Değerli okurlarım bu, 15 Temmuzla ilgili üçüncü yazım. Bugün meydanların kimliğinden, “demokrasiden” bahsedeceğim.
“Düşüncelerine katılmıyorum ama, düşüncelerini özgürce ifade etmen için canımı bile veririm” der, Voltaire. Bu kadar önemlidir demokrasi… Tarih, varlığı ile “varlık gösteren”, yokluğu ile “kaybolan” insanlığın örnekleri ile doludur.
Özgür düşünce yapısının büyüttüğü geliştirdiği zamanla da, bireylerin kimliklerinin bir parçası, kültürü olan demokrasi… Halkın özgürce düşüncelerini ortaya koyduğu, sorup sorgulayabildiği ortamların adıdır demokrasi…
Bu kültürün sağlıklı işlemesi için de, öncelikle yöneticilerini ve siyasetlerini denetleyen bir halk iradesi ve sivil toplum anlayışının olması gerekmektedir.
Dernekler, vakıflar, sendikalar… gibi sivil toplum örgütleri, bu anlayışın kurumları, halkın yönetime katılma alanlarıdır. Bu alanların siyasallaşmadan ortaya koyduğu çalışmalar, katkı, demokrasinin en önemli güvencesidir aynı zamanda…
Eğer “HALK İRADESİ” susturulmuş, ya da yok sayılmış, sivil toplum örgütleri siyasi güce teslim olmuş ve iktidar tek akıldan yürütülüyorsa, orada demokrasi dışı EYLEMLERİN ve kalkışımların her an ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Şimdi sormak lazım; cemaatin devlet içinde ikinci bir güç olma durumunu bilmeyen var mıydı?
Yine, bu yapılaşmaya karşı önlem almak yerine, kendi durumunu korumaya alıp, olup biteni saklama yoluna giden iktidarın, halkın ve aynı zamanda sivil toplum örgütlerinin gözünden kaçırmak için ciddi bir toplum mühendisliği yaptığını bilmeyeniniz var mıydı?
Şimdilerde, “kandırıldık” gibi sıradan bir cevapla olayları geçiştirmek, yarınlar için başka sorunların varlığı demektir. İktidarın gerçeklerin üzerine kapatmak adına, sürekli toplum algısını yönetmesi, sadece milletine değil, demokrasisine karşı da yapmış olduğu çok büyük haksızlık olmuştur.
Algı yöneterek, gündemin ve gerçeklerin üzerini örterek iktidar, insanların sağlıklı düşünmesinin önünü kapatmış, halkın sorma, sorgulama ve doğrular üzerinden siyaset üretmesini engellemiştir…
“Seçmen üzerinde hakimiyet kurmak ve kendine taraf oluşturmak adına yaratılan sözde düşmanlıklar, bu düşmanlıkların intikam yeminleri ve de halkı birbirine tahammül edemeyen kamplara bölme neticesindedir ki, yıllardır gerçek tehlikenin nereden geleceği ve kimler olduğu gözlerden kaçırılmıştır…”Böylelikle halkın demokratik hakkı olan katkı sağlama ve denetleme görevi elinden alınmıştır.
DEMOKRASİ dedikleri bugünden yarına bir emirle sahiplenilecek ve varılabilecek bir sonuç değildir elbette… Kültürü zafiyete uğratanlar sıkışınca, işin sorumluluğunu sadece halka bırakarak vebalden kurtulamazlar…
Halk bugün meydanlarda gereğini yapmış, ülke bütünlüğü ve yarınların selameti için, iktidarın bütün yanlışlarını bir tarafa bırakmışsa eğer aynı sahiplenmeyi ve hassasiyeti de iktidardan beklemektedir. Darbelerin askeri liseleri kapatmakla değil, halkın yönetime katılması ve katkı sağlaması ile önleneceği bilinmelidir…
İktidarın yapması gereken; dürüst şeffaf siyaset. Demokrasinin, siyasi partiler dahil her alanla işletilmesi hayati öneme haizdir.
Merkezinde halk olan bir yönetim ancak demokrasinin nimetlerinden faydalanır, ömrünü uzatır.
Şurası bir gerçek; şeffaf ve açık olarak ortaya konan kavramlar, toplumu belirsizlikten kurtarır. Onun için, demokrasi, laiklik gibi mefhumların, anlaşılmaya, içeriklerini ortaya doğru koyulması zorunluluğu vardır. Aksi tutum istismarcı çevrelerin ekmeğine yağ sürmek olur.
Bundan böyle İktidarın, demokrasinin ne olduğu ve nasıl kullanılacağı konusunda daha sağlıklı siyasetler ortaya koyması, yokluğu ile halkı korkutup, zor durumda bırakmamasını dilerim.
Var olsun 15 Temmuz meydanlarının demokrasi ruhu, milliyetçi duruşu…