H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Millet Sıkıldı (!)

Sıkı yönetiliyoruz vesselam… Kemeri sık, başı sık, medyayı sık, meydanları sık; sık oğlu sık… Derken iyiden iyiye, canımızı da sıktılar artık…
 
Bunca ‘canı’  sıkılan millet ne yapar? Elbette haklı olarak derdine derman ‘devlet’ arar!
Ama bir de bakar ki devlet, “sıkıntının” barikat denen engelin ta kendisi olmuş.
Ne yazık ki meydanları bile “barikatlarla” sıkan iktidar; en sonunda milleti kendi devletiyle karşı karşıya getirme gafletinde de bulundu.
 
Sadece meydanlar mı? Maalesef şu anda ülkemizde, her alanda barikat sorunu yaşanmakta…
Siyasi partilerle seçmeni arasında, kamu kurumlarıyla vatandaş arasında, hastayla doktor, öğretmenle öğrenci arasında, imamla cemaat arasında… vb; kısacası her alanda çeşitli sebeplerden (sıkıntı/lar) engel(leme)ler oluşturulup, tehlikeli bir biçimde toplumda derin uçurumlar misalinden mesafeler yaratılmaktadır.
 
(Hâlbuki bu millet tarihinin en dar boğazında yedi cihanla harp halinde iken, yeniden dirilerek Cumhuriyeti inşa edebilmişse; bunun en büyük sağlayıcısı; ‘devlet-millet; ebed-müddet’ dediğimiz olguda ki birlikteliğin gerçekleştirilebilmiş olması değil miydi?)
 
Psikoloji bilimine göre, aslında insanların önüne konulan her engel ve çözümsüzlük, sonraki dönemlerde çok daha tehlikeli durumlara sebebiyet verebilmektedir. Yani içindeki heyecanı, duygusallığı, öfkeyi belirli bazı zeminlerde dışarıya taşıramayan, yanlışa konuşamayan ve de bu konuda muhatap bulamayan vatandaş, daha sonra büyük ve tehlikeli patlamalar yaşadığında bunun hesabını kim verebilir? Milletin bugün sesini duymayıp yok sayan, ona çeşitli sıfatlar takıp hakir görmeye çalışan öngörüsüz, sığ fikirli devlet adamları mı?
 
 
Aslında kabahat sadece ruhsuz devlet erkânında değil… Onların beyninde inançlarımızı zonklattıramayan bizlerde en az onlar kadar suçluyuz. Meydanlara toplanmak ses duyurmak güzel de, galiba asıl gözden kaçırılan şey, o eylemleri ortaya getiren fikirlerin, ideallerin ve değerlerin taşıyıcılarının uzunca bir zamandır suskun ve hareketsiz kalmış olmasıdır.
 
 
Bursa Nutku- Mustafa Kemal Atatürk (5 Şubat 1933)
“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.’ diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!”

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!