Kaynak metin, Erol Sunat’ın “Selek Beyin Hikayesi” adlı eserinden alınmış olup, cömert bir adamın iyiliklerinin haset ve fesat dolu kişiler tarafından nasıl yanlış anlaşıldığını ve engellenmeye çalışıldığını anlatan bir masaldır. Hikâye, fakir fukaraya yardım eden Selek Bey adında bir adamın, şehirdeki zenginler ve soylular tarafından karalandığını ve şehrin Bey’i tarafından hapse atıldığını konu edinir. Sonunda, Sultan’ın araya girmesiyle adalet yerini bulur; Bey ve kışkırtıcılar cezalandırılırken, Selek Bey şehrin yeni Bey’i ilan edilir ve nankör halkın sürgün edildiği anlatılır. Bu kıssa, iyilik, nankörlük ve adalet temalarını işleyerek okuyucuya ibretlik bir ders vermeyi amaçlar.
Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde eli selek, eli açık, sahavet sahibi biri yaşarmış. Kapısından kimse boş dönmez, herkesi dinler, yardım eder, şehirde kim fakir, kim yoksul arar bulur yarnım eder, işsize iş bulur, açların karnını doyurur, kimsesizlerin elinden tutar, fakir kızların çeyizini temin eder, fakir gençleri everirmiş. Fakir fukara ona Selek Bey derlermiş. Asıl adı unutulmuş, Selek Bey olarak anılır olmuş. Onun bu iyilikleri haset ve fesatları rahatsız eder, nereden geliyor bu değirmenin suyu, bunun asıl maksadı niyeti ne diye bu iyi niyetli insanın dedikodusunu çıkarır yaptığı onca iyiliği görmezden bilmezden gelirlermiş. Şehrin Beyi önceleri pek beğendiği bu iyilik hareketlerinden çevresindekilerinde kışkırtmalarıyla rahatsız olmaya başlamış. Kışkırtıcılar Beyim demişler, bu Selek Bey dediklerinin niyeti başka, yaptıklarıyla dikkat çekmek istiyordu, başardı da. İstiyor ki Payitaht ’da bu olan biteni görsün. Seni yerinden etmek istiyor, senin yerinde gözü var.
Bunun babası çok cimri bir adamdı. Değil parasını pulunu saçmak günahını kimseye vermezdi. Babası öldü, çok mal mülk, altın akçe kaldı bu Selek Beye. O da babasının tersine cömertlik gösteriyor lakin, kazın ayağı öyle değil. Maksadı başka. Beyin bu anlatılanlardan kafası fena karışmış. Uykusu kaçmış, çağırın şu Selek denen adamı hemen demiş. Muhafızlar, ahalinin arasında bulmuşlar Selek beyi. Selek demişler, Beyimiz seni ister. Selek Bey, varmış Beyin huzuruna. Bey, bana bak Selek demiş, niyetin ne? Benim yerimde gözün mü var? Selek Bey estağfurullah Beyim demiş, Bey olmak ne haddime. Ben yerimi yurdumu bilirim haddimi de. Ahali adıma Selek Bey dedi, ben babamın ve emmilerimin yapamadığını yaparım. Fakir fukaraya yardım etmek ne zamandan beri suç oldu. Ben böyle yaparak belli ki birilerinin ayağına bastım. Onlarda gelip sizi buldu.
Ben dünya malında gözü olan biri değilim. Eli selek biri olmak için çalışıyorum. Yaptığım yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak içindir. Niçin inanmak istemezsin Beyim? Niyetim fakir fukarayı sevindirmek. İhtiyacı olana destek olmak. Yeminle bir başka niyetimde yok, maksadımda. Her kim ne dediyse ne anlattıysa inanmayın Beyim. Bey az biraz teskin olsa da kışkırtanlar, şehrin eli cebine varmayan zenginleri, ileri gelenleri demişler ki, bizi ahali nazarında kimseye yardım etmez, eli sıkı, sonradan görme insanlar haline getirdi, düzenimizi bozdu, ahali bizim kapımıza gelirdi, bu densiz ahalinin ayağına gidiyor, kapı-kapı geziyor, kim yoksul, kim muhtaç arıyor. Bundan kurtulmamız lazım. Bizim şehirde var olan ağırlığımız itibarımız yerle yeksan oldu. Bey bir şey yapmayınca da, Beyi kışkırtmaya devam etmişler. Sonunda içlerinden biri ben demiş meseleyi çözdüm. Bakın ne yapıyoruz.
Ertesi gün şehirde bir şayia çıkmış. Anında Bey konağına da ulaşmış. Selek Beyin niyeti Beye damat olmak. Bey kızı bugüne kadar kim istediyse varmadı. Selek Beyi seviyormuş diyorlar dedikoduları şehri sarmış sarmalamış. Bey kızı yalan demiş, iftira demiş ne anası ne babası inanmamış. Selek bey, Allah’tan korkun demiş, o kızı bir kez görmüşlüğüm yok. İnsan görmeden, bilmeden bir kızı nasıl sever. Dedikodular ayyuka çıkmış. Sonunda Bey kızı şehrin meydanında ahalinin içinde Selek Bey kimse ortaya çıksın demiş. Az sonra birileri Selek Bey demişler Bey kızı seni meydana ahalinin içine çağırır. Selek Bey, varmış meydana bakmış ki güzel bir kız, Selek Bey diye adını söyler bağırır, çağırır. Gelmiş kızın karşısına, ben demiş Selek Bey ne seni bilirim ne tanırım.
Allah için güzel kızmışsın Bey kızı. Seni görmüş olsam yeminle vurulurdum. Lakin, Beyin yanındaki insanlar hain. Beni de seni de küçük düşürüyorlar. Yerden yere çalıyorlar. Konuşmaları dinleyen yaşlı bir kadın. Böyle konuşacağınıza demiş, o yalancıları yalancı çıkarmayın. Evet deyin, ne deniyorsa doğrudur deyin, biz birbirimizi seviyoruz deyin. Daha önce buluştuk, konuştuk deyin. Bütün aklımı size mi vereyim deyip çekip gitmiş. Ahaliden yaşlı bir adam, kadın demiş doğru söyledi. Baktınız olmuyor, ayrılırsınız. Dünyanın sonu değil ya. Niye edepsizlerin yalancıların ekmeğine yağ çalıyorsunuz. Dönmüş kıza, var kızım Bey babana demiş, anlatılan ne varsa duyduğun ne varsa doğrudur Bey babam de. Hatta al Selek Beyi yanına. Anlatın derdinizi. Bu şehrin ikinizden başka derdi mi yok. Kapatın artık şu mevzuyu. Bey kızı, yok baba demiş, Selek Bey mi nedir, onu tanımam bilmem.
Yeminle ilk defa görüyorum. Yaşlı adam nihayetinde gördün ya Bey kızı demiş. O da seni gördü. Görüştünüz, şehir meydanında karşılaştınız, buluştunuz. Bundan sonrası size kalmış. Tam o sırada Bey çıkmış gelmiş o kalabalığın içine. Selek demiş, yakaladım seni. Kızımın yanındasın. Bey kızı ne dese olmamış. Bey, bu iş bugün burada bitecek demiş, evlendirmiş kızını Selek Beyle. Selek beyin şehirde oldukça güzel bir konağı varmış. Bey kızıyla oraya yerleşmişler. Ancak Bey kızı sabahtan gece yarılarına kadar konağına uğramayan Selek Bey ne yapıyor diye merak etmiş. Konakta, Selek Beyin ana diye hitap ettiği kadını bulmuş. Anam demiş nereye gider bu adam. Kadın, yarın sabah ben demiş seni kaldırayım da düşelim peşine. Ertesi sabah, kadın ve Bey kızı, takılmışlar Selek beyin peşine. Selek Bey, açların yoksulların hanelerine onlar uykudayken erzak çuvalları bırakıyormuş.
