Bu alıntılar, yazar Erol Sunat’ın “Hesap” kavramına çok yönlü bir bakış açısı sunduğu bir makaleden alınmıştır. Yazar, “hesap” kelimesinin başlangıçta soğuk gelebileceğini belirtse de, aslında bunun insanları mutlu edebilecek ve rahatlatabilecek olumlu yönleri olduğunu vurgular. Metin, öğrencilere ücretsiz bir öğün yemek verilmesi gibi önemli sosyal sorumluluk hesaplarının zor olmadığını öne sürerek toplumsal konulara odaklanmaktadır. Ayrıca, İsrail ve Çin gibi uluslararası aktörlerin işlediği zulümlerin hesabının nasıl verileceği sorusunu sorarak ahlaki ve tarihi sorumluluk konularına değinir. Son olarak, metin, iktisadi zorluklar, barınma sorunları ve yüksek vergiler gibi Türkiye’deki güncel mali ve matematiksel hesap meselelerini ele alarak günlük yaşamdaki hesapların zorluklarını ortaya koymaktadır.
Hesap kavramı soğuk ya da itici gelebilir. Hesaba çekmek, hesaba çekilmek, hesapsız davranmak, hesap bilmemek, yaptığı hesabın içinden çıkamamak, hesaba kitaba uymayan hal ve hareketlerde bulunmak gibi çok şey sayılabilir.
Her kavramın göze ve kulağa hoş gelebilecek yönlerini bulmak ya da takdimini öyle yapmak elimizde…
Hesap gibi ciddi bir kavram yüzleri güldürdüğü an neden sempatik gelmesin ki?
Hesap insanları sevindirmeli…
Mutlu etmeli…
Rahatlatmalı…
Nefes aldırmalı.
Hesabı insanımızın sırtındaki yüklerden kurtarma adına yaptığımızda, ülke bayram yerine döner.
Üstelik, Türk Milleti bütün bu güzellikleri bir değil bin kere hak ediyorken…
Yapılması gereken güzelliklerinden en önemlilerinden biri;
Öğrencilerimize bir öğün ücretsiz yemek vermek…
Bu hesap zor değil…
Hele imkânsız hiç değil…
Çocuklarının beslenme çantalarına neredeyse hiçbir şey koyamayan velilerimizi bu çırpınmadan kurtarmanın hesabı için dilerim daha fazla geç kalınmaz…
Temennimiz, bu işin hesabının hiç vakit kaybetmeden yapılarak öğrencilerin, anaların ve babaların sevindirilmesi…
*****
Orhan Baba” Hatasız kul olmaz” dese de o güzel şarkısında…
Kullar hesap kitap konusunda hatayı kabullenmiyorlar.
Ben hata yapmam, benim hesabım şaşmaz diyen diyene…
Orta Doğuyu kan ve ateşe boğan Gazze’de on binlerce masum insanın kanına giren, katleden İsrail bu hesabı nasıl ödeyecek?
Doğu Türkistan’da Uygur kardeşlerimize hayat hakkı tanımayan, hürriyetlerini ve inançlarını gasp eden Çin nasıl verecek bunun hesabını?
Yaşatılan insanlık ayıbı korkunç boyutlarda. Tarih bu türden hesaplardan kurtuluş olmadığını defalarca yazsa da okumak arada bir tarihe bakmak kimsenin işine gelmiyor.
Zulmeden yaşattığı zulmü görüyor. Kader ağlarını örüyor. Kimsenin ahı kimsede kalmıyor bu dünyada.
Yapanın yaptığının yanına kâr kalmadığını en iyi dünya bilir. En yakın şahit o…
Zalimlerin, dünyayı birbirine katanların, binlerce milyonlarca insanın ölümüne ve yok olmasına sebep olanların nasıl hesap verdiklerinin canlı şahidi dünyamız.
Çünkü bu dünyada ne kaçacak bir yer var ne de göçecek…
*****
Rahmetli Barış Manço, “Yaz tahtaya bir daha / Tut defteri, kitabı / Sarı çizmeli Mehmet Ağa / Bir gün öder hesabı” dememiş miydi?
Kara gün kararıp kalmaz denmiştir. Garibin elinden bir tutan, yoksulun kapısını bir açan, fakirinin halini bir soran, fukaranın kapısını bir çalan, sarı çizmeli Mehmet Ağa diye birileri Hızır misali yetişir kendiliğinden…
Hesaplar kapanır, borçlar ödenir, kimin ödediğini çoğu kez ne bakkal bilir ne de borcu ödenen.
Rahmetli Manço’nun işaret ettiği gibi Türk Milletinin gani gönüllü sarı çizmeli Mehmet ağaları tükenmiyor çok şükür…
*****
Hesap ödeme konusundan bihaber olanlar, eliyle cebi arası bir kilometre olanlar, hesap ödeme denildiğinde eli titreyenler cimriliğin kitabını yazmış olanlar hesap denildiğinde hemen soruyorlar….
Bu hesap ne hesabı?
Kimin hesabı?
Neden ben ödüyormuşum?
Bazılarına hesap ödemek nasip olmaz demiş atalar?
Cömertlikten nasibi olmayan nasıl ödesin hesabı?
Ne hesabıymış bu diye soranlara da…
Ebcet hesabı diye takılanlar var.
İlahi dostlar biz toplama çıkarmanın, çarpma bölmenin hakkından gelememişken, nasıl çıkacağız ebcet hesabının içinden.
