“Meşguliyet nimettir. Meşguliyet olmasa, şeytan vesvese verir.”
(Abdülhakim Arvasi)
İçinde bulunduğumuz çağa ‘tüketim çağı’ diyorlar. Yediklerimiz içtiklerimiz, giyip kuşandıklarımız, paramız imkânlarımız, hatta üstünde yaşadığımız kürre-i arz tüketmek kelimesiyle yan yana. Bu durum başlı başına bir vahamettir. Lakin bundan daha da fenası tükenenlerin sadece madde ile kalmayıp; kültürümüzün, ahlakımızın, adet-göreneklerimizin, gençliğimizin yani geleceğimizin tükenmesidir.
Şunu belirtmeliyim ki gençlerimizin ve çocuklarımızın uyuşturucuyla yan yana anılması bu yolla tükeniyor olması, müthiş rahatsız ediyor beni… Hele hele konuyla alakalı araştırma yaparken izlediğim videolar ve istatistikî bilgiler yenilir yutulur gibi değildi… Görünen o ki bu öyle birkaç kişinin duyarlılığı ile çözülmesi mümkün olacak bir konu değil. Ne köşelere sığıyor ne de yüreklere… İşin ucunda emek, evlat ve bir ülkenin geleceği gençliğimiz var.
Gençlik insan ömründe bir ganimettir. Yine ülke nüfusu içindeki genç nüfusun fazlalığı da aynı değerde büyük bir nimettir. Bu sebepten biz bütün bunları, sahip olduğumuz her şeyi nimet biliriz. Fakat ülkenin genel idaresinden ve politikalarından kaynaklanan sıkıntılardan olsa gerek, aile bireylerinden, eğitimcilere gençliğin sorunlarına karşı bir boş vermişlik ve umursamazlık almış başını gidiyor. Özellikle uyuşturucu illetinin çocuklarımızın dibine kadar gelmesine rağmen, hala toplumsal duyarsızlığımızın devam etmesi bence bunun işaretçisi.
Burada asıl dikkatinizi çekmek istediğim konu; son zamanlarda her yerde kolayca bulunabilen, dillendirilirken de, isminden dolayı sempatik algılar oluşturabilen fakat aslında dünyanın en tehlikelisi sayılabilecek bir uyuşturucu madde: Bonzai! ‘sentetik cannabinoid’ Uyuşturucunun en beteri, tek bir kullanımı bile facialara sebep olabilecek bir lanet bu. Halüsinasyonlar gördürtüp, intiharlara sürükleyen bir illet bu illet.
Bu sapkınlık, kişide insana dair bütün güzellikleri yok ediyor. Akıl, ahlak ve zaman içinde bedeni faaliyetlerin tümünü eritebiliyor. Sadece bir kez kullanımı bile insanda ciddi sağlıksızlık belirtileri yaratabiliyor. Ruh sağlığı üzerinde yarattığı tahribatla, ölüm korkusu veriyor ve kişiyi ani kalp kriziyle ölümlere kadar götürebiliyor.
Gençlerimizi ve çocuklarımızı bu tehlikeden uzak tutmak için önce sivrisineklerin ürediği bataklıkların(!) kurutulması gerekir. Bu bataklık kurutmak meselesi bazen ülkeler arası bir çalışmayı gerektiriyor ki, maalesef iktidarın bu konuda ortaya getirdiği hiçbir derin politikası yok. Devletin emniyeti ve eğitim kurumları ile yürüttüğü makul bir proje ortada görünmüyor. Herhâlde yalın bir halde meydanlarda ‘uyuşturucudan uzak durun ha’ demekle bu işin hallolacağını sanıyorlar.
Gençliği zaman ve güç olarak ele alıp, “onların sorunlarına çözümler bulmak, meşguliyetleri ve de sosyal alanları konusunda onları iyi yönlendirmek” zorundayız… Kısacası; bütün bu uğraşılarla birlikte yeniden, milli ve manevi değerlerin gençlerimizi sarıp sarmalayacağı bir gençlik kültürü oluşturmaktır.
Bu sebepten dolayı işin büyük bir kısmı yine ailelere düşmektedir. Aileler çocuklarını mutlaka takibe almalı, çocuklarının arkadaşlık ettiği kişileri en az çocukları kadar iyi tanımalılardır. Ve hepsinden önemlisi büyüme dönemindeki gençlerimizin paylaşım ortamlarının ve sosyal alanlarının kısmen de olsa yine biz büyükler tarafından gözetim altında tutulması gerekmektedir.
İş ve okul hayatları dışında, onları hareketlendirecek, yalnızlık sarmalından çıkaracak, dolayısıyla meşgul edecek, bazı becerileri kazandırmamız lazım; kitap okuma, bilgi alma- paylaşma, ideal, sanata ilgi- içinde olma becerisi vb. gibi. Bu şekilde ancak, gençlerimizi hareket halinde tutarak sorunun bir kısmını çözebiliriz.
‘Meşguliyet terapisince’: Zihinsel ve fiziksel hareket halinde olan, kendini bu faaliyetlerle sürekli meşgul eden insanın hayatında hiçbir dert yuva yapıp çoğalamaz. Lütfen, toplum olarak bu konuda ortak hareket edelim.