Boğaziçi’ndeki rektör krizi Türkiye için bir fırsat gibi görünüyor.
YÖK’ün bile devre dışı olduğu tek merkeze bağlanan bir atama yetkisi görülmüş şey değildi.
Bu bir darbe uygulamasıydı
Darbeden, vesayetten şikâyet ederken, bu ve benzeri beter darbe uygulamaları içindeyiz ve konuşturulmadığı için kamuoyu farkında değildi.
Evet bu tek kişiye bağlı rektör ataması bir darbe uygulamasıdır.
Hatırlayın, 15 Temmuz’u bahane ederek olağanüstü hale göre KHK çıkararak bütün atamaları Cumhurbaşkanı’na bağladık.
12 Eylül’ün etkisini temizleyememişken böyle bir yakın darbeyi fırsat bilerek yanlışlığı olmayacak yere çıkardık.
Bunları konuşmuyoruz, kör bakıyoruz, bütünü görmemiz mümkün değildir, sahibinin sesine göre davranıyoruz.
Halbuki bu bir felaket sebebidir.
Türkiye’yi düşürdükçe düşüren yıllara böyle bir temel yanlışla beş yıl daha eklendi.
Beş koca yıl.
Üniversiteler bir daha üniversite olmaktan çıktı.
Bana kalırsa bu gösteriler çok iyi oldu.
Kendimizi düzeltme imkânı doğdu.
Ben istediğim yere istediğimi getiririm keyfîliğini konuşma imkânı yakaladık.
Üniversite gelenek oluşturursa üniversitedir.
Boğaziçi geleneği oluşan nadir üniversitelerimizdendi.
Geleneğini tam bozamadığımız bir üniversite olduğunu bir daha gösterdi.
Hatırlayın, rektör adaylarının seçimle belirlendiği dönemde, ikinci olanın rektör atanması gündeme gelince, ateşe dokunmuş gibi itiraz etmişti.
Bu üniversitenin geleneğini bozamam, asla rektör olmam dedi ve çekildi.
20 gün içinde gördük ki bu geleneğe bağlılar.
Tepeden inme rektör istemiyorlar.
Öğrencisi, öğretim üyesi, çalışanı… istemiyor.
Bunu da yeterince gösterdiler.
Tayin ettiğimiz rektör senatoyu toplayamadı.
Kendisini bir bölüme hoca olarak yazdıramadı.
Yapmayın, etmeyin, inatlaşmayın ve bu işi bitirin!
Bu zatın orada rektörlük yapması imkân dahilinde görünmüyor.
Olanlardan sonra doğru da değil.
Zorlarsak tabii ki orada kalır.
Devlet zoru bu işi halleder de birçok işi bozma pahasına, telafisiz zararlarla olacağı açık.
Gösteriler uzadıkça araya kötü niyetliler sızar.
Öğrenciler dikkatli davranıp onları aralarına almayacaklar.
Toplumun değerlerini gözeten bir anlayışı onlardan da beklemek hakkımızdır.
Yalnız onlar bilemeyebilir.
Emniyet güçlerimiz dikkatli olacaklar.
Suçluları aradan çekip alacaklar.
Bir provokasyon olunca “Terörist bunlar!” diye bağırmak doğruyu ifade etmez, devlet güçleri böyle konuşmaz, böyle hareket etmez, kimseye faydası yoktur.
Baştan başa yanlıştır.
Bu çocuklar ve hocaları anayasadan kaynaklanan haklarını kullanıyorlar.
Tekrar ediyorum: Suç unsuru görülürse yakalanır ve gereği yapılır.
Bunun dışında bir müdahale olmaz, yanlış ötesi yanlıştır.
Yine tek ihtiyacımız akıl.
Katılımcı anlayışa yol açıldı.
Daha da önemlisi en iyi yetişenlerimizin kaçışını önleyecek bir imkân doğdu.
Rahat çalışacağını, hür yaratışa imkân tanındığını gören değerlerin göçmemesi için de bir kapı açıldı.
Yüksek zekalarını kaçıran bir ülke olduk.
Hür fikre kapalı bir memleket, Merkez Bankası’nda eksiyi gördüğü gibi birçok alanda eksiye gider.
Lütfen bu işi akılla çözelim!
Yorumlar kapalı.