Hesap meselesine daldınız da derinlere indiniz mi hesap çok bilinmeyenli denklem olur o hiç çözemediğimiz havuz problemleri olur, ihtimal hesapları olur.
Adına hesap da denen Matematik hesapların ağası, cümlemizin başının belası, çıkar gelir baş köşeye oturur mu oturur.
Şakası bile birçoğumuzu ürpertiyor. Matematiği zayıf, Matematikten sınıfta kalmış milyonlar var bu memlekette…
*****
Kul ne hesaplar yapar ne hesaplar…Dünyanın hâkimi olmaya düşler yetmez, başka dünyalarında sahibi olmaya kalkar. Ölünceye kadar bitmez hesabı, çekişmesi…
Her zaman daha fazlasını isteyen insan, kendinden başkasını düşünmeyen vahşi bir egoya sahiptir.
Önüne geçilemeyen egolar geçmişte Nemrut gibi Firavun gibi, Roma İmparatorları gibi kendini “tanrı” gören yaklaşımlara ulaştı. Bugün bu düşüncelere saplanıp kalanlarda yok değil…
“Ben istersem yaşarsın” gibi saçmalıklar taraftar bulabiliyor.
Kendi hesabınca büyük oynadığını düşünen insan, ölümlü olma haliyle yüzleşememe gibi bir açmazın içinde.
Tarih denen tekerrürü yok saymaya kalkmaları ise, akıllara ziyan bir konu. Nasıl yanlış bir hesabın içinde olduklarının göstergesi.
Fani dünyanın hiç kimseye kalmadığı ve kalmayacağı en çarpıcı bir biçimde anlatılmış da olsa o gerçekler pas geçiliyor.
Kulun hesabının şaştığı bilinir bilinmesine de…
Kimse benim hesabım yanlış demez…
Hesabı tutmayan, ben yanılmışım, ben bu konuda haksızım deyip geri çekilmez.
Hesap içinde hesapların olduğu sır değildir.
Kazanmak kadar kaybetmenin de var olduğu dünyamızda, kaybedenlerin hesapları bir başkadır, kazananlarında…
Kaybeden kaybetmeyi sindiremez, kazanan kazanmaya doymaz, kanaat etmez.
*****
Herkes kendince değişik hesaplar yapar. Ben bugüne kadar hiç hesap yapmadım, yapmaya da niyetim yok diyen yalancıları saymazsanız, hesap yapmayanımız yoktur. En basitinden tutun hayaliniz, amacınız, hedefiniz her neyse o hesaplar yapılır.
Tutan hesaplar, tutmaya çok yakın hesaplar, bir türlü tutmayan hesaplar gibi anlatımlarınız pek çoktur.
Manevi olarak düşünüldüğünde hesabında yanılmayan bizi yaratandır. Biz ömür boyu hesap yaparız. Yaptığımız hesapların tutanları, gerçekleşenleri olduğu gibi, birçoğu da çeşitli sebeplerden ve nedenlerden dolayı olmamıştır. O olmayanlar için taktığımız kulplar, öne sürdüğümüz gerekçelerin haddi hesabı yoktur.
Büyük Mutasavvıflardan Erzurumlu İbrahim Hakkı, “Deme niçin şu şöyle/Yerincedir o öyle” diyor.
Eskiden yapılan hesabın da kitabında bir duruşu vardı. Hesap yanlış yapılırsa insanları yaralar, üzer, ümitsizliğe sürükler, hesap konusunda güvensizliklere yol açar.
Hesabın bir erdemli bir ruhu vardı. Yanlış olmuş yanlış hesap edilmiş şöyle olacaktı böyle olmuş, işin aslı şudur diyen hesaba ne diyebilirsiniz?
İşte o zaman yanlış hesap Bağdat’tan döndü demek hesap konusunun hakkını teslim etmek olur
Hesap iyi yapıldığında insanlar ferahlar…
Rahatlar…
Şikayetler sona erer…
İstikrar hâkim olur ortalığa…
*****
Pazar hesabında ikinci el açık ara önde…
İkinci el kapış kapış…
Barınma hesabında işler iç açıcı değil…
KYK yurtları, özel yurtlar ve kiralık evler yeterli değil…Üstelik fiyatları öğrencilerin aileleri tarafından karşılanabilecek durumda değil…Burslar yetersiz…
Barınma hesabı zor dostum zor dedirtiyor.
Zam hesabı, maaş hesabı konusu ise en erken aralık ayını bekliyor. Zam hesabı maaş hesabı ocak şubat aylarına sarkacağına göre emekli ve asgari ücretlinin ne yapacağı bilinmiyor.
Vergi hesabı çok daha ilginç araba sahibi olmak hayal. Avrupa’nın en pahalı arabalarını satma konusunda ilk sıradayız. Sebebi yüksek vergi nedeniyle ülkemiz ilk sırayı almış.
Ev hesabı, ev hayali umutsuzluğa dönüşenlerle dolu. Banka kredilerini ödeyebilecek maaşı alan yok.
Hele emekli ve asgari ücretlinin ev sahibi olması imkânsız görünüyor. Çalışan kardeşlerimizin de maaşı banka kredisini karşılayamıyor.
Tatil hesabı falan da yapamıyoruz.
Tasarruf hesabı, karnını zar zor doyuran insanlar için ağır bir şaka gibi…
Hayat hakkı hesabında öldürülen kadınların hesabını kim verecek?
Doğalgaz, elektrik ve su hesabı, kira hesabı, kredi kartı hesabı sıradalar…
Sonrası galiba içli bir şarkının mısralarında…
“Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben hâlime / Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…”