Akil insan için toplumumuzun genel tanımı; “akıllı, tahsilli, şehirli, kültürlü, sosyal, edebi ve sanat yönü duyarlı” insanlar oluyor…
Yani onların şarkıcı olması ya da film artisti olmaları önemli değil. Bir ismin başına ‘akil’ konmuşsa, artık ona sosyal alanda toplum profesörü gözüyle bakılıyor. Yani akil insanda, ihtisas alanı diye bir şey aranmıyor. Dolayısıyla insanlarımız akil’e yönettikleri her soruya, doğru ve de mantıklı bir cevap bekliyor.
Beklenti bu iken, 2008 yılında verdiği bir röportajda: “Ben inanmıyorum, o yüzden Müslüman değilim. Nereden Müslüman oluyorlar anlamadım.” ifadelerini kullanan Lale Mansur diye bir artist; AKP’nin Türk milletine sunduğu bir akil olabiliyor. Merak ediyoruz; diğer akil’ler de, Lale(!) havasında, yani sadece seyirlik mi(!) olacaklar?
Altmış üç ‘akil’den biri olan Lale Mansur; ‘Enver Aysever’in aykırı (aslında sıradan) sorularına cevap ver(em)iyor . Tabi sıkışınca da, Aysever’i güya bozarak: "Ben sosyolog ya da Ortadoğu uzmanı değilim." diyor. (Listede öyleleri de var ki; son dönemlerin en haklı davası olan ve de teröristlere ağır bir darbe vuran, KCK Davası’ndan yargılanıyor.)
Bu daha ilk adım. Acaba hanımefendi ve diğer akiller, halkın önüne çıkınca ne yapacaklar? Milletin yoksulluğu ve çaresizliği o kadar büyük ki, çoğu AKP’nin adım adım yürüttüğü BOP projesinden ve ‘PKK ile İmralı’yı özgürleştirme’ hareketinden bile bihaber durumda…
Millet; “Madem akilsiniz, bizim hallerimize de bir cevap verin hele…” diyecek ve başlayacak sormaya:
-İstihdam sorunu ve işsizlik nasıl çözülecek?
-Atanamayan öğretmenlerin durumu ne olacak?
-Sırtımıza her fırsatta katmerli bir şekilde adaletsizce vurulan vergi adı altındaki haraçlar ne olacak?
-Tarım ve hayvancılığımız neredeyse bitti. Pazarımız nasıl düzenlenecek?
-Kredi borcumuz ve açığımız nasıl kapanacak?
-Hastanelerde sıra çilemiz ve ilgisizlik ne zaman bitecek?
-Gençliğimizin üzerine kâbus gibi çöken uyuşturucu bağımlılığı nasıl engellenecek?
-Ergenekon, Balyoz saçmalığı ile Silivri’de tutsak edilen insanlarımızın durumu ne olacak?
-Yargı ne zaman tam bağımsızlaşacak?
-Her alanda olduğu gibi, spordaki haksızlıklar ve yolsuzluklar nasıl önlenecek?
-Eğitim sisteminde ki eşitsizlik ve dershane meselesi ne zaman çözülecek?
-Tarihi eserlerimizin yağmalanması ve tarihi alanların bazılarına rant olarak verilmesi ne zaman bitecek?.. Ve daha bunun gibi onlarca soru…
Sıkıysa milletin huzurunda da, insanımızın gözlerinin içine baka baka: “Ben artistim sorularınızı ona göre sorun ya da sadece barış için geldim” desinler bakalım. Vay ki ne vay… Kılavuz akillerimiz bunlarsa, burnumuzun düşeceği durumu düşünmek bile istemiyorum.
Türk Milleti (Hülya’na, Orhan’nına, Kadir’ine bakıp bakıp diyor ki: “Akilları pazara çıkarmışlar, herkes kendi aklını beğenmiş.” Ee bu noktadan sonra altmış üç akile de söyleyecek bir sözümüz var: “Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.” Şimdi çöldeki develer gibi, dolaşın bakalım.
Bu noktada en büyük sorumluluk da aslında samimi bir şekilde AKP’ye oy vermiş seçmene düşüyor. AKP seçmeni artık kandırıldığını anlayıp: “Aklımıza mukayyet olalım; Akıl için yol birdir.” demelidir.
Öyle ya biz ‘aklımızı peynir ekmekle yemedik.’ Allah(cc) Türk’ü, bu akılsızların elinden kurtarsın… (amin)
H. Nurcan Yazıcı
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı