İran’da işin ucu nereye varır derseniz? İran, sorunlarını kendi içinde çözebilecek bir tarihe ve siyasi tecrübeye sahip. Kaderlerini başkalarının, “dış güçlerin” eline terk etmedikleri müddetçe, bu kaos ortamından en az yarayla çıkacaklardır.
Benim endişem ülkem üzerine… Atalarımız ne demiş? “Komşuda pişer, bize de düşer!”
İran’da yaşananlar yüzünden ülkemiz adına iktidar tarafından, bazı siyasi tedbirler alındığını görüyoruz AMA yetmez. İktidarın asıl yapması gereken, hem siyasi hem de sosyal, toplumun bütün kesimlerini içine alacak şekilde bir istişare alanı oluşturmak ve MİLLİ birlik bağlarını güçlendirmektir.
Vatandaşın duygu dünyasında MİLLİ SORUMLULUK yerine, kin ve nefret biriktiren ve silahlı sivil guruplar oluşturma cüretinde bulunan SORUMSUZLARIN, yarın olası bir kargaşa ortamında ülkemizin nasıl bir çıkmaza doğru sürüklenebileceklerini (İran örneği ile) iyi görmeleri gerekir.
En tehlikelisi toplumda ortaya çıkan duygu boşluğu yüzünden, düşmanın bizleri içten vurma fırsatı bulabilecek ve de ÜLKEMİZİN KADERİNDE söz sahibi olabilecek olmasıdır.
(“Millî hedefler, millî irade yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, bütün milletin arzularının, emellerinin birleşmesinden ibarettir” Atatürk.)
“Kendi mukadderatını kendi ellerine almayan millet kaybolmaya mahkûmdur.” Nurettin Topçu’un dile getirdiği bu ilke, toprağın ve tarihin bize yüklediği en önemli sorumluluktur.
Ülkemizin kaderi ile ilgili kararlar, ne zaman ki yöneticilerimiz ve siyasiler tarafından çeşitli bahanelerle başkalarına (dış güçlere) bırakılır, işte o vakit ülkemiz büyük bir tehlikeye girer. Bu da vatana ve ülke geleceğine yapılacak en büyük ihanet demektir.
Allah göstermesin!
MİLLİ MESULİYET duygusunun zaafı, toplumda şuursuz hareketler oluşturur ki, çıkacak herhangi bir kaos ortamı neticesinde önce kimliğimizi, sonra da vatan bütünlüğümüzü kaybedebiliriz. “Toplum kendini arar ama hiçbir yerde bulamaz.”
Ayrıca bu mesuliyet sadece ülke yöneticilerinde değil, ülkem insanında da bulunması gereken önemli bir mefkûredir.
Yapılması gereken ortak değerlerimizin, milli birlik ve beraberlik duygularımızın daha fazla işlenmesi ve gündemde tutulması, bu idrak ve fikri aydınlıkta olmayan sorumsuz siyaset adamlarından da uzak durulmasıdır.
“Millî şuurun uyanık olduğu yerlerde, yabancı unsurların borusu ötmez.” Atsız
Bu bağlamda ÜLKEMİZİN ayrıştıran ve sindiren değil, milli şuuru uyandıran, vatandaşına “ülkesine karşı” sorumluluk bilinci veren siyasetçilere ihtiyacı vardır.
Bize, İslam Peygamberi Hz. Muhammed gibi, “güneşi sağ elime ayı da sol elime verseniz vallahi ben davamdan vazgeçmem!” diyebilen idealist ülke yöneticileri lazım.
Son olarak; sorumluluk bilinci ile hareket edenler, ülkesi için yaptıklarından pişman olmaz, başkaları tarafından kandırılmazlar.
En önemlisi de söz konusu ülkeleri olunca, HAREKETE GEÇMEK için asla geç kalmazlar.