Kendine ait aşhanelerde karınlarını doyuruyor. İşi olmayanlara iş veriyor, hastaların gönlünü alıyor, onların ihtiyaçlarını karşılıyor bu işlerden çok mutlu oluyormuş. Ahalinin Selek Beye ilgisi ve alakası karşısında Bey kızı o kadar duygulanmış ki sarılmış yaşlı kadına ağlamış. Sur dibinde Selek Bey çorba kaynattırmış, etli pilavlar pişirtmiş, gelmiş kazanın başına, almış eline kepçeyi. Yaşlı kadın, Bey kızı demiş koş kazanlardan birinin başına, kap kepçelerden birini haydi durma. Bey kızı çorba kazanının başına geçmiş, almış eline kepçeyi, kendine uzanan taslara bol kepçe tarafından çorba koymaya başlamış. Ahali, Allah senden razı olsun Bey kızı demeye başlamışlar. Selek Bey, çorba kazanının olduğu yere baktığında ne görsün Bey kızı çorba dağıtıyor. Gözleri ana dediği yaşlı kadını aradıysa da onu görememiş.
Konağa vardıklarında Selek Bey, Bey kızı demiş, şimdi anladın mı neler yapmaya çalıştığımı? Bey kızı o günden sonra, Selek Beyi sevmeye ve anlamaya başlamış. Ancak Beyi kışkırtanlar bu yaklaşımı da avantaja çevirmişler. Beyi damadıyla karşı karşıya getirmişler. Bey sudan bir meseleden olay çıkarmış, yerimde gözün var diyerek atmış Selek Beyi zindana. Şehrin önde gelenleri, Beyim demişler, öyle iyi bir iş yaptın ki, bir daha oradan hiç çıkamasın. Kızını da çek al yanına. Zindanda onun işini bitirelim. Ahali aleyhimize döndü. Kimse bizi sevmez saymaz oldu. Varsa yoksa Selek diyorlar. Eli selekmiş, eli açıkmış, sofrası meydandanmış, fakir fukara babasıymış. Sen dahil hepimizi sildi attı.
Yaptığı şeyler Payitahtta anlatılıyor. Bu yarın yetkili olsa hiçbirimize göz açtırmaz, şehirde ağırlığımız kalmaz. Ahaliye bunun kadar yüz veren şımartan olmadı. Aman ha beyim demişler. Bey, varmış Selek Beyin konağına, kızını konaktan çekip almış. Bundan böyle demiş senin yerin benim yanım. Hani sevmiyordun, hani istemiyordun, hani ahalinin dedikodusu bitsin diye vardıydın. Tamam işte, kendi rızanla çıktın geldin say. Kızın anası zaten demiş birkaç gün içinde Selek diye biri hayatta kalmayacak. Sen en iyisi mi yol yakınken vazgeç Selekten, Bey kızı gece yarısı sessizce çıkmış Bey Konağından hemen Selek Beyin adamlarını bulmuş anlatmış durumu. Ertesi gece şehrin ileri gelenleri katillerden on kadar adam bulmuşlar. Zindancılara birer kese akçe verip, o karanlık yüzlü adamları sokmuşlar zindana. Adamlar zindana dalıp köşe bucak aramaya başlamışlar Selek Beyi. Selek Beyi kimse bulamamış, ona benzettikleri iki kişiyi de oracıkta öldürmüşler.
