H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Derin (İç) Savaş/tayız…

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland’a, Başbakan Erdoğan’ın basın açıklaması sırasında İsrail için sarfettiği ‘terörist devlet’ benzetmesini nasıl yorumladığı sorulunca, şöyle dedi: ‘O şunu dedi, bu bunu dedi tartışmasına girmeyeceğim!’

Bizim siyaset dünyamız için ne kadar yabancı bir yaklaşım değil mi? Gazeteci; ‘o zaman neden Türkiye ile aynı fikirde olmadığınızı söylemiyorsunuz’ diye sorusunu devam ettirince de şu yanıtı verdi:

’Müttefiklerimizle kamuoyu önünde tükürük savaşına girmeyeceğim!

Sözcü hanımefendi bilmiyor ki, bizim tükürüğümüz ‘sulu’ öyle yabana atılacak bir şey değil. Siyasilerimizin konuşmaları o taraftan, ancak bir ‘tükürük’ değerinde görülebilir ama ‘tükürük savaşı’ denilen şey ‘içişleri bakanımızın’ da tarif ettiği gibi ‘ciddi bir silah’ olup, bizim buralarda birilerini iktidara dahi taşıyabilecek‘her seçimde geçer akçe’ durumundadır.

(İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, bu yıl ki 21 Mart Nevruz Bayramı’nda yaşanan olaylara ilişkin: ‘Birilerinin kitabı, birilerinin bayramı öldürmekten yanaysa da şu bilinsin ki; yetmiş beş milyon vakur ve sessiz yığının silahına da gerek yok, yumruğuna da gerek yok, sadece birer tükürüğü o yetmiş beş bin haini yok etmeye yeter ve yetecektir’ dedi. Yani iktidarımız bazen kuru sıkı bazen de, sulu atabiliyor.)

Elbette benim şimdi bahsedeceğim şey, hükmü kuruyunca biten sulu(!) savaş değil. ‘Biz ne zaman savaşa gireceğiz’ düşüncesi yaratan siyasi oyunlara(!) yorumlar yapıp, stratejiler geliştirdiğimiz kanlı savaş. Bu yeni dünya düzeninde güç olma mücadelesi verenlerin, sessiz (iç) savaşı.

Tarih boyunca “siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik” şartları kullanarak diğer milletler üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışanların, Türk Milleti’ne yönelik asimilasyon planlarında gözden kaçırdıkları şey; ‘Türk insanının, kolay kolay dize gelmeyecek bir mizaha ve milli bir karaktere’ sahip olduğu gerçeğidir.

İşte bu dik duruş ki, yıkıcı dış mihrakları her seferinde farklı yöntem ve taşeron arayışlarına itmiş, bu nokta da zaman zaman ‘milli karakterinde zafiyeti olan’ bazı siyasetçilerimizden ve istihbarat çalışanlarından; zaman zaman da fikriyatlarını açık artırmaya çıkarmış gazeteci, ilim adamı ve sözde aydınlardan yardım almışlardır.

Bu zatlar da, beklentileri ve çürümüş zihniyetleri doğrultusunda ‘ABD-AB’ efendilerine sınırsız hizmetler sunmuş; Türk Milleti’nin “cumhuriyet, bayrak ve tarih’ gibi değerlerini alt üst edip, ‘kanıyla, canını’ savaşır hale getirmek için hazırlanmış planların uygulayıcılıklarını üstlenmişlerdir. Hiç şüphesiz amaç: ‘Milli düşünemeyen; kendiyle savaş halinde, düşünce ve eylemlerinde bağımlı(köle) olan sağlıksız bir Türk Milleti…’ İşte uzun zamandır ABD ve Batı’nın içimizde ki taşeronları yoluyla yapmak istedikleri budur.

Lakin bu çaba içinde olanlara karşı (siyaset ve istihbarat içinde ki) Türk Milliyetçileri ciddi bir direniş göstermekte, bir (iç) savaş vermektedirler. Bu savaş aynı zamanda Türk’ün var olma savaşıdır.

Sanıyoruz ki, savaşlar eskiden olduğu gibi uçsuz bucaksız arazilerde ayrı ayrı güçlerin karşı karşıya gelerek çarpışması gibi olacak? Ya da topraktan cepheler kazılacak top ve tüfekler ateş kusacak. Aba altından gösterilenler, toprağın üstüne monte edilen füzeler birer güç gösterisi; Savaş sessiz , hem içte, hem de çok derinde. (Stratejisi gereği de, kısa sürede değil, orta yahut uzun vadede netice alınması amaç ediniliyor.)

Kısacası, asıl savaş (gizlilik, derinlik, sessizlik ve soğukkanlılık içerip) siyasiler ve istihbarat servisleri arasında oluyor… Ve maalesef bu savaşta birileri servetine servet katarken, en çok yarayı ise her zaman ki  gibi olan bitenden bihaber milletimiz alıyor.

Bir millet, varlığı ve hukuku için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddî güçleriyle alâkadar olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını temin etmezse şunun, bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz. Millî hayatımız, tarihimiz ve son devirde idare tarzımız, buna pek güzel delildir. Bu sebeple teşkilâtımızda millî güçlerin etken ve millî iradenin hâkim olması esası kabul edilmiştir. Bugün bütün cihanın milletleri yalnız bir egemenlik tanırlar: Millî egemenlik…” Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Not: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Kurucusu ve Başkanı, Prof.Dr. Turan Yazgan Hoca Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Ailesinin, sevenlerinin ve Türk Milleti’nin başı sağolsun. Hocamızın Türk Milleti’ne kattığı değerleri ve mücadele azmini hiç unutmayacağız. Mekanı cennet, ruhu şad olsun…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!