H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Finalinizden Siz Sorumlusunuz!

Sık sık yaptığım yolculukların (çok yorulsam da) en sevdiğim yanı, bu yolculuklar esnasında bol bol kitap okuma fırsatı bulabilmemdir. Kitap okumak, sadece yeni bilgi ve ufuk kazandırmıyor; aynı zamanda derinleştiriyor, güzelleştiriyor, insanca paylaşımlarınızın alt zeminini oluşturuyor ve bir adım ötesinde sizi, sunî ve nefsî olan gündemin dışına çıkartarak rahatlamanıza sebep oluyor.

İşte o güzelliklerden birini daha sizinle paylaşmak istiyorum: Yazar diyor ki, “Dostlar, hayatınızın başlangıcından sorumlu değilsiniz; ama finalinden sorumlusunuz.”

Siz birilerine omuz verdikçe, günün birinde bütün bir dünya sizin tabutunuza omuz verecektir. Siz karşılık beklemeden birilerine yardım ettikçe, yaşam da size yardım edecek ve netice olarak FİNALİNİZ MUHTEŞEM OLACAKTIR. (Hâl böyle olunca da, önemli olanın hayatınızın uzunluğu değil, niteliği olduğu anlaşılıyor.)

Yani aslolan, finaldeki mana!..

Kurtuluş Savaşı sırasında, cephanesi olmayan dedelerimizin Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Yemen’de, Dumlupınar’da vücutlarını düşmana siper olarak kullanmaları, ne kadar acı; ama ne kadar da muhteşem bir final, değil mi?

Atatürk’ün tabutu, İzmit’ten Ankara’ya ışıkları yanmayan bir matem trenine konulmuş. Türk köylüleri, onu son yolculuğunda yalnız bırakmamak için, ellerinde gaz lambaları ile uzaklardan gelip tren yolunda saatlerce beklemişler. Tren göründüğünde de yere gaz döküp yaktıkları ateşlerle, trenin yolunu aydınlatmışlar. Atatürk’ün naşını taşıyan tren, Anadolu insanının yaktığı ışıklar ve nurlar içinde, ufuklara doğru uçup gitmiş. Ne muhteşem bir final! Üstelik aynı heyecan ve ışıklar, hâlâ bizlerin de yolunu aydınlatmakta…

“Mevlana’nın tabutunun evinden türbesine gitmesi, mesafe kısa olduğu halde saatler almış. Çünkü Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, Musevi’si, dinlisi dinsizi, biz taşıyacağız diye izdiham yaratmış. Mevlana’nın tabutu “hâlâ" türbesine ulaşmadı; yüzyıllardır her Şeb-i Aruz’da, binlerce kişi “biz de taşıyacağız” diyor ve o tabuta omuz vermeyi sürdürüyor.

Mozart’ın cenazesine ise kimse katılmamış; görevliler naaşını, yağmurlu bir günde belediye mezarlığındaki bir çukura atıvermişler. Hangi çukur olduğu bile belli değilmiş. Ama O şimdi, o çukurda değil; müziğini on binlerce kez dinleyen on binlerce insanın kalbinde yatıyor.

Dilleri ve milliyetleri ne olursa olsun, İNSANLAR; âlimlerin, aydınlatanların, kurtaranların, kahramanların, sanatçıların, şehitlerin, peygamberlerin finallerini yüzyıllar boyunca sürdürüyorlar; onların tabutlarını yere bırakmıyor ve yüreklerinde taşıyorlar.” (Üstün Dökmen, Küçük Şeyler 2)

Bir kez daha gördük ki bu dünyada nasıl ve ne amaçla yaşarsanız, finalinizi de ona göre hazırlamış oluyorsunuz.

“Ferrari’sini Satan Bilge” kitabının yazarı Robin Sharma der ki: “Her birimizin kaderi, sonunda ne elde ettiğimize göre değil, ne verdiğimize göre şekillenecek.

Şimdi, “finalimiz için” kendimizi sorgulama zamanı… Yaşamınızı mana mı, madde mi yönlendiriyor meselâ?

En güzel mutluluk, ‘iyi bitkinlik’tir. Kaç kişiyi mutlu etmek için uğraş verdiniz? Yoruldunuz mu bu uğurda? Ya da duygularınızı iyiye, doğruya yönlendirerek sevgi kanallarınızı sonuna kadar açtınız mı insanlara; ölümlü olduğunuzu hatırlayıp da hırslarınızı gömdünüz mü toprağa?..

İyiliği ve sevgiyi paylaşmak, çok değerli bir hazinenizi paylaşmak gibidir. Büyük final için, insani yanınızı beslemek; mütevazı, hoşgörülü, paylaşımcı olmak ve bencil yanlarınızı törpülemek durumundasınız.

Bilesiniz ki her paylaşımda, hazinenize altın değerinde bir başka yürek düşer ve çoğalır. Sonunda da bu yürekler, finalinize bir omuz olmak üzere hazırlanmaktadır..

Bir Hadis-i Şerifte, “Dünyaya, burada kalacağınız kadar, Ahirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!” buyruluyor.

İmdi “muhteşem bir final” istiyorsak eğer, ‘gerekeni gerektiği gibi yapmak’ üzere Kur’an-ı Kerim’e başvurmaktan daha akıllıca ne olabilir ki? Akletmez miydiniz?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!