Malumunuz seçim maratonun son virajındayız ve zaman daraldıkça, kulak misafiri olmadığımız slogan, vaat, kaset, yasak, rüşvet dedikodusu kalmadı desek yeridir.
Aslında tüm bunlardan ziyade beni asıl ilgilendiren şeyin, Başbakan’ın seçim sonuçlarını ne kadar dikkate alacağı ve bu doğrultuda, ülkemin yarın hem kendi içerisinde, hem de uluslararası alanda ne gibi devasa sorunlarla karşı karşıya kalacağı konusudur…
Bomba Patladı… Evet, dediğim gibi benim ilgilendiğim tek şey ülkemin yarın nelerle ve hangi düşmanlıklarla karşı karşıya kalacağıdır. ‘Yoksa ne oluruz?’ diye kurduğum bütün cümleler, beni ve ülke demokrasisini çıkmazda bırakıyor.
Seçim süreci öncesinde ve süreç boyunca, ülkemizin kaderini etkileyebilecek ne kadar söz varsa söylendiğini, muhalefet tarafından bütün uyarıların yapıldığını düşünüyorum. (Bırakalım muhalefeti bir kenara, iktidar partisinin de ortaya çıkan yanlış icraatları ve tavırları, adeta seçmene neyi yapmaması gerektiğini işaret eder nitelikteydi.)
AKP iktidarıyla birlikte: Ülkemin çıkarlarının yerli-yabancı birilerine peşkeş çekilmesi, yetim ve öksüzün hakkı olan devlet imkânlarının iktidarın çıkar gurupları tarafından paylaştırılması ve de tüm bunlar yetmezmiş gibi insanımız horlanıp, aşağılanması artık bu milletin canına tak etmiştir.
Bilinsin ki bizim için, bomba diye tabir edilip ortaya çıkarılan kaset ve tapelerin hiç birisinin etkisi, ülkemizin Güneydoğusu’nda kendi ellerimizde patlayan ve bizi içten içe yakan ‘özerklik’ bombası kadar tesirli olmamıştır. Daha ötesinde olacakların yaratacağı tahrip alanını ise, düşünmek bile istemiyorum..
İlla da başka bomba bekleyenlere; ta meclis koridorlarında ve ülkemizin yönetenlerin ana kadrolarında dahi yer alan (gizli) kirli elleri ve PKK’nın siyasallaşması gerçeğini hatırlatırım.
İmralı’daki câninin ülkemizin bakanlarını bile görevden alabilecek kadar önemli yetkilerle donatılıp, yapılan bölme anlaşmalarıyla birlikte, ülkemizin nasıl bir bölünmenin uçurumuna doğru sürüklendiğini hatırlatırım.
İşsiz gezen genç dinamik nüfusu, ailelerine bakamayıp intihar eden babaları, sokaklarda kol gezen ölümleri, köylerimizdeki yoksulluğu, şehirlerimizdeki sevgisizliği hatırlatırım… Ki hala bu yaşananlarla uyanmayanlara, zaten kaset maset (Twitter miwitter’den alıntı) hikaye geliyordur. Bu yüzden onlara tavsiyem, bari ustanızı iyi izleyin, iyi takip edin olabilir ancak…
Sayın Erdoğan’ın memleketi hakkaniyetle yönetebilme işinin dışında her işte(!) usta olduğunu hep birlikte gördük. Bu yüzden Başbakan’a gönül vermiş fakat hep örselenmiş, vicdanları suistimal edilmiş vatandaşlarımızın, kulaklarına seslenmekten öte yüreğine dokunmak istiyorum…
Sevmek, hele hele emek vererek sevmek, İlahi kudretin insanı donattığı en önemli, en kutsal değerdir. Biz bu ülkeye yüzlerce yıldır emek veriyoruz… Şimdi birinin ya da birilerinin egosu, hevesleri için vatanımızın elimizde ufalanmasına nasıl razı oluruz?
Bu mümkün değildir!.. Şimdi alayınızı ülke sevdalılarının adresi, devlet adamlığı ve ülke hassasiyeti konusunda kendini defalarca ispatlamış olan Dr. Devlet Bahçeli’yle birlikte hareket etmek üzere, MHP çatısı altına bekliyoruz…
Demokraside insanlar oylarıyla, seçme-seçilme haklarıyla var olurlar. Bu yüzden oyunuzu kullanırken bunu muhakkak bir kez daha düşünün. Çünkü bu sefer bu iş, sıradan bir seçimden ziyade, bir varolma meselesidir.
‘Bu ülkeyi karşılıksız sevenlere bir el vermek zamanı geldi’ deyişinizi ben buradan işitiyor ve görüyorum. Birlik olursak her güçlüğü aşarız. Ve artık şimdi MHP’de birlik olmanın vakti gelmiştir.
Vicdanınızın her daim hür olması temennisiyle…