Durdurulamayan, durdurulması imkansız olan gücün adıdır, zaman.
Zaman ilerledikçe bir şeylerin kıymetini daha iyi anlar, bir şeyleri daha çok özler, bir şeyleri daha fazla sindiririz; mesela acıyı bastırmasını biliriz zamanla ve zamanla hüzün kovan kuşlarla tanışırız, kuşlar gibi oluruz farkında olmadan. Kah hafifleriz, kah kırılgan kanatlarımızın taşımayacağı kadar yük taşırız; ama bir şekilde her kedere ve dahi her şeye alışırız, yahut alıştığımızı sanırız.
Ömür yolculuğunda yine bir haftayı daha geride bıraktık. Geçtiğimiz hafta İzmir’den öyle büyük bir acı haber aldık ki ne gözyaşlarımızı tutabildik ne de öfkemizi bastırabildik. Fırat Çakıroğlu, henüz yirmi üç yaşında, öğrenim gördüğü Ege Üniversitesi’nin bahçesinde, pkk’lılar tarafından bir akşam üstü kalleşçe öldürüldü. Son bir haftadır Ülkücü Hareketin ve toplumda vicdan sahibi her kesimin gündemindeydi, Fırat. Çünkü suçsuzdu, masumdu, üstelik hayat doluydu Fırat. Sevdası ve kaygısı vardı; sevdası ve kaygısı vatan olduğu için, vatansızlar, Allahsızlar tarafından hep hedef gösterildi, tehdit edildi.
Terör bitmemiştir, bu gerçeği hiç kimse unutmasın! Bölücü terör örgütü pkk, üniversitelerde son yıllarda etki alanını iyiden iyiye genişletmekte, yurdun her üniversitesinde eylemlerini sıklaştırmakta ve adeta kan kusturmaktadır.
Peki, devlet ne yapmaktadır? Devlet, hiç kusura bakmasın ama, ayakta uyumaktadır! Başta pkk’yı bu denli palazlandıran hükümet olmak üzere, İzmir’de gerekli güvenlik tedbirlerini almadıkları için valiyi, emniyet müdürünü ve tabi ki rektörü kınıyorum. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalıydı. Nur içinde yatasın Fırat evladım; tükenmemek için seni unutmayacağız, unutturmayacağız!
…
Ne demiştik, zaman durdurulamıyor, hep ilerliyor. Genel seçimlere üç ay gibi kısa bir zaman kaldı. Bir süredir siyasi kulisler ısınmıştı; görüşmeler, pazarlıklar, vaatler ardı ardına yapılmaktaydı. Bugünlerde ise meydanlar yavaş yavaş ısınmaya başladı. Aday adayları beşer onar kendilerini tanıtıyorlar. Herkesin Allah yardımcısı olsun. Memleket kazansın inşallah. İnsanımız mutlu, insanımız ümitvar olsun. İnsanımız sağlıklı, sıhhatli, güven ve huzur içinde olsun. Toplum mutlu, sağlıklı, güven ve huzur içinde olursa; çalışkan olur. Toplumu çalışkan olan ülkeler ise hep kazanır, hep yükselir. Dilerim ki siyaset kurumu bu hususta ülkemizin aydınlık yarınlarına katkı sağlar, örnek teşkil eder. Bu satırları yazan bendenizi soracak olursanız şayet, Trabzon diyorum değerli okurlarım. Aşk ile bağlı olduğum Trabzon’umuza her sahada hizmet etmeyi yüce Mevla bana nasip etsin inşallah. Zira Trabzon’a yapılacak her hizmet, beni ziyadesiyle bahtiyar kılar. Onun için diyorum ki: İşimiz Trabzon, Gücümüz Trabzon!
Vira Bismillah!..
…
Ve Hocalı…
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesinin en önemli tepelerinden birisindeki Hocalı kasabası, Ermeni güçleri için önemli bir askerî hedef niteliği taşıyordu. Azerbaycan resmî kaynaklarına göre, Ermeni güçleri 1992 yılının 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gecesinde Hocalı kasabasının giriş ve çıkışını kapadılar. 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dahil olmak üzere, toplam 613 Azerbaycan Türk’ü vahşice öldürüldü. Toplam 487 kişi ağır yaralandı. 8 aile tamamen yok oldu. 487 kişi sakat kaldı ve 1275 kişi esir alındı. Esir alınanlardan, 68’i kadın ve 28’i çocuk, toplam 150 kişinin yaşayıp yaşamadığı belli değildir.
Bir gün sınırları aşarak sana doğru yürüyeceğiz Hocalı! Bağlarında yeşil üzüm yiyecek, dağlarında papatyalar toplayacağız Nevruz günlerinde. Kopuzlar çalacağız, Çırpınırdı Karadeniz’i söyleyeceğiz hep birlikte.
Bir de Hocalı’ya adalet isteyen, Hocalı’yı unutmayan, Hocalı için farkındalık oluşturan gençler var. Geçtiğimiz günlerde Nezrin Resulzade’nin öncülüğünde Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde "Bir Asrın Gözyaşı" adını verdikleri anma programı gerçekleştirildi. Duygu yoğunluğunun fazlaca yaşandığı anma programında emeği geçenleri yürekten kutluyorum. Yine aynı şekilde Hocalı katliamının yıl dönümünde Trabzon’da geniş katılımın sağlandığı bir yürüyüş düzenlendi. Trabzon’dan Hocalı’ya selamlar gönderildi, Hocalı için yüksek bir sesle adalet istendi.
Sözün özü: Yüce Mevla’m, ülkesi ve milleti için hassasiyet taşıyan, sorumluluk üstlenen gençlerimizi her türlü kötülüklerden korusun. Onlara çok ihtiyacımız var. Allah hepsinden razı olsun.
…
Trabzonspor bizim için, herkesçe kolay anlaşılamaz ve anlatılamaz bir sevdadır. Fakat Trabzonsporlular yiğit insanlar olduğundan, yiğidin hakkını teslim etmesini iyi bilirler. Beşiktaş’ı Liverpool karşısında alınan galibiyet için tebrik ediyoruz. Bu zor zamanlarda milletimizi bir parça olsun sevindirmiştir. Çeyrek finalde Türk takımı Beşiktaş’a başarılar diliyoruz.
…
Bu arada Cumhurun şaibeli Başı Sayın Erdoğan, hala Merkez Bankası Başkanı ile uğraşmaya devam ediyor. Neden uğraştığını doğrusu anlayabilmiş değiliz. Merkez Bankası Başkanı’nı doğrudan hedef alan son sözleriyle, herkesi hem güldürmüş hem de düşündürmüştür. Erdoğan, "Vatanı satmak; yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur" diyor. Ne diyelim, bir gün olur, hatırlatırız kendisinin son derece anlamlı bu sözlerini.
…
Bir hatırat:
Şeyh Şamil, bir gün bir kararla şiir yazmayı yasaklıyor. Tabii yardımcıları şaşırıyor.
– Nasıl olur, siz şiir severdiniz?
-Merak etmeyin… diyor Şeyh Şamil;
-Gerçek şairler yasak masak dinlemez. Onlar gizli de olsa şiire devam ederler. Sahte şairler de bu yasaklamadan çekinirler ve şiir yazmaktan vazgeçerler. Böylece şiiri kurtarmış oluruz.
Gelecek haftanın ve gelecek yılların mutluluklar getirmesi dileğiyle, hoşça kalın…