Öz güvensiz ve öfke kontrolüne sahip olamayan insanların kullandığı küfür eylemi sözlü şiddettir.
Bu eylemin İYİ Parti vekili Lütfü Türkkan tarafından siyaset alanına taşınması, üstelik bunu ulu orta, “cinsiyetçi bir söylemle” bacılar üzerinden dillendirmesi, kadına şiddetin en büyüğü, kabul edilir bir şey değildir.
Dolayısıyla bu küfür, sadece şehitlerimize değil, bütün kadınlara hatta topluma hakaret olarak görülmelidir.
Hâlbuki siyasetçinin çözüm insanı olması için, toplum psikolojisini anlayabilme, “temiz dil” kullanabilme gibi bir yetiye sahip olması gerekir… Nezaket ve samimiyet insanlarla iletişim kurarken elden bırakılmaması gereken iki önemli vasıftır.
Çoğumuzun zaman zaman şahit olduğu bir şey var ki, bazı siyasi kimlikler, sosyal hayatlarında oldukça nezaketli(!) görünürken, siyaset yapma biçimlerine aynı nezaketi taşıyamıyorlar.
Eleştirmekle, hakaret etmeyi, sövüp saymayı birbirine karıştıran, diline egemen olamayan, çelişkili ve iki kişilikli siyasilerin bugün, kendi taraftarlarına ve partilerine verdikleri zararlar ortada…
Duygu ve düşüncelerini küfürle dillendiren bu türden siyasi kimlikler genelde kibirli ve fanatik kişiliğe sahip insanlardır… Konuşurlarken toplum değerlerini hiçe sayarlar… Empati yapmayı acizlik olarak görürler… Kendi düşünceleri dışında tüm düşünceleri dışlarken, çevresinde meydana gelen olumsuz olaylardan sürekli, başkalarını sorumlu tutarlar…
“Dil, düşüncenin aktarıcısı, aklın ayak izleridir”
Akıllıca kullanılmayan dil, sadece siyasileri çirkinleştirmiyor, taraftarlarını da zorda bırakıyor.
Fikirleriniz ve sorunlara bakış açılarınız ne olursa olsun, bunu dile ve eyleme getiriş biçiminiz çok önemlidir. Sağlıklı bir iletişim ağı kurmak için yaşadığınız toplumun hassasiyetini bilmek, ona göre tavırlar geliştirmek zorundasınız…
Nihayetinde toplum siyasileri, fikirleri kadar, o fikirleri dile getiriş biçimleri ile de değerlendirmektedir. Üslupsuzluk siyasetçiyi, sorumsuz ve problemli olarak göstermektedir.
Sonuç olarak;
Sözüm sadece bugün yaşanılan çirkin olaya değil bütün siyasilere… Kendi stratejilerini uygulamak ve toplum algısını yönetmek adına oluşturulan kutuplaşmanın ve bozulan toplum psikolojisinin, bir gün herkesi vurabileceği bilinmelidir.
Görünen o ki siyasi partiler, çalışma guruplarını oluştururken artık, iletişimle birlikte ‘Siyaset Psikolojisi’ masasını da oluşturmaları gerekmektedir.
Bu masada vekiller dâhil, parti teşkilatlarına öfke kontrolü, toplum değerleri ve psikolojisi gibi konularda eğitim vermeliler.
Nihayetinde “Dil ile düğümlenen, diş ile çözülemez.“ çözülmüyor.
Süreç bazılarının başını yeme noktasına kadar gidiyor. Gitmelidir de zaten!
“Dil var pişire aşı, dil var kestire başı”
Not; bu yazıyı nezaketle ve küfürsüz okumanızı dilerim…