A. Yağmur Tunalı
A. Yağmur Tunalı

Zeynep Hanım da Göçtü

featured

Türkiye’nin büyük dilcisinin, onlarca dilcinin toplandığı bir sempozyumda bu dünyayı terk edişinin duyurulması kaderin ona bu dünyadaki son iltifatı gibiydi.

Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, 1921 5 Temmuzunda İstiklâl Savaşı içinde doğdu. 104 yıl yaşadı. Cumhuriyetimizin, millet sevgisiyle coşmuş ilk neslinden şâhâne bir örnekti. Türk dilinin tarihî gelişimini, gramerini ve ses özelliklerini çalışan bir dilciydi. 23 kitabı ve 300’den fazla makalesiyle dile bütünlüklü bakışın örneklerini verdi.

Dili müze malzemesi gibi gören dilcilerden değildi. Türkün yüksek idare kudretiyle şekillenen dilini, varlığını anlama gayretindeydi. Türklüğü olduğu gibi dilini de bütün devirleriyle benimseyerek, iniş çıkışlarıyla değerlendirecek bir bakışın insanıydı. Bilgin olarak objektifti. Türk olarak sevgisi de bu objektiflikle çerçeveliydi.

Eserlerinin isimlerinden bile bu bütünlüğü çıkarmak mümkündür. Çalışmalarının ağırlığı Oğuz Türkçesi ve ağız çalışmaları gibi görünür. Bu dili anlamada halk dilini, derlemeleri esas almakla beraber, klasik eserlerin (Fuzûlî’nin Dili Hakkında Notlar gibi) dil özelliklerini de ihmal etmez. Konuşulan dil ve bütün dönemlerin edebiyatı merkezdedir.

İliklerine kadar Türk

Cumhuriyet’in ilk nesline mensup olanlar, hangi işi yaptığı fark etmeksizin memleket derdindedir. İdare konularını, iç ve dış siyasi gelişmeleri yakından takip ederler. Ve mutlaka görüş bildirirler.

Zeynep Korkmaz, dil davasına genç yaşında girer. DTCF’de öğrenciyken 1941’den itibaren Türk Dil Kurumu’nun üyesidir. Bu üyelik, 1982’de TDK’nın Anayasa’ya konulan Atatürk Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu’na bağlanışına kadar devam eder. Bu kurumun oluşturulmasında da hizmeti vardır. İhtilâl Konseyi’nin Genel Sekreteri Haydar Saltık’la görüşmüşlerdir. Dernek statüsündeki TDK’nın uzun yıllar boyunca yaptığı işlerle ilgili rahatsızlık vardır. Yardım isterler.

Sanırım 1981 olacak, yakın tanıdığı bir grup aydına bu konuyu açmıştı. Emine Işınsu-İskender Öksüzlerin evinde on kişi kadar fikir ve sanat adamı toplanmıştık. İçlerinde en genç bendim. TDK’nın bastığı bazı eserleri tarayarak Hoca’ya verdik. O da rapora bağladı. Konsey’in yeni “Kurum” oluşturma kararına gerekçe teşkil eden belgelerden birinin bu rapor olduğu sonraları çok konuşuldu.

Memleket meselelerinden kaçılmaz

Bilim adamı ve aydın dünya ve memleket meselelerinden uzak duramaz. Eskiler özellikle böyleydi. Zeynep Korkmaz’ın gençlik çağlarından itibaren konuştuğu, yazdığı ve yer yer tavır aldığı bilinir.

Cesur çıkışları da bilinir. Bizim okuduğumuz anarşi yıllarında sık sık boykotlar, forumlar olurdu. Sağ veya sol gruplar zorla sınıfları boşaltırlardı. Bunlardan birinde Zeynep Hoca’nın sınıfa giren gruba karşı, “Kimse oturduğu yerden kalkmasın! Bu ders yapılacak!” dediğini ve anarşist gençleri engellediğini efsane gibi konuşurduk. Çünkü bu tavrı gösterebilen Hoca da ender bulunurdu.

Hakkında anlatılanlardan biri de asistanlığı sırasında geçen tatsız bir olaydı. 1948 yılında, Pertev Naili Boratav, Behice Boran ve Niyazi Berkes’in DTCF’den atılmasıyla ilgili Zeynep Hanım suçlanmıştır. Kendisi de bu ağır suçlamadan rahatsızlığını sıkça söylerdi. Olay şudur: Bütün öğrencilere adı geçen hocaların derslerde neler anlattığı sorulmuştur. Zeynep Korkmaz’ın verdiği cevap diğerlerinin ifadelerinden daha detaylıdır. Onun farkı parlak bir öğrencinin anlatılanları genişçe hatırlaması ve anlatmasından ibarettir.

Bu gibi hadiseleri devrine göre değerlendirmek lazımdır. O şartlarda 27 yaşında bir gencin doğacak sonucu düşünmesi ve değerlendirmesi de beklenmez.

Yüzüncü yıl konuşması vasiyet gibiydi

Yüzüncü yaşını kutlarken çekilmiş bir video kaydını görmüştüm. Yanında vefalı öğrencisi, kendisi için armağan kitap hazırlayan Leyla Karahan vardı. O yaşta zihin berraklığına hayret ve hayranlık ilk hissettiğimdi. Sonra söylediklerine dikkat kesildim: “Dil her şeydir” diyordu. “Türkçe maddî-manevî bütün varlıklarımızın toplamıdır” diyordu. “Gençler, dilinizi iyi öğreniniz! Bu temel meseledir.” diyordu. Bütün hayatını adadığı dil alanından süzdüğü bilgilerin özünü böyle söylüyordu. Türk çocuklarının Türkçeye ilgi ve sevgilerinin zayıflığına yandığını hissettiren bir feryat gibiydi.

Yüzüncü yaşında ettiği o sözleri vasiyeti saymak yanlış olmaz.

Vefat haberi dilciler toplantısında geldi

5-6 Şubat tarihlerinde Hacı Bayram Üniversitesi’nde, büyük dilcimiz, sanatkârımız, aydınımız Ahmet Bican Ercilasun için düzenlenen sempozyum vardı. Açılış oturumlarında Bican Hoca’nın yakın arkadaşları konuşuyorlardı. Sıra Prof. Dr. İsmail Parlatır’daydı. Birkaç cümle etmişti ki telefonu çaldı. Hoca sesi kapatmayı herhalde unuttu derken, “Hanım arıyor” diyerek açtı. Meğer eşi Zeynep Hoca’nın başında nöbetteymiş. Durumunu bildiği için telefonu kapatmamış. İşte o telefondan Hoca’nın kaybı haberini dakikasında duymuş olduk.

Türkiye’nin büyük dilcisinin, onlarca dilcinin toplandığı bir sempozyumda bu dünyayı terk edişinin duyurulması kaderin ona bu dünyadaki son iltifatı gibiydi. Acı bir tebessüme yol açtı. Her birimiz türlü yorumlara girdik. Ahmet Bican Ercilasun’un isteğiyle bir dakika saygı duruşunda bulunuldu. Ve 11 Şubat Pazartesi Kocatepe’den uğurladık.

Örnek bir bilgin, örnek bir insandı. Rûhu şâd olsun!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!