Geçtiğimiz günlerde ülkemiz üzerinde dolaşan kara bulutlara daha fazla dayanamayan kadınlarımız, Türk Dünyası Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği’nin öncülüğünde: “Bölücülüğe, yolsuzluğa, hukuksuzluğa hayır!” düsturundan da hareketle, “Milliyetçi Kadınlar Kurultayı”nı yaptı.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, çalışma ve ev hayatında karşılaştığı sorunlarla çoğunlukla tek başına mücadele ediyor olmasına rağmen, kadınımızın böyle bir etkinliğin içinde olma sorumluluğu göstermesi takdire şayan; ülke geleceği açısından da son derece umut vericiydi.
Kadın daha kendi sorunlarına yanıt bulamayıp, evindeki işsiz gencine çare ararken, geleceğinin önünde tuttuğu devletinin bekası için ciddi çabalar içinde olabilmektedir. Susmuş veya susturulmuş dilleri, duymayan kulakları, görmeyen gözleri açmak için; bastırılmış vicdanlara, örtülmüş duygulara, unutturulmuş gerçeklere yeniden can vermek için toplanan kadınlarımız, böyle bir etkinliğin içinde yer alarak yine tarihi bir rol üstlenmişlerdir. Zira kadınlarımız, kurultayın çatısı altında sadece evlatlarına değil, ülkesine ve milletine de ziya olmuşlardır.
O gün orada sadece, günlük siyasi söylemlerin esiri olmayan, başı kapalı-açık propagandasının katiyen ayrıştıramadığı ve de hiçbir menfaat beklemeksizin memleketleri için çabalayan kadınlarımızın sesleri yükseldi…
İmkânları dâhilinde vatan coğrafyasının dört bir yanından milli vicdanın gereğini yerine getirmek için bir araya gelen kadınlarımızın katıldığı kurultay programının ilk ayağını: Türk kadınına toplumda hak ettiği itibarı tekrardan veren, ‘Ata’sının kabrini ziyaret etmek oluşturdu. Cumhuriyetimizi ve onun değerlerini, milli-üniter devlet yapımızı, Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü ve diğer abide şahsiyetlerimizi bedeli ne olursa olsun ebediyen yaşatacaklarını haykırdı kadınlarımız buradan. Ve Türklüğümüzü ayaklar altına alanlara, onun derin anlamını idrak edemeyip, Türklüğü etnik bir gurupçuluk gibi tanımlayan Başbakan avenelerine de, ‘sabrımız taştı, artık susun, konuşmayın’ tembihinde bulundular.
Kadınlarımız: Milletimizin tüm değer ve ahlak ölçülerini yerle bir ederek toplumumuzu kutuplaştırıp birbirine karşı kışkırtanlara, din istismarcılığı yaparak iyi niyetli mütedeyyin vatandaşlarımızı Allah ile aldatanlara, bu milletin hakkını pervasızca yandaş ve yakınlarına peşkeş çekenlere, bey tül mala el uzatanlara ve de tüm bunlara rağmen yüzleri bile kızarmayanlara; bunun hesabını hem bu dünyada hem de yüce Allah’ın huzurunda vereceklerini hatırlattılar.
O analar ki, çocuklarımız ekmeklerinin derdinde inim inim inlerken; adalete olan duyguyu tamamen yok edenlere, yapanın yanında kâr kalıyor anlayışını topluma mal edenlere, gençlerimizin gelecekle ilgili hayallerini yerle bir edenlere: ‘Artık yeter, düşün bu milletin yakasından’ diyerek, aynı zamanda Türk Milletinin de sesi ve yüreği oldular. O salonda öyle bir ruh vardı ki, her biri birer ‘Milli mücadele kadını’ olmuşlardı. Uzlaşmacı bir tutumla ele alınan ülke sorunlarına, kadınlarımızın büyük bir inançla sahip çıkışını görmek ve bu dayanışmanın içinde olmak bana gurur verdi. Dilimde ve yüreğimde yine aynı söylem: ‘Kadın kazandıracak ve de kazanacak!..’
Bütün kadınlarımız adına böyle bir etkinliğe imza atan Türk Dünyası Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği Başkanı 23. Dönem İzmir Milletvekili Şenol Bal Hanımefendiye, yönetimine ve üyelerine şahsım ve tüm Türk kadınları adına çok teşekkür ediyorum…