H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

“İşçisin Sen İşçi Kal, Giy Dedi Tulumları”I”

İşsizliğin yarattığı karanlık!

Son Yerel Seçim çalışmaları esnasında, Belediye Başkanı adaylarımıza sık sık: “Lütfen yerel sorunlarımızı dile getirirken önce işsizlik sorununu ele alın, özellikle iş adamlarını bu konuda duyarlı hale getirip, istihdam alanları için işbirliği yapmalarını sağlayın” diye söylemişimdir. Ne yazık ki bu teklifim çoğu zaman havada kaldığı gibi, ince bir tepki dahi almış; bunun aksine günlük popüler hareketlilik getiren proje ve söylemler dile getirilmiştir. 

Hâlbuki işsizliğin yarattığı açlık ve yoksulluğun, başta insani değerler olmak üzere birçok değeri nasıl da vahşice yok ettiğini hepimiz biliyoruz. Soma felaketi bunun en açık, en acımasız örneği olmuştur.İşsizlik korkusu insanları susturmuş, tek iş kaynağı emniyetsiz ve sağlıksız maden ocakları olan insanımızı sermaye taşeronlarının ve siyasi efendilerin iki dudağı arasında bir yaşantıya köle etmiştir.
Dolayısıyla Soma faciasını hazırlayan o sürecin benzerini, başka şehirlerimizde ve çalışma alanlarında da görmek mümkündür. Buralarda belki tenler ölmüyor lakin insanlarımızın haysiyetleri, umutları ölüyor. İnsanlık, işte o haysiyetlerin içinde yok oluyor efendiler yok!

İnsan(lığ)ımızın ölüm nedenleri…

Şimdi Soma’yla birlikte ortaya çıkan ocaktaki insan(!) manzaralarına bir bakın:
-Günlük yoksul yaşamını idame ettirmek adına her türlü çalışma ortamına evet diyenler.

-Tahsilini tamamlamış mühendis ve teknik eleman olan gençlerimizden, iş bulmuş olmanın sevinciyle her türlü çalışma ortamına katlananlar.

-Siyasete hizmet eden, ehliyetsiz ama yetkili olanlardan, insan hayatının önemini unutanlar.

-Yaşamını daha fazla daha fazla para kazanma üzerine kurgulayıp; parasına para katma çabasında olanlar.

-Bir de bu manzarayı seyredip susan, zamanı ve imkânları kendine yontan büyükler ve de böyle gelmiş böyle giderciler var…

Hiç kuşkusuz pek çok idari, yasal ve teknik düzenleme ve hepsinden önemlisi insan yaşamına değer veren ahlaklı bir çalışma düzeni, bu türde büyük bir cinayeti önleyebilirdi.Yasal normların değiştirilip uygulanır olması, uluslararası sözleşmelerin (ILO sözleşmesi) hayata geçirilmesi, bunun yanında devletin resmi teftiş gücünü artırırken, denetleme kurumuna da daha fazla ciddiyet kazandırması çok önemliydi. Sendikaların üzerine düşenler konusunda kendini gözden geçirmesi, taşeron istihdamına son vermek gibi önlemleri alması, işçi hayatı ve saygınlığı için muhakkak olumlu katkı yapacaktı…

Lakin manzaraya baktığımızda görünen: Daha fazla maden, daha fazla kâr! Bunun için de elele veren iktidar, patron ve sendika üçlüsü… Bu üçlünün yaptığı en büyük icraatsa, işçilere verilen siyasi kimlik ve insanları işsizlikle terbiye etmek olmuştur. Kısacası insan hayatı, insan emeği, insan haysiyeti bu birliktelik için hiç de ciddiyet alınmamıştır.

“Nihai olarak, üçlü kâr piyasası yasaları ve emek piyasasını yok etmiştir. Bu yasalar, insani ve ahlaki değerlerin, alışkanlıkların, geleneklerin, aile kurallarının hatta devlet yasalarının üzerinde bir kabul görmüştür.
İnsanımız her kötü şartta çalışmaya mecbur tutulmuştur…” Önemli(!) siyasi kimlikleri araya koyarak bulabildiğiniz iş için mesleğiniz ve öğrenim dereceniz ne olursa olsun: “Bu bana uygun değil, ücreti düşük, çalışma şartları ağır” deme ve seçme şansınız hiç yok. Çünkü binlerce işsiz sırada ve göçmen işçilerle de açığınızın kapatılması artık çok kolay. İşte kapitalizm de tam da böyle bir şey…
Kısacası, iş seçme ve yaşama şansınız yörenizdeki istihdam alanlarınız kadar oluyor.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!