Şu tarih ve devlet bilmezliğe bakar mısınız? Bunun bize getireceği dış zararları geçtim, bu çocukları ilk gün nasıl kanla kılıçla karşı getiriyor ve hem de vatan duygularını hançerliyorsunuz?
Türkiye, siyaset ve toplum psikolojisi açısından bulunmaz bir laboratuvara dönüştü. Memleketin kanunu-nizamı hallaç pamuğu gibi atılınca ortaya çıkan mezbelelik mikrop saçıyor.
Yaydığı hastalıklarla nasıl baş edeceğimizi düşünürken patalojinin kaynağını unutmak olmaz. Anladık ki İslamcı geçinenlerimizin yapmak gibi bir derdi yokmuş. Hadi yumuşatayım desem de netice ortada. Yapamıyorlar. Yıkma konsantrasyonuyla hareket ettiklerini görüyor, yapıcı taraflarına rastlayamıyoruz.
Tarih aynadır
Tarih bilmemek olmazsa olmazların başında gelir. Tarihe ve hayata üç beş sloganla bakılmaz. Doğrusu bilinmeyen tarihe böyle bir bakış her alanda tökezletir. İslamcı geçinenler memleketi bu hale doğru belledikleri tarih ve din sloganlarıyla getirdiler. Yaptıklarının tarihe ve hayata ters, dolayısıyle dinin reddettikleri oluşu şaşılacak bir sonuç değildir. Düşüncelerinin oluşumu problemliydi.
Kur’an ezberini din hayatının esası zannetmelerinden belli ki bilmedikleri dini, binlerce örneği çıkacak yan yollara sapma ve kendine yontma hedefine hizmet edecek bir yorumda dondurdular. Üç beş şekle ve ritüele hapsettiler. Kurgularını din ve dahası tek din saydılar. Bu ideolojik tavrın hayata oturamayacağını düşünecek kadar derinleşmeye girmediler. Düşünen ve eleştirenleri frenk tabiriyle enterne ettiler.
Her akımda aynı hastalık
Bu arıza, sadece onlarla ilgili bir problem olsa buradan tez çıkardık. Türkiye’de ana fikir akımlarının hepsinde dinden yürüyenler kadar veya daha az tarihini bilmemek ve daha önemlisi yanlış bakmak temel yanlışlığı var. Onun için hiçbirine güven duyamıyoruz. Felaket buradadır. Tarihi merkezde görmemin bir sebebi de budur.
Biz Türkler, tarihin parlak milletleri arasında yönetme erkini eni iyi gösterebilenlerdeniz. Dünyaya hükmettiğimiz dönemlerde de, geriye düştüğümüzde de millî karakterimizin ve geçmiş yüzyıllarda başardıklarımızın verdiği kendine inanışla ayağa kalkmayı bildik. Açık söyleyeyim, bunları bilmeyenden devlet adamı olmaz. Hasbel kader milleti inandırmış ve başa geçmişse yapacağı ancak ve ancak bozmadır.
Yapılanlara bakın
Teğmenlerin yemini karşısında yapılanlara bakın anlarsınız. Türk dış politikasını Filistin’e ipotek etmeye bakın anlarsınız. Geriye doğru yapılanlara bakın anlarsınız. Filistin’e destek yeni değildir; her zaman devlet politikamızdı. Boş efelenmeler ve memlekete zarar üstüne zarar vermeler yenidir.
Fakat son dönemde verilen destek değil, onlara köstek olduğu gibi Türkiye’ye de ağır faturalar getiren bir tarih bilmezlik örneği olarak tarihe geçecek. Dikkatinizi çekerim, bizim Filistin’i iç meselemiz saydığımızı söylediğimiz günden beri Filistin devamlı kaybetti. Hamas’ı anlaşılmaz bir tarih ve devlet bilmezlikle Kuvay-ı Milliye’ye benzettiğimizden beri İsrail’in Gazze şeridinde soykırıma girişerek ilhak planı uygulamaya konuldu. Bir şey yapamadık, yapamıyoruz. Çünkü bağıra çağıra kendimizi karşıda bir yere koyduk. Onlara alan açtık. Türkiye ara buluculuk edecek yerdeydi, böylece pazarlık gücümüz bile kalmadı.
Cumhurbaşkanımızın, şu tarihte Gazzedeyim deyişinin üzerinden on bir yıl geçti. Gidebildi mi? Gidebilecek mi? Kendi içimizde bağırıp çağırıyor, milleti kandırmaya devam etmek istiyoruz. Olacak iş mi?
Tarihi tahrifin son halkası
Son yapılan tarih ve devlet bilmemezlik örneğini de gördünüz. Akla ziyan iştir. Dünya diplomatlarına “Türkiye şu yanlışlardan hangisini yap(a)maz?” sorusunu sorsanız ve on madde yazsanız, biri de “Hamas Kuvay- i milliyedir” olsa tereddütsüz hepsi bu maddeyi seçer. Türkiye tarihine düşkündür derler. Bu kadar kendinden kopamaz derler. Bu kadar şuursuzluk olmaz derler. Söyleyecekleri daha ağır sıfatları burada yazamam.
İşte bu şuursuzluğun olmayacak son halkası Millî Eğitim Bakanlığı’ndan geldi. Müfredat dışı bir açılış dersi koydular ve konusunu “Çanakkale’den Gazze’ye bağımsızlık ruhu ve vatan sevgisi“ koydular. İçerik başlıktan daha az vahim değildi. Çanakkale’yi Gazze’lilerle beraber kazanmışız. Malazgirt’te de “Bu bir Türk zaferi değildir, şunlar şunlarla kazandık” demişlerdi ya.. işte öyle. Türkiye’de Türk egemenliğinin tekliğine ortaklar hazırlama planı böyle işliyorsa sonu kargaşaya ve kavgaya çıkar. Kesindir.
Büyük milletin hatıraları
Efendiler, ben emperyal rüya görenlerdenim. Geçmişte bizim olan her toprağı millî hatıralarımız arasında derin üzüntülerle anarım. Balkanlara gittiğimde, Yahya Kemal’in söylediği gibi, “Bizim diyar olarak kaldı kıyamete dek” derim. Türkistan’da, Moğolistan’da da öyle. Filistin’de de son büyük savaşı ve İngilizlere dört yılın sonunda yenilişimizi hatırlarım. Arapların ihaneti filan demeyeceğim. Onu gerekmedikçe dile getirmek olmaz.
Bunları ben yazar, söylerim. Fakat bir devlet adamı söyleyemez. Bizimkiler bunu da geçti, Gazze’yle Çanakkale’yi birleştirdi. Şu tarih ve devlet bilmezliğe bakar mısınız? Bunun bize getireceği dış zararları geçtim, bu çocukları ilk gün nasıl kanla kılıçla karşı getiriyor ve hem de vatan duygularını hançerliyorsunuz?
Yine oraya döneceğim, Türkiye’de aydınlar, şu veya bu fikir hareketleri tarihe dost olsalar, Cumhurbaşkanını bilmem ama o Millî Eğitim Bakanı bir gün o koltukta oturamazdı.