Gazze’de yaşananlara kılını kıpırdatmayanların, Uygur Türklerine yapılan zulme susanların, kendi düşüncelerinden dolayı adaletsizliğe uğrayanları görmezden gelenlerin, şiddetin sesine ve yokluğun ezdiği insanlara sırtını dönenlerin, vatanının geleceğine endişe duymayanların vay haline! Neşet Ertaş’ın dediği gibi: “Halden anlamayanı kendi haline bırak… Zaman ona halini anlatacaktır…”
Halden anlamak, karşıdakinin yaşadıklarını ve hissettiklerini içten içe kavrayabilmek, empati kurabilmek ve düşüncelerine yargısız yaklaşabilmektir. Halden anlamak, sadece kelimeleri işitmek değil, o kelimelerin ardındaki sessiz çığlıkları da fark edebilmek, insaniyetimize sahip çıkmaktır.
Öyle bir duruma geldik ki, adaletsizliğe, bize dokunmayan şiddete, cebimize uzanmayan hırsızlığa kayıtsız kalabiliyoruz. Herkes bizi anlasın ama biz kimsenin yoksunluğuna, yoksulluğuna, yalnızlığına, çaresizliğine sahip çıkmadan yaşayıp gidelim istiyoruz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, herkesin derdi kendine modundayız.
Anlaşılmak: İnsanın Derin İhtiyacı
İnsan, doğası gereği sosyal bir varlıktır ve en temel ihtiyaçlarından biri de sahip çıkılmak, anlaşılmaktır. Günlük hayatın karmaşasında, duygularımızı ve düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade edemeyebiliriz. Bazen kelimeler yetersiz kalır, bazen de toplum yargılarından, siyasi baskılardan dolayı konuşmaktan çekiniriz. İşte tam da böyle anlarda birine, “Sen halimden anlarsın” diyebilmek “halden anlayana rastlamak” büyük bir rahatlık ve huzur kaynağıdır.
Anlaşılmanın Gücü
Anlaşılmak, sadece bir iletişim değil, aynı zamanda duygusal bir bağdır. Bir bakış, bir suskunluk, bir duruş bile bazen iç dünyamızdaki fırtınaları anlatmaya yeter. Kendi içimizi, hissettiklerimizi bir başkasının da sezmesi ve bunu hissettirmesi, insana yalnız olmadığını hatırlatır. “Sen halimden anlarsın” ifadesi, tam olarak bu derin bağın, duyarlılığın yansımasıdır. Anlaşıldığınızda, kabul edildiğinizi, yargılanmadan dinlendiğinizi ve önemsendiğinizi hissedersiniz. Bu hem güven duygusunu pekiştirir hem de içsel huzuru destekler.
“Halden anlamak” bir insani değerdir. Anlamak empati ister.
Bir insanın halinden anlamak için illaki aynı şeyleri yaşamış olmak gerekmez; önemli olan, onun hissettiklerine duyarlı olabilmek ve yanında olduğumuzu hissettirmektir. Herkesin kendini anlatacak gücü ya da isteği olmayabilir; ancak güven duyduğu biri tarafından anlaşıldığını hissetmek, çoğu zaman kelimelerden daha güçlüdür.
Hayat, herkes için farklı zorluklarla dolu. Kimimiz açıkça dile getiririz sıkıntılarımızı, kimimiz ise içimize atarız. Ancak her insan, bir noktada anlaşılmayı bekler. Bu yüzden, birinin bize “Sen halimden anlarsın” demesi büyük bir anlam taşır. Aynı zamanda “sen halimi anla” diyebileceğimiz insanlar bulmak da büyük bir nimettir.
Doğan Cüceloğlu diyor ki,
“Saygı-sevgi kültüründe bir birey olarak insan olduğum için karakterimin temel yapısında dürüst olmak, halden anlamak, hak yememek gibi değerleri taşırım…iki türlü güvende hissedebilirsin kendini: 1. Diğerlerinin ötekileştirdiğini ötekileştirip güçlünün kanadı altına girerek; 2. Vicdanına hesap veren insanlardan oluşan bir ekibin sorumlu saygıdeğer bir üyesi olarak.”
Sonuç: Halden anlamak için kalbinizin de duyması gerekir.
Bağımsızlık, özgürlük tutkusu, vatanseverlik, halden anlamak ve adalet duygusu gibi en önemli insani özellikler bireysel olduğu kadar toplumsal özelliklerdir.
Gazze’de yaşananlara kılını kıpırdatmayanların, Uygur Türklerine yapılan zulme susanların, kendi düşüncelerinden dolayı adaletsizliğe uğrayanları görmezden gelenlerin, şiddetin sesine ve yokluğun ezdiği insanlara sırtını dönenlerin, vatanının geleceğine endişe duymayanların vay haline!
“Halden anlamayanların, yarınlarının vay haline!”
Neşet Ertaş’ın dediği gibi: “Halden anlamayanı kendi haline bırak… Zaman ona halini anlatacaktır…”