Umarım Trendyol Süper Lig’de “Kopmalar erken olmaz”, ancak ufukta böyle bir manzara görünüyor. “Galatasaray 25. Şampiyonluğuna umduğundan çok daha kolay ulaşacak” gibi görünüyor. Bu durum Türk Futbolu’na çok büyük zarar verir. Avrupa’da başarısızlığın temel nedenlerinden biri de bu. Rekabet zayıf olursa güçlenemezsiniz…
Merhaba değerli okurlarımız, merakla beklenen Fenerbahçe – Galatasaray maçı oynandı. Sonuçta Galatasaray Kadıköy’den 3-1 galip ayrıldı.
Maçın kadroları açıklandığında, oğlumu aradım “Yunus Kadıköy’ün baskısını kaldıramaz, ayrıca Mertens ile başlamak riskli” dedim. Çünkü İstanbul’da yağmur yağdığı ve zeminin doğal olarak olağandan daha ağır olabilme olasılığı gerçekleşirse, Mertens’in fizik gücünü zorlayacağını düşündüm. Ayrıca “Fenerbahçe orta sahasında oynayan futbolcuların, Galatasaray’ın orta sahasındaki oyunculardan daha güçlü olmasının” maçın sonucuna etki edeceğini düşündüm ve yanıldım. Yanıldığıma da çok sevindim…
İlk 10 dakika Fenerbahçe düşündüğüm gibi üstün oynadı. Bu tip maçlarda yakaladığınız pozisyonları gole çevirmeniz gerekir. 9. Dakikada Fenerbahçe Szymanski ile mutlak golü kaçırınca, maç dengelenmeye başladı. Dakikalar ilerledikçe Galatasaray maçta üstünlüğü ele aldı. Fenerbahçe sekiz dakikada kalesinde iki gol gördü. Bu goller Fenerbahçe’nin dengesini iyice bozdu. İlk yarı maç rahat “5-0 bitebilirdi.” İkinci yarı Gabriel Sarra maçı 3-0’a getirdi. Dzeko’nun penaltı golü maçın skorunu ilan etti 3-1.
Çok kısa maçı özetledik. Gelelim ne oldu da Galatasaray bu kadar rahat kazandı. Öncelikle ilk tebriğimiz Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk’a. Anımsarsanız Okan Buruk’un dengesi bozuldu demiştik. Bu maçta son derece doğru bir oyun planı ile oynadı. Geçen yazımızda “Fenerbahçe’nin yumuşak karnı Çağlar-Osterwolde hattı” demiştik. Dikkat ettiniz mi, Galatasaray bu hattan çok atak yaptı ve pozisyon buldu.
Hep diyoruz “Futbol matematikteki cebir değildir, oyunu okuma sanatınız iyiyse ve planınız tutarsa kazanırsınız…” Ülkemizde futbol “günü birlik sonuçlarla yorumlandığını” belirtmiştik. Fenerbahçe Jose Mourinho’yu işler iyi giderken “Dünyanın en büyük beş Teknik adamından biri, onu eleştiremeyiz” diyenler, dünkü maçtan sonra, “eleştiri yağmuruna” tuttular. Biz ülke olarak hep bunu yapıyoruz. “Siyasette, sporda her konuda… İşler illa kötü gidecek ki, gerçekleri görüp eleştirelim…” Dün Spor Yorumcuları, altıncı maçta “Kral Çıplak” diyebildi…
Fenerbahçe altı haftadır aynı oyunu oynuyor. Jose Mourinho’yu eleştirmek, şimdi akıllarına geldi. Fenerbahçe yorumcuları bir hafta boyunca “Hep algı operasyonu” içinde oldular. Bu ülkede Galatasaray ve Fenerbahçe üzerinden prim yapmaya çalışan bir basın ordusu var. Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarının yorumcularını dinlerseniz, “Hakemler hep bir takımı tutuyor, TFF hep suçlu, aslında takımlar iyi oynuyor ama gelin görün buna engel olanlar var. Sonuç Edirne’nin ötesinde hüsran oluyor…” Lille gibi genç bir takım, Fenerbahçe’yi eliyor, İsviçre Ligi’nin sonuncusu Young Boys, Türkiye Süper Ligi’nin şampiyonunu kupa dışına atıveriyor… Sonra da aramızda niye böyle oluyor muhabbetlerini yapıyoruz.