Selek Beyin adamları Bey kızı onları haberdar ettiği gece kaçırmışlar Selek Beyi zindandan. Selek Bey, katil sürüsü onu zindanda ararken, o katilleri üzerine gönderenlerin konaklarını basmış. Her birini tek tek yakalayıp, getirmiş atmış kendi konağının mahzenine. Yalnızca Beye dokunmamış. İleri gelenlerin en güçlü olanı, Selek demiş, öldün sen. Bize bugüne kadar kimse karşı gelemedi. Biz dağ misali adamlarız, sana gelince sen tepe bile değilsin. Aklın varsa çöz ellerimizi, bu hareketini yapılmamış sayalım. Ahaliden ileri gelenlere yakın olanlar varmışlar Bey konağına Beyim demişler, Selek zindandan kaçmış, bizim ağalarımızı Beylerimizi yakalayıp, kendi konağına hapsetmiş. Gel ne yapacaksan yap, yakalayıp as şu densizi kurtar ağalarımızı Beylerimizi. Bey, muhafızlarıyla kuşatmış Selek Beyin konağını. Selek Beyin bazı adamlarını satın alıp, konağı teslim almış. Beyleri ağaları kurtarmış. Selek Beyin onca zamandır yardım ettiği, onlar için kendini paraladığı insanlardan bir tanesi dahi ne oluyor ne bitiyor diye gelmemişler.
Bey, şehrin meydanına koydurmuş darağacını Selek Beyi asmak için hazırlık yapmaya başlamış. Bey kızı, çıkmış meydana hepinize yazıklar olsun demiş, Selek Bey az sonra asılacak, size özgürlük veren, her derdinize koşan Selek Beyi bu kendinden başkasını düşünmeyen insanların eline nasıl bırakırsınız. Selek Bey bu şehrin insanlarına iyilikten başka ne yaptı? Meydanda derin bir sessizlik varmış. Selek Beyi getirmişler. Tam asacakları sırada, durun diye oldukça gür bir ses duyulmuş. Neden duralım diyenlerin üzerine de ok yağmış. Bey, bir de bakmış ki, Memleketin Sultanı. Ahali diz çökmüş. Sultanın adamları Selek Beyi, Sultanın yanına getirmişler. Sultan, dönmüş Şehrin Beyine, sen demiş Bey falan değilsin. Kızının konuşmasını sonuna kadar dinledim. Sonra dönmüş ahaliye. Ahali demiş memleketin her köşesini gezdim, sizin kadar nankör, vicdansız bir ahali görmedim. Dar ağacına yürüseniz, beyin ve çıkarcı ağaların beylerin üzerine yürüseniz mesele biter, Selek Beye olan sevginiz ortaya çıkardı. Selek Bey asılacaktı, ardından da vah vah diyecek işinize gücünüze bakacaktınız öyle mi? Çekmiş kılıcını almış Beyin kellesini. İbreti alem için, Beyi kışkırtanlardan bir tanesi dahi sağ kalmamış.
Anlatırlar ki; Sultan şehrin ahalisinin neredeyse tamamını sürmüş o şehirden, her birini akılları başlarına gelsin diye bir dağ başına göndermiş. Şehre yeni ahali iskân etmiş. Selek Beyi, şehre Bey tayin etmiş. Bey kızından da memleketin her tarafında övgüyle bahsetmiş. Selek Bey ve karısı el ele vermişler şehirlerini memleketin en gelişmiş şehirlerinden biri haline getirmişler. Sürgün edilen ahaliden Sultan tarafından affedilenler on sene sürgünden sonra şehirlerine gelmeye başlamış. Hıyanetler, nankörler, kadir kıymet bilmezler ise bir daha şehirlerine dönememişler. Selek Beyin hikayesi nerde bir hıyanetlik yapan, nankörlük eden olsa onlara Selek beyin Hikayesi anlatılmış…
Şehir şehire, Selek Bey Selek Beye, Bey Beye, Bey kızı Bey kızına, ileri gelen ileri gelene, haset hasede, fesat fesada, kışkırtıcı kışkırtıcıya, yalancı yalancıya, hıyanet hıyanete, nankör nanköre, zindan zindana, konak konağa, meydan meydana, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…