H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Kapitalizm Dünyayı, Çin’den Vurdu!

Kapitalizm Dünyayı, Çin’den Vurdu!

Bugün kapitalist sistem Çin’den Afrika’ya kadar, her zamankinden daha çok ilerleme kaydediyor.
Ekonomik krizler, siyasi çalkantılar, ani gelişen toplumsal felaketler ve sefalet hali zaten kapitalizmin işleyişinin bir parçası değil mi? Sistem genelde, böyle krizler üzerinden kendini onarır ve büyütür. 

Yaşadığımız “salgın süreci” bize, küresel sermayenin, teknolojiyi ve bilimi nasıl kullandığını, güçlerinin bir parçası olarak dünyaya nasıl pazarladığını gösteriyor.

Dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden biri olarak gösterilen Çin bile bu sistemin aracı… Sistem büyüttüğü Çin’den  faydalandığı gibi, verdiğini alıyor.

Komünist Parti Çin’de iktidara geldiğinde Çin’in, ne ticaret ortakları, ne de diplomatik ilişkileri olduğunu, kısa zaman içinde, bir dizi reformlar yaparak dış ticaretle yatırım akışını hızlandırıp, büyük bir pazar haline geldiğini biliyoruz. 

Çin Devrimi’nin lideri Mao Zedung, “Büyük İleri Atılım” adı altında başlattığı proje ile ülkenin köylülüğe dayanan ekonomisini hızla sanayileştirmeye çalışmış, bu yanlış girişim neticesinde de,(1959-61 yılları arasında) milyonlarca Çinli açlıktan ölmüştü.

Mao başlattığı “Kültür Devrimi” ile kapitalist ve geleneksel unsurlardan arındırmayı amaçlamış ama başarılı olamamıştı.

Ve işte kapitalist proje; Mao’nun ölümünden sonra 1979’da, ABD ile Çin arasında diplomatik ilişkiler yeniden kurularak ülke yabancı yatırımlara açılıyor. Ucuz işgücünün sağladığı avantajları kullanmak amacıyla batı yatırımcılar Çin’e para akıtmaya başlıyor.

1990’lardan itibaren “dünyanın atölyesi” haline gelen Çin, hızlı büyürken, 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne katılıyor.

 

Mao’nun Çin’i, şimdi nerde? 

Çin’de bugün bir yanda, büyük varlık sahibi insanlar var. Öte yanda yoksul köylü, kalifiye olmayan ve yaşlanan bir işgücü var. Bu hızlı büyüme toplumda sadece zenginlik yaratmamış, eşitsizlik ve makineleşmiş bir toplum ortaya çıkarmış. Kapitalizmi yerel kültürle harmanlayan Çin, tam anlamıyla küresel pazara entegre olmuş vaziyette… Zaman zaman ideolojik sarsıntılar yaşayan ülke, bu haliyle hiç de istikrarlı değil.  

Bu bize bir kez daha gösteriyor ki, dünya düzenini (kar üzerine işleyen) küresel sermaye belirliyor. Öyle ki, bütün ideolojiler kapitalist sistemin çarkları içinde dağılıp yok oluyor.

Kapitalist sistemin taktikleri hep aynı; amacına ulaşmak için belirsiz ekonomik zemin yaratmak, geleneksel yaşamı yozlaştırıp aynılaştırmak, dayanışma ve özgün kalma gibi değerleri yok etmek.  

Sistem toplumun bütün kesimini içine alırken, dünyayı ve insanları paraya hizmet eder hale getiriyor. Bu çark sekteye uğradığında ise, ülkeler büyük sosyal patlamalar ve ekonomik depremler yaşıyor.

“Kapitalizm sadece bir piyasa ekonomisi değil, aynı zamanda bir siyasi ekonomi…” 

Sisteme en büyük destek, siyasi kurumlardan ve yönetimlerden geliyor.

Çünkü “Politik iktidar-lar ile sermaye sınıfı,  tarihin her döneminde menfaatleri ölçüsünde birbirilerinden yararlanmışlardır.” 

Bugün para sisteminin planlayıcısı otoriter kapitalizm, bütün virüslerden daha tehlikeli ve hızlı yayılıyor. Bu otoriteye boyun eğildiği, siyasi, sosyal ve ekonomik destek verildiği müddetçe, kapitalizm (çeşitli araçlarla) dünya nüfusunu tehdit etmeye, üstün sınıf yaratarak gelir eşitsizliğini ve adaletsizliği artırmaya ve de yoksulluğu derinleştirmeye devam edecektir.

 

Sonuç olarak; aşı bizi virüsten koruyacak da, “büyük balığın küçük balığı yuttuğu” kapitalist sistemden ve oyunlarından nasıl korunacağız acaba? 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!