H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Milli Eğitimde Tabela Dönemi…

Eğitim sistemimizde son on yıldır gözle görülür olarak gerçekleştirilen tek şey, (genel lisenin Anadolu lisesi olması gibi) basit bir tabela değişikliğinden ibaret. Yaz-boz tahtası haline dönüştürdüğümüz eğitim alanında hala, deneme yanılma yoluyla doğru yöntemleri bulma çabası içerisindeyiz.

Sınav sistemleri sayesinde yıllarca yarış atı edasına sokulan çocuklarımız, işçi oldular, gelin oldular ve en sonunda şimdi de savaşçı yapıldılar. Kısacası yine bir türlü çocuk olamadılar… Okulları talan olurken, çelişkilerle örülü skandal boyutundaki olaylarla eğitimleri de yalan oldu…

Kısa bir zaman önce, bir önceki Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yetmiş yıldır Orta Öğretim Türk Edebiyatı kitaplarında yer alan Arif Nihat Asya’nın ‘Bayrak’ adlı şiirindeki: “Sana benim gözümle bakmayanın; Mezarını kazacağım! Seni selamlamadan uçan kuşun; Yuvasını bozacağım…” mısralar nedeniyle, ders kitaplarından çıkarıldığını açıklamıştı. Amacı çocuklarımıza, sadece bayrak, vatan, millet sevgisi aşılamak olan bu şiirin kitaplardan kaldırılması konusuna daha sonra, “seçilen metinler öğrencileri iyiye, güzele, doğruya yöneltmeli, iyi alışkanlıklar kazandırmalıdır” yargısından hareketle, olumsuz düşünce ve davranışlara sebep olabileceği şeklinde bir açıklama getiriliyordu…

Aynı hükümetin bir sonra ki Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ise, 2013-2014 eğitim-öğretim yılı açılış töreninde öğrencilere, içerisinde Afganistan Hizbi İslami örgütünün lideri Gulbeddin Hikmetyar’ı “liderimiz” olarak işleyen şiirin ve kapağında silah tutmuş bir çocuk resminin yer aldığı bir kitap dağıttı. Avcı’nın dağıttığı kitaptaki cihat konulu şiirlerden “Küçük Mücahitler” başlıklı olanında “Çocuklar saklambaç, körebe yerine savaş oyunu oynuyor. Kovalıyor, yakalıyor ve öldürüyorlar… Mermi alalım, mücahit abilere benzeyelim, savaşmaya gelin” ifadeleri kullanılıyordu.

İşte o şiirlerden bölümler: “Bir torba hazırladı ablalarım dağdakiler için. Ekmek biraz zeytin, bir avuç mermi. Koşarak makilerin arasında atlayarak kayadan kayaya omzumda içinde ekmek ve mermi olan torba. İkisi de gerekli düşmanı öldürmek için. Biz çocuklar koşup duruyoruz dağlarda boynumuzda mermi torbalarıyla. Böylece savaşıyoruz biz çocuklar da.” “Adı Gülbeddin Hikmetyar, liderimiz bizim. Allah adıyla konuşur, Allah için savaşır en önde. Ona zor değil kafasını kırmak zalimlerin, daha çocukken başladı bu işe. Az yer, az uyur, örgütleyicidir, azimli gerçekçidir. Seviyoruz tüm ülke gibi biz küçük mücahitler de onu.”

Çocuklarımızı doğru yönlendirmek ve yönetmek için demek ki, ileri görüşlü olmak kadar aklıselim ve de istikrarlı olmak da gerekiyor. Bir şey var ki, biz çocuklarımızı, maalesef bugünün şartları ve zihniyetiyle eğiterek yarınlara hazırlıyoruz. Ve o zihniyettekiler ki; çocuklarımızı kız-erkek ayırımına tabi tutup, ayrı merdivenlerden yürütmek isteğini fütursuzca dile getirebiliyor. Yine aynı sakat zihniyetliden biri de, kız öğrencilerin etek giymesini yasaklayabiliyor.

Eğitimin kalitesinden, çocuklarımızın başarısından; onları düşünebilen, üretebilen, ülkesi için güzel düşüncelere sahip bir birey olmaları için sarfedilen çabalardan söz eden var mı? Yok!..

Eğitim sanki sınavlardan ve kılık kıyafetten ibaret… Her sene şekilden şekle sokulan çocuklarımızın aidiyet ve kimlik duygularının ne durumda olduğunu sorgulayan var mı?

Şu hakikati açıkça söylemeyim ki, eğitim-öğretim hayatındaki her gedik, her yanlış ve her çarpıklık çocuklarımızın olumsuz yetiştirilmesi demektir. Bu da, yarınlarımızı hiçe saymak ve ihmal etmek manasına gelir.

Sürekli yaşanan değişkenlik, istikrarsız ve bir dönemlik yürütülen bazı uygulamalar, çocuklarımızın kişiliklerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çatışmalar özgüven ve aidiyet duygusunun yokluğuna ve dolayısıyla da, çocuklarımızın ‘öfkeli, sevgisiz, milletine yabancı bir karakter’ yapısına bürünmesine neden olmaktadır. Bu kadar istikrarsızlık içinde bir de, çocuklarımıza ideal kazandırılmadan, yanlış yöntemlerle üstelik eğitim ve öğretimin içinde, savaşların sevimli gösterilmesi olayı var ki, uzun yıllar öğretmenlik yapmış birisi olarak beni isyan ettirdi.
 Bu konuda en büyük görev Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde olan öğretmenlerimize düşüyor… Milli Eğitimde ki, bu kadar millisizliğe ve ilkesizliğe rağmen onlar doğru işler yapma adına, canla başla çalışmaya devam edeceklerdir. Her şey çocuklarımız ve geleceğimiz için.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!