Bilmeyen Ne Bilsin… Türk Milliyetçisi’yim

“Başkalarından başka olan neyin var diye sorsalar, sevdam var derim.
Ne gibisin deseler; biraz hüzün ve ürküntü içerir yanıtım…
Avına aşık olup da açlıktan ölen kaplan gibiyim.
Deve kulağındaki birkaç kılı geçmez,
Sevdam yanında nefretim…” Ben Türk Milliyetçisiyim!..
 
Sayın Başbakana bakıyorum, onun bakanlarının(!) anlattıklarını dinliyorum fakat; madem her şey bu kadar yolunda, neden Türk Millet’i çok mutsuz sorusunu da sormadan edemiyorum? İnsanlarımız (ülkeleri adına) tedirgin, uyumuyor, gülmüyor. Ya biz “ülkemize olan” aşkımızı çok abartıyor ve ülke gidişatını fazla dert ediyoruz ya da Sayın Erdoğan’ın derdi başka, aşkı bambaşka!
 
(Ah bu milliyetçilik ah! Buyurun bakalım, bu yaştan sonra bir de ırkçı yaptı/lar bizi.)
‘Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuz’ diyor ve bu ülküyü duygularımızda aşk olarak yaşatıyorsak, yine bu duygunun sonucu olarak, “bedenimizi ve ruhumuzu” dışardan gelecek her türlü tehlikeye karşı korumaya çalışıyorsak, bunun adı ırkçılık mıdır? Ülkesi adına ölümü bile göze alacak kadar cesur, şehitlik mertebesine ulaşmış Mehmetlerin, yüreğinde de aynı sevda, ‘milletim için’ atmaz mı?..
 
‘Türk İslam Ülküsü’nü yüreğinde ‘bir’ etmiş insanıma: “Türk’(çü)/y/üm demeyin, bu ırkçılıktır!” diyerek, İslam’ı Türklükten ayrıştırmaya çalışanlar, insanlarımızı bu duygulardan arındırarak, “aynı vatan coğrafyası içinde” nasıl tek bir millet olarak kalabileceğimizi kendilerine sormuyorlar mı?..
 
Düne kadar; “İslamiyet ile Türkülüğün” yan yana gelmesinden en çok korku duyan, haçlı ruhlu Batı Dünyası iken; yani Türk’ün, İslam maneviyatıyla birlikte kaynaştığında yeniden şahlanarak, dünyaya nizam vermesinden ürken Batı Dünyası iken; bugün bizi idare eden yetkililerimize ne oluyor ki, hep bir elden bu birlikteliği parçalamaya çalışıyorlar? Açıkça söylensin; yoksa safları Türk Milleti’nin değil de, Türk’ün düşmanlarının yanında mıdır?..
Ki İstiklal şairimiz Akif: “Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.” diyerek, neyi işaret ediyordu, bilmiyor musunuz?
 
Elbette İslamiyet’i bilmeyen sözde aydınlarla, (işlerine gelmediği için) Milliyetçiliğin ne demek olduğunu anlamayan siyasetçiler, ‘Türk ve İslam’ kimliklerini hakkıyla savunanlara ve taşıyanlara karşı savaş içinde olacaklardır… Ama biliniz ki; “Türk(çülüğ)’ün” savaşı da, Türk Devleti’ne, Türk Milleti’ne, Türk Kültür ve değerlerine savaş açanlara karşı olacaktır.
 
Bütün bu art niyetlilere karşı, bıkmadan, usanmadan Türk insanını duyarlı olmaya ve doğruları görmeye tekrar tekrar davet etmek, yine ‘Türk Milliyetçileri’nin görevidir:
“Millet bütünlüğünün zedelenmesini reddeden sosyal görüşün adıdır Türk Milliyetçiliği!”
“Türk Milletini, yalnızca ırk temeline dayalı bir topluluk olarak kabul eden kuru Milliyetçilik taraftarlığı kadar, kuru kavmiyetçilik aleyhtarlığı da zararlıdır.”
“Dinimizde olduğu gibi bizim ‘Türk Milliyetçiliği’ kavramımızda da ırkçılık yoktur.”
“Türk ve Müslüman kimliklerine olan bu tür düşmanlıklar, insanımızda kimliksizlik ve dolayısıyla şahsiyetsizlik gibi sıkıntılar doğurur.”
“Sizi, sömürü gibi birçok tuzağa düşmekten alıkoyan bir duygudur Milliyetçilik”.
 
Türk Milliyetçiliği’ni, geri kalmışlık gibi göstermeye çalışan ve yine milliyetçiliği bölücülük olarak adlandıran zihniyetten, ülke hayrına olacak doğru açılım ve siyaset beklemek hayal olsa gerek. Bütün bu iç düşmanlıklara ve kültür emperyalizmine karşın;  ‘Milli mensubiyet ve manevi yapı’ arasında sağlam bir bağ oluşturmuş olan Türk Milliyetçileri için bundan böyle amaç: ‘İslam ve Türklük’ şuurunun yeni nesillere aşılayıp, Türk Milleti’ni ortak değerleri etrafında birleştirmek olmalıdır. Yoksa bu gidişat bizi, BOP eş başkanı eliyle, AB(D)’ye teslim edilmeye hazır, bölünmüş bir vatan coğrafyasına götürecektir. Herkesin milli şuuru açık olmalıdır; çünkü bu sefer, bu işin geri dönüşü ve şakası yok.
 
“Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun…” Yunus Emre