H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

PKK’ya Meclis Sözü!

(Bu sefer PKK’nın adı gündeme öyle bir düştü ki, hem de devletle yan yana!)

Güneydoğu’da çocukları kaçırılan vatandaşlarımız; Soma’da maden ocaklarında karın tokluğuna susan yiğitlerimiz gibi bunca zaman sustular. Ama terör örgütü korkusundan, ama devletin sözde barış ve açılım süreciyle ilgili yürüttüğü siyasetten ötürü: Sustular! Bir taraftan kanlı katillerin canları, kanları üzerinden tehditleri; bir taraftan devletin umursamazlığı, ‘aman sürece zarar vermeyin’ aymazlığı hali ortadayken, zaten elden başka ne gelirdi ki?

Son tahlilde bir çığlık yükseldi bölgeden: ‘Çocuklarımızı istiyoruz, ne olur bize onları geri getirin’ mukabilinden. Fakat zaten iyice yalnızlaştırılmış, feodalitenin ve PKK terör örgütünün emrine bırakılmış bölge halkı; şimdi de Başbakanımızın görevlendirdiği taşeron (BDP) yöneticilerin insafına terk edilmek isteniyor.

 İki yılda yaşları 11-16 arasında değişen, üç bin dolayında (bu sayı daha da fazla olabilir) çocuk kaçırılmış. Lakin bakıyoruz ki, sadece beş-on aile sesini duyurma cesareti ve çabası içerisinde olabiliyor. İşin en kötü tarafı, dağdaki çocukların savunmasız denilen yaşta olmaları ve birçok kanlı eyleme alet edilecek olmalarıdır. PKK’nın hizmet için kullandığını söylediği bu çocukların ellerine silah verdiği ve onları ölmeye ve öldürmeye programlamak suretiyle yeni kan olarak gördüğü aşikâr.

Kaçırılan çocukların yaş ortalamasının gittikçe düşmesiyle ortaya çıkan bir başka gerçek de; PKK’nın bu çocukları  bölücü başına özgürlük pazarlığında kalkan olarak kullanacak olmasıdır. Sırf bu yüzden ailelerin çocukları için kamuoyu oluşturmasına sessiz kalınıldığını,  hatta süreci hızlandırmak adına, planlı bir biçimde (ailelerin isyanını) desteklendiği bile konuşulanlar arasında Güneydoğu’da. Söylenen şu: Açılım süreciydi, barış süreciydi bunlar bitti artık! Şimdi sırada Apo’ya özgürlük verilmesi ve PKK’nın mecliste daha da güçlendirilmesi var.

Nitekim çocuk kaçırma olayları ile ilgili Başbakanın yardım talep ettiği HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in: “Somut adım atılmadı. Acilen demokratik müzakere yasası çıkarılmalı ve süreç yasal güvence altına alınmalı. Zindanlar boşalsın… Dağdakiler gelip siyaset yapsın. Ama hiçbir adım atmıyorsunuz. Demokratik siyaset kanalı açık değil." şeklinde Erdoğan’a verdiği cevabın satır aralarında yatan tek gerçeğin; ‘PKK’ya meclis ve bebek katiline af’ olduğunu anlamamak için izansız olmak gerek.

BDP’nin karnından, Başbakanın dil ucundan konuştuğu bu vukuda görüyoruz ki, çocuklarımız PKK’nın pazarlık malzemesi olmuş durumda. Pazarlığın diğer tarafında ne var derseniz: Hükümet aciz, asker etkisiz, devletin bölge hâkimiyeti sıfır, hatta düşmanda!

Bu acziyet bölge halkını, “BDP/HDP/PKK’ya kul-köle yaparken, vatandaşının güvenliğini bile sağlayamayan Türk Devletinin itibarı, bir kez daha yerlerde sürünmüş oluyor. Ki Başbakanımız Sayın R.T.Erdoğan, BDP’ye seslenerek: “Ey BDP neredesin? Gidin, alın gelin o evlatları. Alıp gelmediğiniz takdirde B ve C planlarımız devreye girer.” diyecek kadar kendini olayın dışında görebiliyor.

Kimse kusura bakmasın ama, dağdakilere yasal çerçeve çizilmesi konusunda el altından yapılan pazarlıkların kamuoyuna açıklanması gerekirken, Başbakan’ın B ve C planlarından bahsetmesi izah edilebilecek bir durum değildir. Sormazlar mı adama, B ve C planlarınız olduğuna göre, tutmayan A planınız neydi, içerisinde ne tür iğrenç pazarlıklar vardı diye? Oslo’da bir kısmına kazara tanıklık ettik de, bilmediğimiz daha nice kirli pazarlıklar mevcut acaba diye?

Merakla bekliyoruz… Bu millete bu gerçekleri açıklamak zorundasınız Sayın Başbakan! PKK ile hangi sona doğru götürülüyoruz?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!