İyi bir doktor, iyi bir hoca, iyi bir siyasetçi, hepsinden önemlisi düzgün bir karakterdi.
Temiz bir Türk milliyetçisiydi.
Güzel adamdı.
Türkiye onu Sağlık Bakanı olduğunda tanıdı.
Yaptığı esaslı işleri bilenler söylesin.
Mesela, aşı meselesi etrafındaki binbir düzeni bize o düşündürmüştü.
Tedbirler almıştı.
Adnan Oktar ve ekibinin kan toplamasının ne manaya geldiğini ondan öğrenmiştik.
Bunlarla kıyasıya mücadele etti.
Kısa bakanlığına önemli başarılar sığdırdı.
Ben her birini sayamam, meslek erbabı bilecek ve söyleyecektir.
İki hizmetini daha hatırlatayım: İlaç israfını gündeme getiren ve tedbirler alan odur.
Eczacıların hala kullandığı Medula Sistemi de onun eseridir.
Osman Hoca’yı, en son Meclis’te yaptığı konuşma ve çıkan tartışmada hatırlarım.
Tayyip Bey’le tartışmıştı.
Kibar bir dille, ölçülü konuşmuş, özel hayata dokunan herhangi bir şey söylememişti.
O konuşmayı ve tartışmayı ibretle ve bir dönüm noktası gibi düşünürüm.
Çünkü bir ilkti.
Sonra Tayyip Bey kürsüye çıkmış ve “Benim eşime, kızıma laf ediyorlar… ” diyerek sert bir konuşma yapmıştı ki o sırada bu hareketi çok yadırganmış ve çok konuşulmuştu.
Osman Durmuş, dördüncü veya beşinci sırada oturuyordu.
Yerinden ateşe dokunmuş gibi bağırdığını hatırlıyorum:
“Sayın Başbakan, lütfen! Ben Hanımefendi’nin adını telaffuz etmedim. Hakkında bir şey de söylemedim. Siz söylüyorsunuz! Lütfen! Lütfen!”
Bu sözü unutmayışım, böyle bir ilkin yaşanmasından duyduğum hayretten dolayı idi.
Şimdi Osman Durmuş’un nezaketine, zerafetine ve Meclis âdâbına, özel hayata saygısına örnek diye yazıyorum.
Türkiye böyle adanmış ruhlu güzel insanlar, başarılı bakanlar gördü.
Aziz rûhu şâd olsun!