Övünmekle, efelenmekle ancak kendimizi aldattığımızı hala öğrenemedik. Bu işin şakaya gelir tarafı yoktur. İsrail’e, Amerika’ya, dünya hâkimlerine lazım olan şeytansa, meleklerin şâhlığına bir gecede geçiriliverir.
Konuşulanlara bakıyorum, o kafalarda hiçbir şey değişmemiş. Suriye’de zafer kazanmışız edalarıyla nutuklar en tepeden söyleniyor. Başımıza neler getirdiklerine bakmıyorlar. Sevinç çığlıkları arasında üst perdeden nutuklar veriyorlar.
Düşünme yok. Dilimizde bu durumu ifade edecek pek güzel kavramlar vardı: Teemmül, temkin, teenni hak getire.
Trump da konuştu ya bizim yeni tip algı masallarının çocukları daha bir coştu. Adam baktı ki bizimkiler efeleniyorlar, tamam dedi, bombayı bırakacağımız kucak belli. Bunlar on üç yıl önce de böyle düşünmeden işe koyulmuşlardı. İhaleyi verivermiştik. Başlarını doğrultamadılar. Anlaşılan o ki ders almamışlar. Yoğurdu üfleyerek yiyeceklerine, yine kızgın süte atılıyorlar. Yine günlük siyasi kaygılar peşindeler. Büyüklük duygusu aç açık bıraktıkları halkın gözünde hala prim yapıyor. Bu kafayla olamayacakları yerlere oynar görünüyorlar. Bir gaz da benden.. dedi ve konuştu.
Onun sözleri anlayana tehlike sinyaliydi. “Zavallı memleket”in başına daha neler geleceğini düşünerek ve yanarak dinledik.
İYİ ANLAMAK LAZIM
Adam kaba saba ve patavatsız. Fütursuzluğu incitici. Fakat ileriye dönük mesajlar veriyor. Ve dedikleri iyi anlaşılmalı. Bu bataklığa gözü kara dalınmaz. Gücümüzü ve imkânlarımızı bilerek, fazla yük altına girmekten kaçınarak, akıllı politikalarla ilerleyeceğiz. Aman ha aman!
Suriye geçmişimizi unutmak olmaz. Olanları iyi anlamadan bugünü değerlendirmeye kalkan yine yanılır. Esad‘ın gidişi on üç yıl önce mümkündü. Bile isteye zamana yaydılar ve bazı yapılar oluşturdular. Bizi de işin içine çektiler. Kısa bir süre sonra asıl planlarına geçtiler ve Esad’ı devirmede bizi yapayalnız bıraktılar. O zaman Amerika, İsrail ve Rusya anlaşmış görünüyorlardı. İran da önemli bir güç olarak devredeydi. Biz o planın dışında kaldık. Niye böyle olduğunu konuşmadan yol yürüyemeyiz.
Bir haftaya Emevi Camii’nde Cuma namazı kılacağız çığlıkları atan devletin başındakiler bizi ne hallere düşürdüler, hatırlayın. Düşünmeden, sonunu hesap etmeden konuştular. Bilenler olacakları görmüşlerdi. Dinlenmediler. Dinlenmemek bir yana hakaretlerin bini bir paraya vardı.
Diyeceğim o ki, baştakilerin yaratmaya çalıştıkları algının bize yine zerrece faydası olmayabilir. Lütfen düşünün! Van minüt efelenmesinden beri kaybettiklerimizin hesabını kimse çıkarmadı. Her efelenmede birileri içerde seçim kazanırken, krizlerin önünü açan kayıplarla sarsıldık. Nüfus dengemizi bozan ve ne getireceğini sonra göreceğimiz planlı göçler yaşandı. Yüz milyar dolarlar kaybettik. İyice fakirleştik.
“İmkân ve kabiliyetleriniz”i bu duruma düşürmüşseniz sizi istedikleri yerde kolayca durdururlar. Lütfen düşünün!
FIRSAT BU FIRSAT TAMAM DA..
Evet bize fırsat doğdu. Bu sefer planı doğru anlamakla başlayacağız. Olanı biteni doğru değerlendirerek, on hamle sonrasını düşünerek hareket edeceğiz. Bu durumda diplomasi, her zamandan daha değerlidir.
Dışişlerinizi istihbaratçılarla doldurarak yapacağınız işlerden değildir. Memleketin kalburüstü diplomatlarını yanınıza alacaksınız. Bir çırpıda ben bile on yirmi isim sayarım. Onlara bilgi akacak. Her konuyu çalışacaklar ve size fikir ve proje sunacaklar.
Az konuşacaksınız. Biz şunu yaptık, bunu dedik demeyeceksiniz. Yapabileceklerinizi yapacaksınız. Kimseyi ürkütmemek esastır. Şu ana kadar konuşulanların, Dışişleri Bakanımızınkiler hariç hemen tamamı uygunluktan uzaktı. Öyle bir dil kullanılmaz. Zarar üstüne zarardır.
Kamuoyuna ve aydınlara büyük görevler düşüyor. Siyasetçilerin kendileriyle sınırlı düşünce ve hareketlerine kurban edilmeyecek bir sürece girdiğimizi usulünce konuşacaklar. Devamlı uyaracaklar. Bir kişinin karar vermesi, bize diken üstünde hissettiriyor. Çoklu akıl yürütmeye dönüşümüz elzemdir.
AKIN AKIN EMEVİ CAMİİ’NE
Övünmekle, efelenmekle ancak kendimizi aldattığımızı hala öğrenemedik. Bu işin şakaya gelir tarafı yoktur. İsrail’e, Amerika’ya, dünya hâkimlerine lazım olan şeytansa, meleklerin şâhlığına bir gecede geçiriliverir. Ve o da iki rekat şükür namazı için Emevî Camiine gider. İsrail’in kumaşı ve tasarladığı kıyafetle. Planladığı hareketlerle.
Bizimkiler Emevi Camii’ne dolarken İsrail Suriye’nin ordusunu imha etti. Şam’a kadar yaklaştı. Suriye’yi dımdızlak bıraktı. Onlar sinagogda şükür âyîni yapmıyorlar. Kendilerini bölgede sağlama almak için her detayı hesaplayarak hareket ediyor ve savaşıyorlar. Dev tezada bakar mısınız? Asıl kazanana bakan yok. Varsa yoksa Emevi Camii…
Üç beş şekle din muamelesi eden kabuk Müslümanlarının psikolojisini iyi biliyorlar. Düşünme yok.
Anlama yok. İsrail, Amerika daha ne ister? Tak yuları istediğin yere götür! Sen orada oyalan, ben işime bakayım!
Evet, onlar işlerine bakıyorlar. Biz doğru-yanlış din psikozları içinde onlara sonsuz alan açıyoruz.