlar…
Dili doğru ve yerinde kullanan siyasetçilerin daha etkili ve başarılı olduğu tarihsel örneklerde görülebilir.
Bu yüzden siyasi aktörler öncelikle, en büyük araçları olan dili bilinçli kullanmalıdırlar.
Siyasetçi dil ile sadece derdini anlatmaz, varlığını ve bilgisini hatta kalitesini ortaya koyar… Böylece de hareket alanını genişletir…
Toplumsal kabuller dil ile başlar.
Bu kadar önemli olan aracını yanlış kullananlar için ise dil, baş ağrısıdır.
İletişim becerisi eksik olanların dilleri ile daha büyük sorunlara neden olması ve siyasi kazalar yapması kaçınılmazdır.
Özellikle demokratik toplum özleminden ve düşünce özgürlüğünden bahsedenlerin, iletişim dilini nasıl kullanacağını bilememesi, karşıdakini dinleme ve anlama çabası göstermemesi bir başka çıkmazlarıdır.
İçeriği ne olursa olsun toplumda bir sorun varsa, daha büyümeden çözülmesi, çatışmaya dönüşmeden bitirilmesi gerekir. Ki, bunun için uzlaşmacı bir dil şarttır.
Toplumsal kaosların nedeni genelde, siyasette iletişim sürecinin sağlıklı yürütülmemesiyle ilgilidir çünkü.
Kendi aralarında bile iletişim kurmayı başaramayanların, anlaşılmaz bir dille düşman cepheler oluşturanların, yarın seçmenlerine kendilerini hangi dille anlatacakları merak konusu…?
Son yıllarda vücut dili üzerine eğitim alan siyasilerin aynı ihtimamı konuşma dilinede göstermeleri gerekiyor. İnsan ne çekerse dilinden, bir de akılsız kafasından çekermiş.
İnsanı toplum içinde saygın kılan, düşünebilme yetisi ve düşündüğünü dile getirme kapasitesidir.
Siyasi kimlikler bu yeteneklerini en açık eden insanlardır. Dolayısıyla çatışmacı bir dil ve görüntü yerine duygularını yönetmek, öfkelerini kontrol etmek ve de kullandıkları dile dikkat etmek siyasilerde olması gerekendir.
Gelelim asıl konuya..
Bazı toplumsal sorunlar siyaset üstü kabul edilmeli, anlamsız bir inat uğruna ülke geleceği tehlikeye atılmamalıdır.
Başarısız kaldığınız bir konuda, bir başkası fikrini söylüyor ve çözüm üretiyorsa bunu duymazdan gelmeniz kibir duygunuzun, dilinizi olduğu kadar aklınızı da esir aldığının göstergesidir.
Dolayısıyla sığınmacılar sorununu çözmek için yola çıkanları, sırf siyasi rekabet ve konunun üstünü kapatmak çabasıyla yolun dışına atmaya çalışanları da, dilleriyle başka sorunlar yaratarak toplumu gerenleri de Türk Milleti izlemektedir.
Mevcut siyasi ittifaklar sanki kendilerinden başka siyasi parti yokmuş, kendilerinden başka hiçbir parti de çözüm üretemezmiş anlayışı içindeler. Üstelik bu anlayışın yarın daha büyük siyasi kazalara neden olabileceğini düşünmüyorlar…
Sığınmacılar meselesinde olduğu gibi…
Mesele sığınmacılar konusunun Millet ve Cumhur ittifakı tarafından görmezden gelinmesi, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın endişelerine kulak verilmemesi.
Sonuç olarak; Gittikçe büyüyen sığınmacılar sorunu için bütün partiler acilen iletişime geçmeli, Ümit Özdağ tarafından ortaya konulan çözüm artık açık açık konuşulmalıdır.