İnsanlar afet ve kriz anlarında daha bilinçli davranmaya, birlik ve beraberlik içinde hareket etmeye ve doğrusunu düşünmeye mecburdurlar. Çünkü krizler kurumlar için imtihan, insanlar için de bir karakter testidir. İnsanların kişiliği ve sistemlerin yetersizliği bugünlerde daha da öne çıkar. Dolayısıyla bugün, krizin doğru yönetilememesi, insanların sorumsuz ve düşüncesiz hareket etmesi salgını daha da büyütmüş, sağlık kurumlarını yetemeyecek noktaya taşımıştır.
Salgın dehşetinin hissedildiği ilk andan itibaren insanların önemli bir kısmı “korunma ve kollamayı”, virüsü ciddiye almamış. Kendisine, ülkesine, ailesine ve diğer insanlara karşı sorumluluklarını yerine getirmeyerek, salgının yayılmasına neden olmuştur. Olmaya da devam etmekteler. Sokaklardan bunu okumamız mümkün. Hâlbuki insan yaşamını ilgilendiren her konuda, bir doktor kadar hassas olmamız, insani değerlerimizin ve inancımızın gereğidir.
“Bugün üstüne basa basa eski alışkanlıklarımızdan kurtulmalı, sosyal hayatımızı en aza indirmeliyiz.” diyoruz.
Ya korona tedbirlerine harfiyen uyarak, onurlu bir insan davranışı ortaya koyacak ve salgını en az zararla atlatacağız. Ya da sorumluluklarından uzak, başkalarının hayatını hiçe sayan, bencil “hak, hukuk” tanımayan insanlar yüzünden büyük bir trajedi yaşayacağız.
Sağlıklı insan olmanın birinci unsuru sağlıklı düşünmektir.
Bunca insan kayıplarına rağmen virüsü hala önemsiz ve geçici bir panik hali olarak görenleri de, salgınla mücadeleyi sadece devletin ve sağlıkçıların görevi olarak gösterenleri de ciddiyetsiz ve seviyesiz olarak görüyorum.
Genelde bu tür “kaçak, göçek” insanları her alanda; afetlerde, sosyal olaylarda ve siyasal taraftarlıkta da görebiliyoruz. Bunlar, sorunlar karşısında hep bir mucize ve kurtarıcı bekler; hiçbir sorumluluğu üslenmez ve de zor günlerde, taşın altına ellerini koymazlar.
İşte bu insanlar yüzünden, koronavirüsü ile mücadele etmek konusunda eksik kaldığımız ve de sağlıkçılara yeterli desteği veremediğimiz gerçektir.
Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Süleyman Türedi geçtiğimiz günlerde, insanların kalabalıklardan uzak kalması gerektiği bir zamanda, sahillere akın etmesine tepki göstererek, “Çoluğunu, çocuğunu, eşini, dostunu, annesini, babasını düşünen varsa; azıcık insafı ve vicdanı olan varsa evinde kalır ve çok gerekli olmadıkça evinden çıkmaz. Biz insanımıza yoğun bakım yeri bulmak için kafa patlatırken, elimizdeki tüm imkanları, tüm eforumuzu harcarken sahil kenarında yürüyüş yapan sağlığına çok düşkün !!! İnsanları gördükçe hakkımızı hiçbirine helal etmiyorum. Servisler ve yoğun bakımlar dolu, ne umuyorsunuz mucize mi? Öyle bir yeteneğimiz yok, sadece insanız. Ayıptır, günahtır. Sağlıkçı ya acımadığınızı biliyoruz da bari kendinize acıyın.” seslenişinde bulunmuş, biraz olsun toplum vicdanına dokunmaya çalışmıştı.
Sağlıkçılar ne söylerse söylesinler, yerden göğe kadar haklılar. Maalesef bu onurlu mücadelede, toplum tarafından yalnız bırakılmanın çaresizliği içindeler…
Büyük bir fedakârlık göstererek salgınla mücadele eden sağlıkçılarımızın emeğini, iş yerlerini kapatmak zorunda kalan esnafın fedakârlığını ve daha da yoksullaşan insanların çaresizliğini nasıl yok sayarız… Bir günde yedi sağlıkçımızın yaşamını yitirdiği yerde, herkesin aklını başına toplaması gerekiyor.
Yoksa!
Yarın sadece sağlıkçıların değil, salgın dolayısıyla yaşamını kaybedenlerin, yoksullaşan ülkemizin ve “işsiz, güçsüz” bir lokma ekmeğe muhtaç kalan insanlarımızın vebali üzerimizde olur.
Hayat eve sığar. En azından aşının koruyuculuğu kapımıza gelene kadar. Evde kalın.
Kul hakkını yemenin ve emeğini yok saymanın ne kadar yanlış ve günah olduğunu biliyoruz… Sen yine de, hakkını helal et doktorum.
Yorumlar kapalı.