Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

MHP’nin Yaklaşan Kurultay Tarihi ve “Haberiniz”

Herkesin aklına “MHP’nin yaklaşan Kurultay tarihi ile haberiniz.com tr’nin bağlantısı olabilir?” diye bir soru gelebilir. “Haberiniz” haber sitesinin yazı ailesinin tamamı “Türk Milliyetçiliği”ne dünya görüşü olarak inanan ve Türk Milliyetçiliğinin yegâne siyasal kurumu olarak da Milliyetçi Hareket Partisi’ni gören kişilerdir. İşte bu yüzden siyasal sığınağımız olan MHP bütün “haberiniz” ailesini ilgilendirmektedir.

Yazı kadromuzun içerisinde mevcut MHP Genel Merkez yapısını benimseyen ve tercihlerini o yönde koyan yazar arkadaşlarımız olduğu kadar mevcut MHP Genel Merkez yapısına muhalif arkadaşlarımız da var. Kendilerinin izni olmadığı için isimlerini burada zikretmeyeceğim. Siz okuyucularımız bu isimleri zaten tanıyorsunuz. Bu arkadaşlarımızın hepsinin ortak özelliği hepsinin tartışılmaz “ülkücü” olmaları ve birbirlerine “ülküdaşlık hukuku” ile bağlı olmalarıdır.

17 Aralık 2011 tarihinde Ankara’da gerçekleştirdiğimiz “2. Yazarlar Toplantımız”da şu kararları aldık:

  1. Haberiniz” haberlerini yorumsuz ve yalın bir şekilde yayınlayacaktır.
  2. Haberiniz” haberlerde tarafız kalacak ancak Türk Milliyetçiliği ideolojisini zayıflatıcı ve zedeleyici, Türk Milleti, Türk Devleti ve Türk’e ait her türlü değeri küçültücü, Türk Milliyetçiliğinin kurumsal yapıları ve siyasal sığınağı Milliyetçi Hareket Partisi aleyhindeki haberlere yer vermeyecektir.
  3. Haberiniz” MHP Kongre sürecinde tarafsız kalacak, her adaya eşit mesafede yaklaşacak, ancak MHP’nin ideolojisini ve kurumsal yapısını yıpratıcı tavırlar içerisinde olan adayları da “yok” sayacaktır.

Bugüne geldiğimizde, biz hala bu kararlara bağlı olduğumuzu ilân ediyoruz. Demokrasilerde “taraftarlık” ve “muhalifliğin” olmazsa olmaz argümanlar olduğuna inanıyoruz. Ancak taraftarlık ve muhaliflik ideolojik ve taktiksel bir zemin üzerinde “ahlâk kuralları” içerisinde yapıldığı zaman demokratik ve değerlidir. Aksi takdirde “kayıkçı kavgası”ndan öteye gitmez ve Allah korusun, binlerce şehidinin omuzlarında yükselmiş olan bu hareketi böler. Buna hiç kimsenin hakkı ve haddi yoktur. Yazarımız Nurcan Yazıcı’nın dediği gibi, “Aynı rotada giderken, bu nasıl bir öfkedir ki; bazılarının, dost-düşman umurunda değil!”…

Bu kavga yeni değil… Türkler Anadolu’yu vatan eyledikleri günden beri Batı âlemi’nin en büyük ideali bizi bu topraklardan kovmak olmuştur. Bu uğurda çok kanlar döktük. Biz bu yurdun topraklarını kanımızla yoğurup al bayrağımıza renk katarak vatanlaştırdık. En son verdiğimiz Milli Mücadele’de şehitlerimizle, gazilerimizle cumhuriyetimizin tapusunu aldık. Cumhuriyetimizin 50. yıllarında bizi içten bölmek istediler. Beynini yıkadıkları gençlerle vatanımızı Sovyetlere peşkeş çekmeye çalıştılar. İşte o anda Türk Milleti “kuvay-i milliyesi”ni yeniden canlandırdı. Kuvay-i Milliye’nin zamanımızdaki temsilcileri Ülkücü Hareket binlerce şehit verme pahasına bu hain emellere karşı koydu. “Ülkücülerin ayakta olduğu bir Türkiye”yi teslim alamayacaklarını o zaman gördüler.