Peki Fenerbahçe takımında aksayan taraflar neler? Öncelikle bu takımın iki önemli futbolcusu “Maximin ve Tadiç aynı anda oynamaz.!” Niye derseniz? İkisi de birer devrelik futbolcu. Maximin, Suudi Arabistan’da bayağı kilo almış. Gerçi fiziken iyi olan bir Maximin’in bu ligde ancak hayalini görürüz. Tadiç yaşından dolayı artık fizik olarak 90 dakikayı çıkaramaz. İkisini birer devrelik oynatmak zorundasınız, Mourinho inatla ikisiyle başlıyor. Ayrıca Tadiç’i “10 numara da oynatabilirsiniz.” Tadiç, Maximin ve Dzeko aynı anda oynamaz. El Nasri niye alındı? 25 Milyon Euro verildi bu çocuğa. Göztepe maçında göz dolduran El Nasri’den eser kalmamış. Yazık. Jose Mourinho “Galatasaray derbisi kaybedince” eleştiriliyor. Peki şimdiye kadar neredeydiniz? Futbolcu oynayarak kazanılır. Aynı hatayı Okan Buruk yaptı. Kerem Aktürkoğlu inadından Zaha harcandı. Hem Galatasaray kaybetti hem de Galatasaray’ın paraları sokağa atıldı. Hocaların böyle kaprisleri her zaman büyük sorun olmaktadır. Jose Mourinho’yu yönetemeyen bir Fenerbahçe Yönetimi var maalesef.
Fenerbahçe Yönetimi’nin derdi “Futbol Takımı değil, Galatasaray’ın açıklarını aramak…” Derbi öncesi “Galatasaray’ı Devletin birimlerine şikâyet etmekten, futbol takımıyla ilgilenmemeleri” bu sonucun en temel nedenlerinden. Çok merak ediyorum, Fenerbahçe’de futboldan anlayan kaç yönetici var? “Transfer yaparken dertleri Galatasaray’ın elinden futbolcu kapıp, transfer çalımı yapmak…” Böyle bir yönetimden doğru transfer beklenebilir mi? Kostiç’i niye aldınız? Sol bek oynayabilir diye. Bunu Jose Mourinho bir söyleşide söyledi. Peki Galatasaray maçında niye oynamıyor? Çünkü Kostiç kanat forvet de ondan. Forvetten bek olmaz, birileri bunu Mourinho’ya anlatmalı. Kaan orta saha futbolcusu, bek oynarken sorun yaşıyor… Şimdi Barış oynadı diyeceksiniz. Barış bu mevkide sürekli oynarsa, güçlü bir rakip karşısında defoları ortaya çıkar. Osterwolde “Sol stoper olmasına karşın, sol bekte zorlandığı” gerçeği ortada.
Mourinho sonuç odaklı bir futbol oynatır. Aykut Kocaman’ın daha usta versiyonu. Peki Fenerbahçe taraftarı Aykut Kocaman’ı niye istemiyordu? Vizyondaki Hoca, Aykut Hoca’nın daha ustası… Fenerbahçe taraftarı daha bunun farkında mı? Taraftar “Fenerbahçe gibi güçlü ve büyük bir takımın oynaması gerektiği gibi oynaması hayali kuruyor.” Boş hayal…Fenerbahçe’nin bir şanssızlığı da Mourinho’nun “Şaşalı ve başarılı döneminin kapanması ve yaklaşık on yıldır lig şampiyonu olamadığı bir dönemde, takımın başına gelmesidir.” Zaten Aziz Yıldırım’ın Mourinho’ya “Bizim sana, senin Fenerbahçe’ye ihtiyacın var” sözü kesinlikle doğru bir saptamadır. Ancak birilerinin Mourinho’ya Türkiye’yi anlatması gerek. Burası Avrupa’ya benzemez. Yapılan bir söyleşi de “Fenerbahçe’yi bu yıl olmasa da gelecek yıl şampiyon yaparım” demesi, ülkeyi tanımadığı gerçeğinin kelimelere dökülmüş halidir. Eğer bu yıl Fenerbahçe şampiyon olamazsa, “Fenerbahçe Başkanı sayın Ali Koç ile kol kola giderler Fenerbahçe’den…”
Fenerbahçe bu haliyle ne Beşiktaş ne de Trabzon maçlarında puan alamaz. Dünkü oyunla her iki takımda Fenerbahçe’ye üçten aşağı atmaz… Mourinho ve Ali Koç ikinci yarıyı göremez. Fenerbahçe Yönetimi artık aklını başına toplayıp, takımla daha çok ilgilenmeli. Bu arada Asbaşkanı Acun Ilıcalı’nın maç sonunda yaptığı açıklamalarda “Kendisinin futbol gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunun” en güzel kanıtıdır. Ilıcalı futbolun gerçeklerinden o kadar uzaktır ki, El Nesyri sorusuna, Osimhen’in oyun performansıyla yanıt vermektedir. Gazetecilerden biri de “Osimhen, sizin defansı tek başına darmadağın etti ve bir asist yaptı” karşılığını veremedi… Yazık, bu ülkede “Spor gazeteciliği de rahmete gitmiş…” Eeee, sırf “Fenerbahçe Genel Kurulu’nda hayal tacirliği yaparsanız”, böyle komik durumlara düşersiniz… Fenerbahçe yanlış yönetiliyor…!
