Dünya geleceğini tehdit eden; salgın hastalıkların, nükleer savaşların, kuraklık, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının tüketilmesinin, insanlığın yüzde 30’u ile yüzde 80’nini yok edebileceği öngörülüyor.
Birleşmiş Milletler’e göre, 2100 yılına gelindiğinde dünya nüfusu 11 milyar olacak. Bu da, yer altı ve yer üstü kaynakların yetmezliği anlamına geliyor…
Yani insan yaşamı için gerekli olan kaynak yetmezliği, nükleer savaşlar kadar önemli kabul ediliyor.
Bütün bunlar bugün dillendirilmiyor elbette. Bir gün dünyanın tüm insan nüfusunu besleyecek kadar besin üretemeyecek noktaya gelebileceğini ilk öngören kişi, 1798'de İngiltere'nin küçük bir kasabasında rahip olan Thomas Malthus.
Malthus'a göre toplumsal sefaletin ve açlığın en büyük nedeni alt sınıflardı ve bu yüzden nüfus planlaması üst sınıflardan ziyade alt sınıflara uygulanmalıydı. Bu öngörü dünya çapında ses getirmiş, 200 yılı aşkın süre sonra da, ABD'li Profesör Chris Barrett, Birleşmiş Milletler'de yaptığı bir konuşmada, tarımsal arazilerin ve su kaynaklarının giderek daha yetersiz hale geldiği konusunda tüm ülkeleri uyarmıştı.
Batı ise bu uyarıları tüm insanlık için ciddiye almak yerine, kendisi için ciddiye alıp, yaşamının ideolojisini oluşturmuştur. “Yok edicilik!”
Demem o ki, Batının zihin yapısını oluşturan ideolojisini, (Malthus (Condorcet (1743-1794), Turgot (1727-1781), Montesquieu (1689-1755) ve Auguste Comte…gibi düşünürlerini) bilmeden, dünyada neler olup bittiğini anlamamız mümkün değildir.
“Dünya'ya hükmeden küresel güçler (batı), hızla artan dünya nüfusuna karşı yetersiz kalan besin kaynakları öne sürerek önce GDO’lu yiyecekler üretmiş, sonra alt sınıf’ın (kendilerinden olmayanların) çoğalmasını (nüfusunu) durdurmak gibi bir planla, dünya nüfusunu azaltarak insanları daha rahat kontrol altına almak ve de dünya nimetlerinden daha fazla faydalanmak gibi bir projenin yapımcısı olmuşlardır.”
Bugün küresel salgınların ve savaşların arkasında, yeryüzü nimetlerinden eşit olarak faydalanmak gibi bir niyeti olmayan emperyal ülkeler var. Dünya nimetlerini bölüşürken, nüfusun bir engel olabileceğini düşünenler önce ülkelerin kaynaklarını sonra nüfuslarını kontrol altına almaya çalışmaktadırlar.
Küresel güçlerin gerçekte ideolojilerinin ne olduğunu bildikten sonra, 1.3 milyarlık nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’in, Coronavirüsü’nün neden olduğu zatürree salgını ile karşı karşıya kalması olayını sıradan bir sağlık olayı olarak açıklayabilir miyiz?
Hızlı mutasyon geçirebilen virüslerin gelişmiş küresel ulaşım ağı sayesinde kısa sürede yüz binlerce ve hatta milyonlarca kişiye bulaşması söz konusu.
Bu öyle sıradan, her yıl yaklaşık bir milyar kişiyi hasta eden ve mevsimsel olarak ortaya çıkan grip virüsü gibi değil.
Henüz mücadele edilecek bir aşısı bile yok.
Özellikle hastanelerde ve kliniklerde çalışan kişiler, bağışıklığı tam gelişmemiş çocuklar ve bağışıklık sistemleri zayıflamış olan yaşlı nüfus için büyük tehlike.
Dünkü İngiliz İmparatorluğu’nun veya bugünkü ABD (Anglosakson-Judea) İmparatorluğu’nun insanlığı sömürme…‘Küresel Tek Dil, Devlet, Din’ kurma… Dünyanın tek GÜCÜ VE YİYİCİSİ olma… Dini, ideolojileri ve de kendinden olmayanlara bakış açılarını bildikten sonra; savaşların ve de özellikle dünyadaki salgın hastalıkların kurgu olmadığını düşünmek fazla iyi niyetli olmak demektir.
