Erol Sunat
Erol Sunat

Ya Tutarsa

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Erol Sunat’ın “Ya Tutarsa” başlıklı yazısından alınan bu alıntılar, öncelikle Türk mizahının ve bilgeliğinin sembolü olan Nasreddin Hoca figürüne odaklanmaktadır. Metin, Hoca’nın memleketi olan Akşehir’de geçtiğini anlatır ve özellikle Hoca’nın Akşehir Gölü’ne yoğurt mayası çalması efsanesini, güncel olaylarla ilişkilendirerek ele alır. Yazar, Hoca’nın sözlerinin ardındaki ibret ve ders alma kısmının günümüzde gülme faslına indirgendiğini, ancak aslında bu mayanın sevgi, hoşgörü ve barış gibi değerler için çalınmış olduğunu vurgular. Sonuç olarak metin, Hoca’nın mayasının aslında tuttuğunu ve bu değerlerin toplumsal birlik ve güzellikler yaratmak için hala geçerli olduğunu ifade ederken, günümüzde insanların gülmeyi unuttuğunu ve Hoca’nın bu manevi mirasına ihtiyaç duyulduğunu belirtir.

 

Uzun uzun zaman önce Anadolu denen coğrafyada Karaman eyaletinde, Selçuklunun ve Karaman’ın payitahtı Konya’ya bağlı Akşehir diye bilinen güzel mi güzel bir şehir varmış.

Bu şehirde Hoca Nasreddin namıyla maruf öyle bir zat yaşarmış ki, anlatmaktan ziyade görmek, tanış olmak lazım gelirmiş.

Zaman zamana benzer mi benzer…

Hocanın işi ibret dolu kelam etmekmiş amma dinleyenlerinde vara yoğa gülmek…

Ne yapsın Hoca?

Onun kelamları, anlattıkları aktarılmış aktarılmasına da işin ibret alma kısmı ortada kalmış.

Gülme faslına gelince…

Gülüp geçmeye bayılıp kalınmış…

İkaz edene eleştirene istisnasız herkes alınmış…

Her neyse…

Efendim o senelerde Akşehir gölü derya deniz bir göl…

Konya’dan Karaman Eyaletinin Beylerbeyi, Kadısı, devlet erkanından Beyler, ağalar, sancak beyleri çıkıp gelirlermiş Akşehir’e…

Hoca hikmetli sözler söyleye, gelenler can kılağıyla dinleye diye…

Zaman zamana benzer demiştik ya…

Uzun senelerdir Vekiller, vükelalar, Devlet erkanı, görevliler gelirler Akşehir’e…

Hoca Nasreddin maya çalacak diye…

Maya çalarken ne diyecek diye…

Lakin, göl olsa, gölü bulsa çalacakmış mayayı…

Göl kurumuş, kuruyunca da göl yerine geçecek alternatifler aranmış, bulunmuş, zevahir kurtulsun diyerekten…

Bir ara çok fazla yağış almış bölge…

O kuruyan gölün bir tarafından sazlıklar fışkırmış çıkmış. Göl adeta belirmiş bir ucundan, gölümsü bir şey çıkıvermiş ortaya…

Bir iskele yapılmış hemen…

Göl niyetine maya çaldırılmış Hocaya…

Tutmuş mu?

Tutmamış…

Vekiller, vükelalar Hocanın ardından maya çalmışlar…

Tutmuş mu?

Tutmamış…

Kim maya çalmışsa o sene…

Tutmamış…

Ondan önceki senelerde de…

Sonrasında gelen senelerde de…

Göl kuruyunca, kanallara suları aktarıp-döndürmüşler. Alt tarafı maya çalmak değil mi, çal kanala mayayı “ya tutarsa” demişler.

Ne mi olmuş?

Tutmamış yine…

*****

Ne yapsın Hocamız Nasreddin?

Ya tutarsa diyerekten, her sene geliyor bir su başına…

Onu görmek isteyenler, o anı yaşamak isteyenler, ülkemizin her tarafından gelenler peşinde…

En azından onu görmek dahi yüzleri gülümsetiyor.

Akşehirliler Vilayet olmak isteriz diye kocaman pankartlar açıyorlar gören olur mu diyerek…

Henüz gören olmadı…

Ne yerel basında ne ulusalda doğru düzgün bir habere dahi konu olmadı…

Varsa yoksa, “ya tutarsa” diye göle, gölete, kanalete, dereye maya çalmak…

Deniyor ki…

Nasreddin Hocamızı çağırdık. Göl olmayınca, dereye maya çaldırdık.