Gelelim Galatasaray’a… Transfer döneminin bitmesi takıma yaramış. Okan Buruk kendini toparlamış görünüyor. Basın toplantısında “Bir ara uzun topla oynamaya başladık, daha sonra toparladık” cümlesi ilginçti. Sormazlar mı adama “Beşiktaş ve Young Boys maçlarında niye böyle oynadın?” diye. Günümüz futbolunda artık “hızlı ve dikine oynamak ilkesi geçerli.” Takım gidenler sayesinde “Tek pas ve dikine oynama konusunda” her maç daha iyiye gidiyor. Artık bu takım “Akıcı oyunu rahatlıkla” oynuyor ve oynayacak…
Kadıköy’ün kahramanlarına gelince… Bence hepsi iyiydi. Ama burada Yunus’a ayrı bir paragraf açalım. Bu çocuk oynadıkça daha iyi olacak. Takıma alıştıkça ve kendine güvenini kazandıkça “Galatasaray’ın en önemli transferi” olacaktır. Yunus’un bu performansı böyle sürerse Milli Takımın vazgeçilmezi olur.
Gelelim Gabriel Sara’ya… “Bizim çok bilmiş, tribün yorumcuları bu çocuk için demediklerini bırakmadılar.” İngiltere İkinci Liginden neden transfer yapıldığından tutun da vasat bir oyuncu olduğuna kadar bir sürü mantıksız eleştiri yaptılar. Hep dediğimiz gibi “Bunlar tribün yorumcuları olduğu için”, iki maçta gol atıp, gol katkısında bulununca “Bu eleştirileri unutup, övgüler” başladı. Eeee, biz yıllardır bu tip, gazeteci görünümlü yorumculardan çekiyoruz. Sara bu yakımın en önemli parçası olacak. Biraz daha uyum sağladığı zaman, takıma daha çok katkıda bulunacak. Bu arada “Futbol Cahili gazeteci görünümlü gazeteciler”e önerim, İngiltere Championship (Bizde karşılığı Trendyol Birinci Lig) Ligi’ni izlesinler. Bizim “güya Süper Lig’den” daha kaliteli olduğunu göreceklerdir.
Galatasaray daha iyi takım olma yolunda büyük adım attı. Umarız Okan Buruk “Doğrulardan vazgeçmez, futbolcu öğütmeye son verir.” İnşallah Okan Buruk “Yeni sistem bulma hayaliyle” gereksiz hareketlere imza atmaz…
Bir iki söz de Beşiktaş’tan söz edelim. Beşiktaş’ta düşüş başladı. Sezon başındaki uyum bozuldu. Rakipler Beşiktaş’ı çözmeye başladı. “Gedson Fernandes’in sahte santrforluğu ve Rafa Silva sihri” artık işe yaramıyor. Eyüpspor ilk 15 dakikada üç net pozisyon kaçırdı ve maçı Beşiktaş uzatmada bulduğu penaltı ile zar zor 2-1 kazandı. Beşiktaş’ın bu düşüşü hayra alamet değil. Uyarı görevimizi yapalım.
Umarım Trendyol Süper Lig’de “Kopmalar erken olmaz”, ancak ufukta böyle bir manzara görünüyor. “Galatasaray 25. Şampiyonluğuna umduğundan çok daha kolay ulaşacak” gibi görünüyor. Bu durum Türk Futbolu’na çok büyük zarar verir. Avrupa’da başarısızlığın temel nedenlerinden biri de bu. Rekabet zayıf olursa güçlenemezsiniz…
Bu arada şu konuya da çok kısa değinelim. Fenerbahçe’nin arka bahçesi görevini yürüten Çaykur Rizespor tribünlerinin “Trabzon kümeye” tezahüratı çok çirkin. Aman dikkat etsinler, “Fenerbahçe yağcılığı yapayım derken, kümeye düşmesinler.” Yoksa kendilerini toparlayamazlar. Bursaspor, Eskişehirspor gibi örneklere baksınlar. Bıraksınlar bu işleri…
Bu hafta “Avrupa Kupaları maçlarımız var.” Galatasaray dışında, Fenerbahçe ve Beşiktaş bu futbollarıyla başarılı olamaz maalesef. Dileğimiz takımlarımızın maçları kazanmamız. Ama görünen manzara iç açıcı değil. Bizden uyarması…
Hoşça kalın.
NOT: Bize ulaşmak isteyen dostlar [email protected] adresine mail atabilir. Düşünce ve önerilerinizi bekliyoruz. Sevgiyle kalın.