Kavga devam ediyor. Düşman açık oynuyor. Ülkemizi de içine alan “Büyük Ortadoğu Projesi”nin haritasını resmi yayınlarında yayınladılar. O haritada güzel Türkiye’mizin Doğu ve Güneydoğusu’nun nasıl ve kimlere peşkeş çekildiğini gördük. Projenin patronu geldi, ordusuyla Irak’ı parçaladı, parasının ve itibarının geçtiği yerlerde “renkli devrim”ler yaptı, iktidarları değiştirdi, adına “Bahar” dedi halkları ayaklandırıp ihtilâller yaptı. İlk renkli devrim de Türkiye’de 3 Kasım 2002 seçimlerinde gerçekleştirildi. Bu devrimle projenin eş-başkanı Türkiye’de güçlü bir şekilde iktidara getirildi. Bu işin nasıl gerçekleştirildiğine uzun ve yazımızın konusu olmadığı için girmiyoruz. Türkiye büyük bir devletti. Kolay yutulamayacak bir ordusu vardı. Proje sahipleri savaşmak yerine içeriden teslim almayı tercih ettiler. Türk toplumu üzerinde yoğun bir “psikolojik harekât” uygulandı. Toplum aymazlaştırılmaya çalışıldı. Toplum içerisinde projeye karşı halkı teşkilatlandırabilecek fikir ve toplum önderleri çeşitli bahanelerle enterne edildi. Yürüyen hukuk süreci ile ilgili yorum yapmamak için bu konuyu geçiyorum. Geride “dilkensiz bir gül bahçesi” haline getirilmek istenen TBMM kaldı.

Önce ana muhalefet partisinin küresel operasyonlara karşı çıkan, “ulusalcı”, proje karşıtı Genel Başkanı bir “kaset operasyonu” ile bertaraf edildi. Ana Muhalefet partisi ilk kongresinden sonra projeye evet diyecek bir kadro ile “Yeni CHP”ye dönüştü. Yeni CHP’nin bugün neleri savunduğunu ve hedefte iktidar partisi ile nasıl “ortak” düşünceler içerisinde olduğunu hepimiz görüyoruz.

Küresel güçlerin “kasetçileri” ikinci operasyonu seçim öncesinde MHP üzerinde uygulayarak MHP’yi Meclis dışında bırakmak istediler. Ancak MHP’nin ferasetli seçmeninin bu oyuna gelmemesi ile başarılı olamadılar. Şimdi başka bir oyunun peşine düşebilirler. MHP’nin yaklaşan Büyük Kurultayı’nda kulağa hoş gelecek sloganlarla MHP kadrolarını ele geçirip, küresel güçlerin arzularına “evet” diyecek “Yeni MHP”yi oluşturmak isteyebilirler.

Biz “Yeni MHP” istemiyoruz, bize “kendi MHP’miz” yeter!..

Genel Yayın Yönetmenimiz Behçet Kemâl Gürsoy’un dediği dibi;

MHP’nin şu anki Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’dir ve Türk Milliyetçilerini temsil mevkiindedir. Ona söylenecek ağır bir söz bütün Ülkücülere söylenmiştir. “Ülkücüyüm” diyen, kendini Türk Milliyetçiliği camiasına mensup hisseden herkes, istisnasız Devlet Bey’e saygı ve itaate mecbur hissetmelidir kendini. 

4 Kasım günü kim o mevkie gelirse Ülkücülerin lideri, Türk Milliyetçiliğinin temsilcisi o olacaktır. Devlet Bey veya başkası ama yeter ki Ülkücü olsun. O zaman tüm Ülkücülere düşen görev kendisini temsil mevkiine gelen zata saygı ve itaat olacaktır. Türk Töresi bunu gerektirir. Çünkü Türk Töresi özetle “Büyüğe saygı ve itaat, küçüğe sevgi ve şefkat” olarak anlatılabilir.

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!