Yokediciler iş başında!
Birleşmiş Milletler’e göre, 2100 yılına gelindiğinde dünya nüfusu 11 milyar olacak. Bu da, yer altı ve yer üstü kaynakların yetmezliği anlamına geliyor…
Yani insan yaşamı için gerekli olan kaynak yetmezliği, nükleer savaşlar kadar önemli kabul ediliyor.
Bütün bunlar bugün dillendirilmiyor elbette. Bir gün dünyanın tüm insan nüfusunu besleyecek kadar besin üretemeyecek noktaya gelebileceğini ilk öngören kişi, 1798'de İngiltere'nin küçük bir kasabasında rahip olan Thomas Malthus.
Malthus'a göre toplumsal sefaletin ve açlığın en büyük nedeni alt sınıflardı ve bu yüzden nüfus planlaması üst sınıflardan ziyade alt sınıflara uygulanmalıydı. Bu öngörü dünya çapında ses getirmiş, 200 yılı aşkın süre sonra da, ABD'li Profesör Chris Barrett, Birleşmiş Milletler'de yaptığı bir konuşmada, tarımsal arazilerin ve su kaynaklarının giderek daha yetersiz hale geldiği konusunda tüm ülkeleri uyarmıştı.
Batı ise bu uyarıları tüm insanlık için ciddiye almak yerine, kendisi için ciddiye alıp, yaşamının ideolojisini oluşturmuştur. “Yok edicilik!”
Demem o ki, Batının zihin yapısını oluşturan ideolojisini, (Malthus (Condorcet (1743-1794), Turgot (1727-1781), Montesquieu (1689-1755) ve Auguste Comte…gibi düşünürlerini) bilmeden, dünyada neler olup bittiğini anlamamız mümkün değildir.
“Dünya'ya hükmeden küresel güçler (batı), hızla artan dünya nüfusuna karşı yetersiz kalan besin kaynakları öne sürerek önce GDO’lu yiyecekler üretmiş, sonra alt sınıf’ın (kendilerinden olmayanların) çoğalmasını (nüfusunu) durdurmak gibi bir planla, dünya nüfusunu azaltarak insanları daha rahat kontrol altına almak ve de dünya nimetlerinden daha fazla faydalanmak gibi bir projenin yapımcısı olmuşlardır.”
Bugün küresel salgınların ve savaşların arkasında, yeryüzü nimetlerinden eşit olarak faydalanmak gibi bir niyeti olmayan emperyal ülkeler var. Dünya nimetlerini bölüşürken, nüfusun bir engel olabileceğini düşünenler önce ülkelerin kaynaklarını sonra nüfuslarını kontrol altına almaya çalışmaktadırlar.
Küresel güçlerin gerçekte ideolojilerinin ne olduğunu bildikten sonra, 1.3 milyarlık nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin’in, Coronavirüsü’nün neden olduğu zatürree salgını ile karşı karşıya kalması olayını sıradan bir sağlık olayı olarak açıklayabilir miyiz?
Hızlı mutasyon geçirebilen virüslerin gelişmiş küresel ulaşım ağı sayesinde kısa sürede yüz binlerce ve hatta milyonlarca kişiye bulaşması söz konusu.
Bu öyle sıradan, her yıl yaklaşık bir milyar kişiyi hasta eden ve mevsimsel olarak ortaya çıkan grip virüsü gibi değil.
Henüz mücadele edilecek bir aşısı bile yok.
Özellikle hastanelerde ve kliniklerde çalışan kişiler, bağışıklığı tam gelişmemiş çocuklar ve bağışıklık sistemleri zayıflamış olan yaşlı nüfus için büyük tehlike.
Dünkü İngiliz İmparatorluğu’nun veya bugünkü ABD (Anglosakson-Judea) İmparatorluğu’nun insanlığı sömürme…‘Küresel Tek Dil, Devlet, Din’ kurma… Dünyanın tek GÜCÜ VE YİYİCİSİ olma… Dini, ideolojileri ve de kendinden olmayanlara bakış açılarını bildikten sonra; savaşların ve de özellikle dünyadaki salgın hastalıkların kurgu olmadığını düşünmek fazla iyi niyetli olmak demektir.
Yokediciler iş başında!