A. Yağmur Tunalı
A. Yağmur Tunalı

İşler karıştı

featured

Yazının ana fikri, Türkiye’nin mevcut siyasi ve toplumsal durumunun “işlerin karıştığı” bir düzensizlik içinde olduğu, iktidarın hesap vermediği, keyfi bir yönetim anlayışının hâkim olduğu ve bu durumun toplumsal yozlaşmaya yol açtığıdır. Yazar, özellikle gücün tek kişiye verilmesinin her şeyi bozduğunu ve yeni düzenin aslında düzensizlik getirdiğini vurgularken, ülkenin geçmiş hatalardan ders çıkarmadığı ve bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu endişesini dile getirmektedir. Ancak, tüm olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin bu zorluklardan çıkacak güce sahip olduğu umudunu da ifade etmektedir.

 

Artık yalanlarla, yanlışlarla kuşatılmış bir hayatımız var. Başa getirdiklerimiz, doğruları söyleme ve yapma gereği duymuyor. Çünkü ne derlerse kabul ettirebildiklerini düşünüyorlar. “Kanun nizam varsa da artık biz varız, ne istersek yapabiliriz…” havasındalar.

Demek ki artık bir sistemden bahsedemiyoruz. Ortada uyulan ve uyulacak bir düzen kalmadı. Onlar için hakkın tarifi değişti. “Benim istediğim benim hakkımdır” diyen yağmacı-talancı bir güruh oluştu. Baksanıza zeytin, ağaç, tabiat, çevre dinlemeyen azgın iştahları topraklarımızı keyfince deşiyor. Devlet gücü de arkalarında. Meclis’in son çıkardığı kanun, kör kazmalarını bir yerde daha serbest bıraktı.

 

GÜCÜ TEK KİŞİYE VERMEK HERŞEYİ BOZDU

Yapanların yanına kâr kalacağını düşündüren bir güç baskısı halkı canından bezdiriyor. Görüyoruz. Demokrasilerde halka hesap verilir. O devir bitmiş değilse de askıda. Eskiden siyasetçi vatandaşa karşı diklenemezdi. Hele gazeteciye diklenmek, soru soranı azarlamak görülmüş şey değildi. Şimdi baştakilere soru bile sorulamıyorsa düşüneceksiniz. Bilesiniz ki böyle bir karartmaya razı olanların başına her türlü bela gelir.

İktidarın, siyasetçinin patronu millettir. Vatandaşın görevi oy vermekle bitmez. Verdiğiniz gücü nasıl kullandığını denetlersiniz. Denetimsiz iktidar yularsız attır. Sizi otlağına veya sulağına götürür.

Bugün devlette görev alan herkese bunu hatırlatmak lazımdır. Nasıl göründüklerini ve sorumluluklarını bilsinler. Başımıza gelenlerden elbette birinci dereceden siyasetçiler sorumludurlar. Unutmayalım, tarih önünde sorumluluk aydındadır.

 

YENİ DÜZEN, DÜZENSİZLİK

Geldiğimiz yerde iyiyi, doğruyu ve güzeli ara ki bulasın!

Yeni düzen, düzensizlik getirdi. Otoriteye tam itaat ve her dediğine şeksiz şüphesiz inanılması bekleniyor. Hipnoza uğratıldıklarını düşündüğümüz böyle bir kesim var. Fetullah Gülen tecrübesini yaşamış bir memleket hâlâ nereden aldatıldığına uyanmadı. Din mayınlı saha. Fetölerin sosyal hayatımızı esir aldığı yerde siyaset de öyle şekillendi. Siyasetçi şeyhlere tam inanan ve bağlananlar yağma ve talan kapılarını ardına kadar açtılar.

Siyasette “O ne derse o!” diyenler seçmen değil kesin inançlı kördür.  Öyle diyerek verdiğiniz güçle efendinizin sahteliğe düşmemesi kolay değildir. “Güç bozar” kaidesi siyasette kesindir. Hayatta da çoğunlukla doğrudur. Çünkü insan beşer ve şaşar. Bunları düşünecek, görüp gösterecek aydındır. Sorular soracak ve cevaplarını arayacaktır.

 

BU KAÇINCI ALDATILIŞ?

Devlet hayatında aldatıldım demekle de özür dilemekle de suçlar affedilmez. Hata eden hatasının faturasını öder. Başka türlü düzen sağlanamaz. Şimdi bu fatura kesilmediği için yaz-boz serbest. O olmazsa o, olmazsa diğeri. “Keyfî yönetim” diyoruz ya, işte o var. Bu duruma düşen bir toplumda insan kalitesi devre dışıdır.

Şaşkınlığımı mazur görün! Bunca dünya görmüşlerimiz varken “One minute“lü sokak jargonunu, bize kaybettirdiklerini soran sorgulayan yok. “Faiz sebep enflasyon sonuç” denebilen bir memleket haline gelişimiz ve kayıplara kayıplar eklenen süreç, söyleyen ve ayak direyene itibar kaybettirmiyor. Bakan gibi bir bakanımız yok. Millî Eğitim Bakanı, sokak argosunu utandıracak sözler ediyor. Bu durumda, bozdukça bozmanın her gün, her saat bir örneğini görmemize şaşılmaz.

Türkiye’de ideolojik bakımdan en iyi yetişenler ne iktidardaki siyasi ümmetçiler ne de milliyetçi-solcu ve liberallerdir.  Büyük güçler tarafından desteklenen Stalinist ve dinbaz Kürtçülerin “ideolojik bilinç düzeyi”nin nelere yol açacağını görmek lazımdır. Onların dilinin hâkim olduğu bir bombardıman hali var. Yeni açılımda kafalarda bölünme tamamlanacak. Yaşananlar o hazırlığı gösteriyor.

 

TERÖRSÜZ TÜRKİYE Mİ?

Bu kurnazlık projesinden kimin kârlı çıkacağını anlamak için en iyi yetişen ve en teşkilatlı ekibe bakmak lazım. Tekrar söylüyorum, bunlar gücü elinde bulunduran iktidardaki İslamcı görünenler değil, Kürtçülerdir.

İktidar ve paydaşları, diğer katılanlar o ayrımcı dili konuşuyor. Bu dil böler. “Türk, Kürt, Arap…” derseniz büyür görünerek bölersiniz. Yüz, yüz elli yıl önce yaşadıklarımızı hatırdan çıkarmadan bakmak lazım. İstiklâl Harbi sonunda giriştiğimiz millî devlet (ulus devleti) bizim için sadece çağın gereği değildi. Bakın, bütün saldırılar orayadır.

Azıcık tarih bilen olacakları daha net görür. Söylenenler Lübnan modelini işaret ediyor. Koca Türkiye’yi sınırları cedvelle çizilen uydu ülkeler seviyesine indirme hedefidir. Ortadoğululaşmanın en fecisi Lübnanlaşmaktır. Bu dilden iyilik çıkmaz.

İlim ve fikir hayatımızın durumu açık: Bağımsız, bağlantısız, fikrinin namusu gâlib okumuş nesilleri iki yüz yıldır özlüyoruz. Gördüğümüz açık: Komşularda, uzak-yakın yerlerde ve en önemlisi Türkiye’nin doğusunda “Atı alan Üsküdar’ı geçerken“, hâlâ çok bağıranlar ve sonunda bağırtanlar kazanıyor. Vahimdir.

Bu karanlık tabloya rağmen Türkiye, bilinen hedeflere yol vermeyecek iyi yetişmiş yiğitler çıkarır. Bizi koca tarih bırakmaz! Belki daha acılar çekilir. Kazılan çukurdan yine çıkarız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.