H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Başbakan… “Hesabının İnceliği”… Ve Zarafeti(!)

Nedense daha düne kadar ‘İmralı’daki ufak bir renk değişimini ve hapşırma sesini duydukları zaman kıyameti koparanlar; neredeyse ‘İmralı’nın nefes alış-verişini takip edenler; şimdi sus-pus olmuş durumdalar… Hem de tam da, CHP ve AKP’nin bir olup, Türk Milleti’ni derinden yaralama adına da olsa, (Habur’da yaşananlar, ana dilde eğitim vs.) açılımlara birlik olma kararı almalarının arifesinde…

Bizler Türk Milleti’nin olup bitenler karşısında ki ‘ekmek parası derdiyle, diğer baskı ve korkularla’ susuşunu anlarız da(!)… Yaşananlara her konuda hâkim ve amir; İmralı’nın susuşu, pekte hayra alamet olmasa gerek.

Sayın Bahçeli’de aynı düşünce ile "Bugün sözde Kürt sorunu üzerinde iktidar ve muhalefet belli bir eksende buluşmuş ise ve bu eksende birtakım kurumsal denemelere girilmek isteniyor ise o zaman nedir bunlar? Toplu mutabakat komisyonu, bir de akil adamlar grubu. Bu düşüncelere sahip olan Abdullah Öcalan, İmralı’da daha evvel her konuda fikirler sürerken şimdi niye sessiz kalıyor? Acaba, bu konularda olup bitenden mi habersiz, yoksa İmralı’da mı değil? Bu kadar sessizlikten bu soru aklıma geliyor. Onu da Recep Tayyip Erdoğan’a soruyorum. Orada mı? “Diye soruyor.

Sahiden orada mı?..(Elbette altı çizilmek istenilenin ne olduğu, Sayın Bahçelinin sorusunun içinde gizli…)

 Buna karşılık Sayın Başbakanımızın “alaycı ve üstelik ayıplayıcı” bir üslupla: ”Şimdi çıkmış, ‘acaba terörist başı İmralı’da yaşıyor mu diyorlar? Peki, yaşadığını bizzat sen görürsen ne yapacaksın? Şimdi ben bunu merak ediyorum. O zaman beyefendiyi herhalde İmralı’ya götürmek lazım.” şeklinde ki cevabı ise; ‘herkes sussun da bizler (AB-D)den verilen ülke ödevimizi rahat yerine getirelim’ hesabıyla yapılmış, kaçamak bir duruştan başka bir şey değil…

Bu kadar feverandan, “renkli(!) Başbakan tarzı” cevap verme üslubundan anlıyoruz ki, “birilerinin yılanın deliğine çomak sokmasından ya da hazırlanan ve de uygulanan senaryonun sekteye uğratılmasından korkuluyor”

 Kim demiş, “Başbakanımız sanattan-tiyatrodan anlamıyor” diye. En azından sanatın içinde olan biri olarak bana göre, şimdiye kadar ki sergilemiş olduğu sahne performansları süper… Nerede susulacağını, nasıl konuşacağını ve de nasıl ağlanacağını çok iyi biliyor.

 Tabii beni en çok etkileyen Sayın Başbakanımızın iki ara bir derede, “Türk Milleti’ne” verdiği, “Türkçe Dilbilgisi” dersi oldu.

 Yine diyor ki: “Ağza olmaz hakaretler alan bir siyasi parti genel başkanı… Olmaz böyle bir şey!.. Dikkat edin; fikri, görüşü, söyleyecek sözü, önerisi olan bir insan bu dili, bu üslubu kullanmaz. Hakaret, iftira, söyleyecek sözü olmayanların başvurduğu bir üsluptur bu. Biz, Sayın Bahçeli’ye de, arkadaşlarına da onların seviyesiz üslubuyla değil; Türkçe’nin zarafetiyle, nezaketiyle, inceliğiyle cevap vermeye devam edeceğiz…” Kim diyor bunu? Sayın başbakanımız!.. Şimdi Başbakanımızın, yine onun kadar zarif olan  dilinin dokümanlarını yazmak vardı ama…

Yok!… Bu sefer gerçekten Türk Milleti sahnelenen oyunun farkında, öyle gündemi renklendirerek ve ya değiştirerek, kimse gerçekleri göz ardı edemeyecek… Buna, son bir çaba ile “ölümü şüpheli” denilen, rahmetli Özal’ın(otopsi için mezarının açılması, rahatsız edilmesi) konusu bile yetmeyecek…

Umuyorum ve diliyorum, CHP’de bu filmin(açılamayan açılımın) bir parçası olma sevdasından( bazı hırslarına yenik düşmeden) tez zamanda vazgeçer… Allah Türk Milleti’nin yar ve yardımcısı olsun…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!