H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

“Sahipsiz” Bırakmayız

Bir zamanlar samimice ve içini birazda sevgiyle doldurduğumuz bir seslenişimiz vardı;
“Nerde bu devlet?” diye… Hatırladınız değil mi? Ne güzel bir çağrıydı bu aslında.

Bazen haksızlıklara ve çaresizliğe karşı kurtarıcı olarak ifade edilir, bazen yine“ haksızlığa” sitem(!)olarak aynı adrese; “devlete” gönderilir/di.

İnsanların “devleti” aileden biri gibi görmesi ve “kurtarıcı bir güç” kabul etmesindendir ki, her haksızlığa uğradığımızda ve çaresiz kaldığımızı hissettiğimizde “nerde bu devlet?” deyiverir di dillerimiz… (En azından bir zamanlar böyleydi)

Birçok konuda devlete emanettik de, bu yüzden olacak ki “ölümüzde, dirimizde” onu yanı başımızda isterdik. Hala isteyen vardır elbet ama biliyoruz ki, “Millet” kendi elleri ile oluşturduğu bu “gücü” şimdiler de ciddi bir biçimde sorgulamakta, hatta “benden uzak olsun, bana dokunmasın yeter(!)” duasında.

Zaten şimdi “milletin” eskiden olduğu gibi “nerde bu devlet” demeye de pek ihtiyacı yok gibi… Öyle ya şimdilerde “devlet” biz farkında olmasakda çok yakınımızda; evimizde, telefonumuzda, bileğimizde(!), hatta düşünce dünyamızda…

İyi de Devleti kuran “Millet” değil miydi, şimdi bu sitem niye?..

Yine döndük sahipliğimize !!!

Sahipsizlik duygusu; zulme, haksızlığa, gadre uğrayan yahut sıkıntılar ve acılar içinde yalnız kaldığına inanan kişi ve zümrelerde görülür “ der, S.Ahmet Arvasi Hoca. Bu duygudur ki bırakın kanı deli dolu akan gencimizi; “aklı başında(!)” diye tabir ettiğimiz ileri yaşlarda ki insanımızı bile yalnızlaştırmakta. Genelde, bu “sahipsizlik” psikoloji ile yapılan planların yüzde yetmişi “insanı”, ya yanlış gruplara ya da yanlış düşüncelere sokmakta. Bu feci duygudan kurtulmak adına, insanoğlu çırpındıkça daha da derinlere gömülür ki, sahipsizlik duygusunda olan bir fert, aynı zamanda sömürülmeye hazır bir lokma gibidir ve de şer niyetlilerin iştahını kabartan bir “av” konumunda…

Yine S.Ahmet Arvasi Hoca der ki; “Mikropların hasta ve yaralı bünyeye sızması ne kadar kolaysa; mağduru, mazlumu, muzdaripi çoğalan toplumlarda da art niyetli istismarcı yahut düşman kuvvetlerde o kadar kolayca hareket etmek fırsat ve imkânını bulurlar.” Yani bir toplumun sahipsizi(!) kadar da “dertlisi” var demektir ve bir o kadar da tehlikelidir toplumun “dertlisiyle” geleceği…!

Şu vakitler en tehlikeli yalnızlığı yaşamakta ülkem insanı. Bazı karanlık güç odakları(!) uzun zamandır köşe başlarında ve devletin bu boşluğunun nasıl dolduracağının planını çoktan yapmış durumda. ‘Gencim’ onların(!) eline teslim (öyle ya, para var, din“İslam” tekellerinde ve bir de ABD)… ‘Kadınım’sa, sözde sivil toplum örgütleri eli ile “AB” ablukasında…

İnsanda ki,“Yalnızım ve Sahipsizim” düşüncesi, duygu boşluğunu beraberinde getirir ki, bu durumda ki insan, çaresiz her ele uzanır… Haliyle halk arasında yaygın kullanılan bir deyimle de ‘denize düşen yılana sarılır.’
Hâlbuki “aidiyet duygusu” o’dur ki; güven, cesaret; yere daha sağlam basmak, geleceğe umutla bakmak demektir… Sevgiyi taze tutar, yeri geldiği zaman da, Atatürk gibi lider/ce düşündürür insanı… Söz konusu  “inancın-ülkün ve ülken”se , “Ölmeyi de bilirsin ölerek de dirilirsin!”
 
 Şimdi ait olduğumuz inancımız, tarihimiz ve kimliğimiz “Türklüğümüz” adına; “Sahipsiz vatanın batması haktır; sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.M.Akif” Düsturuyla hareket etmek vaktidir. Ey ülkem insanı; “güç” sen ol, saflarını “sıklaştır ve de saflaştır”…
Sözlerin biteceği yere doğru gitmekteyiz, biline!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!