Aman Allah’ım! Ne sözler ne methiyeler… Herkes bir an da “kadın sever” oluveriyor.
Kadınla işbirliği yapmayı, yan yana yürümeyi bile kendine zül gören siyasilerin kadını kutsamasını ve hayranlık içeren cümleler kurmasını hayretler içinde izliyorum.
İki kelam edip şikâyette bulanayım diyorum, yutkunup susuyorum.
E ben de bir kadın olarak soruyorum, “yılda bir kez “KADINI” sevmekle, dile getirmekle zihniyetiniz de bir değişiklik oluyor mu bari?”
Kadının tek bir günde, üstelik “toplum dışında” anılması ve dillendirilmesi kabul ettiğim bir şey değil ama o ki (8 Mart’da) bir kadın başlığı açıldı, ben de (kadın-erkek) ORTAMA konuşayım artık.
KADIN’a yönelik, “kadının değerlerini ve önce kendini bilmesi” adına sık sık dile getirdiğim hatırlatmaları bir kez daha paylaşmak istiyorum.
1) Kaç KADIN ‘17 Şubat 1926’da kabul edilen Medeni Kanunu’nun getirdiklerinin bilincinde acaba?
(17 Şubat 1926’da Kadın ve erkek yasalar önünde eşit hale gelmiştir.
Aile hayatında kadın ve erkek arasındaki eşitlik sağlanmış, boşanma hakkı kadına verilmiştir.
Çocukların kız ve erkek ayrımı yapılmadan mirastan eşit ölçüde faydalanmasının önü açılmıştır.
Tek kadınla evlilik esası getirilerek resmi nikah zorunlu oldu. Böylelikle evlilik akdi devlet güvencesine alındı.
Çocukların iyi yetişmesi için ana ve babaya yükümlülükler getirildi.
Kişilerin mallarla ve bir birleri ile olan çelişkiler ve boşluklar yok edilerek modern bir sistem getirilmiştir.)
2) Kaç KADIN 5 Aralık 1934’de kazandığı “milletvekili seçme ve seçilme hakkı” için siyasette mücadele etme kararlılığını gösterebiliyor.
(Bu hak, kadınlarımıza Fransa ve İtalya’da 1946,İsviçre’deyse 1971′de verilmiştir.)
3) Kaç kadın birçok batılı kadından önce kazandığı “hakları ve özgürlükleri” için ulu önder Atatürk’e borçlu olduğunun bilincinde?
(Bilgi ve bilinç insanların ve toplumların gelişip güçlenmesinde, yanlış(lık)ların giderilmesinde çok önemli…)
4) Kaç KADIN, toplumun “bilgisizliğine ve bilinçsizliğine” karşı mücadele içinde acaba?
Önemli bir uyarı; kadınlar sorunlarıyla ilgili olarak tek suçlu erkekleri görüyorlarsa eğer, o vakit hiç yol alamazlar!
Ne erkek hamasi nutuklarla günü abartsın ne de KADIN, sorunları için erkeği suçlasın. İlkemiz; yan yana, eş ve eşit olmalı.
Derim ki, tarihler gelir geçer kimse havanda su “KADIN” dövmesin.
Biz kadınlara düşen en önemli sorumluluk, dayatılan “günlerle(!)” değil, var ettiğimiz değerlerimiz ve kimliğimizle toplum içindeki yerimizi konumlandırmamızdır. Toplumda " gerçekte ben kimim?" sorusuna daha anlamlı cevap verebilme gücüne ulaşmamızdır.
Kadınlara ve bu güne verilecek en iyi cevap H.Nihal Atsız Hoca’dan; “Her sosyal yapı, kadın ve erkek dediğimiz iki cinsin birbirini tamamlamasıyla var olmuş bir bütündür. Tek başlarına düşünülemeyen bu bireyler, birlikte yaratıcı bir güç kazanırlar. Erkek, kadınla beraberken daha bahadır, daha erdemli ve daha bilge olmak zorunluluğunu duyar. Kadın da bir erkekle birlik olunca daha soylu, daha ince ve daha içlidir.”
“Erkek- kadın” erdemli, soylu ve bahadır olduğumuz gün, işte o gün, hepimizin günü olsun inşaAllah.