Dere yoğurt olup akmadı amma, yankıları kulaklarımızı çın-çın çınlattı.

“Ya tutarsa” seremonisinde çalınan maya tutuverse…

Mesela koskoca göl yoğurt olsa…

Akşehir Yoğurttan gömgök zengin olur mu?

*****

Göl bu, gün gelir ne mayası çalındıysa tutar mı?

Neden olmasın?

Bir bakmışsınız yoğurt olmuş…

Bir bakmışsınız sevgi olmuş…

Bir bakmışsınız hoşgörü olmuş…

Bir bakmışsınız barış olmuş…

Koskoca göl sevgi olsa, dünyanın her tarafına ulaşır gider o sevgi…

Sevgi kesilir, taşıyla, toprağıyla cümle sokaklar cümle meydanlar…

Barış olsa, savaşlar biter, anaların gözyaşları diner, anasız babasız kalmaz çocuklar, hayattan kopmaz o ufacık yaşlarda…

Sevgiyle bakan göz, sevdiğine kıyabilir mi?

Merhametsizlik yapabilir mi?

Koskoca göl, hoşgörü olsa…

Bir daha kimse kimsenin kalbini kıramaz…

Kimseyi incitemez…

Kimseye hor bakamaz…

Kimseye kem söz söyleyemez.

Dalga dalga yayılır gider bu güzellikler coğrafyanın dört bucağına dört köşesine…

Maya çalmak böyle bir şey işte…

O mayayı da Hoca Nasrettin’den başka kimse çalamaz…

*****

Gülmek ve biz…

Gülmeyi unuttuk cümlemiz…

Nasıl güleceğiz?

Yüzümüz ne zaman gülecek?

Kim güldürecek?

Espri bile o kadar uzak ki bizden…

Gülümsemeye bile hasretiz uzun zamandır…

Ne kadar oldu gülmeyeli sorusu ise cevapsız…

Kim mi güldürecek yüzümüzü?

Hoca Nasreddin…

Ya sende olmasaydın Hocam ne yapardık?

Kimin kapısını çalardık?

****

Hocam ye kürküm ye demiş…

Kazanları doğurtmuş…

Küçük kıyameti, büyük kıyameti anlatmış…

Gökteki ayı kırpıp yıldız yapmış…

Hazır parayı görünce gülenlere köftehor yakıştırası yapmış…

Dünyanın merkezinin neresi olduğuna varıncaya kadar söylemiş anlatmış.

Ne mi yapmışız?

Gülmüşüz…

Kıssadan hisse babından ibret almak işimize gelmemiş…

İbret almak gibi bir şey aklımızın ucundan dahi geçmemiş…

Hocam anlattı akşama kadar güldük, gülmekten kırıldık demişiz…

Hâlâ gülüp geçmeye devam…

Kimi biz güleriz ağlanacak halimize demiş…

Kimi bir gülmeyi çok mu gördün diye bir küsmüş, barışmaya gönlü yok…

*****

Hocam bir başka biri, bambaşka biri, istisnai biri, kaç yüz yılda bir, kaç bin yılda bir gelir bilinmez…

Adını anmak bile yetiyor.

Efkârlar dağılıyor.

Havalar değişiyor…

Mayayı sevgi diye çalmış ki, baştanbaşa sevgi kesilmiş her şey!

Hoşgörüyle çalmış ki, hoşgörü hâkim olmuş, dağa-taşa, ovaya- dört bucağa…

Birlik ve beraberlik için çalmış ki o mayayı…

El ele verilmiş…

Eller kenetlenmiş…

Tutulan eller bırakılmamış…

Verilen sözlerde durulmuş…

Bir olunmuş…

Birlik olunmuş…

İyi günde-kötü günde birlikte olunmuş…

Düşenin dostu…

Düşene ilk elini uzatan olunmuş…

*****

Bakmayın siz temsili Nasreddin Hocaların” ya tutarsa” diye her sene maya çaldığına…

Onlar dünden bugüne yadigâr kalan esprilerin bir seremonisi…

Hocamız bu topraklara o mayayı çalalı kaç yüz yıl oldu en iyisini en doğrusunu kendi bilir…

“Ya tutarsa” değil, tuttu aslında…

Hocam aşk ile o mayayı çalarda tutmaz olur mu o maya?

Endişeye mahal yok…

Ne demiş atalarımız su akar mecrasını bulur…

Her sabah taze bir başlangıçtır yeni bir güne…

Ne diyordu Mevlâna?

“Dün dünle gitti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.